MHP’nin “Angaralı” bir milletvekili var. Adı Yaşar Yıldırım. Şöhretli ve hızlı ülkücülerden… 2019 yılında yaptığı bir açıklamada "CHP'nin asıl hedefi İstanbul'u yönetmek değil, tek adam rejimini devirip demokrasi getirmek. Buna müsaade etmememiz gerekir" demişti. Kendileri, bildiğiniz gibi “demokrasi” sözcüğünü, “ra” hecesini uzatarak “Demok-raaa-si” şeklinde telaffuz ediyor.
Demokrasi, demokrasi olalı hiç böyle bir telaffuz görmemişti. Demokrasinin kendisi de hiç böyle bir reddi inkar yememişti. Ama memleketin bu acayip dinci/milliyetçileri işte böyle açık açık demokrasi, barış, kardeşlik, eşitlik istemediklerini, kendilerini esas yurttaş ve hak sahibi, farklı olanları da tabi gördüklerini, tevile ihtiyaç duymayacak netlikte ifade ediyorlar.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili hak ihlali kararı verdiği halde, Anayasa Mahkemesi’nin kararları da tüm kişi, kurum ve kuruluşlar için bağlayıcı olduğu halde, Meclis’te milletvekilliğinin düşürülmesi ve sonrasında Cumhur İttifakı bileşenlerinin yaptıkları açıklamalara şaşmamalı.
Öncelikle çok açık bir hukuksuzluktan bahsetmeli, aynı şekilde Anayasanın lağvedildiğini, ülkenin anayasasızlaştırıldığını söylemeliyiz. Artık Can Atalay için işlemeyen hukuk, hiçbirimiz için işlemeyecektir. Vahim ve kesin olan budur. Kimin gücü kime yetiyorsa… Şu anda gücü elinde bulundurdukları için kendilerini güvende hissedenler de günü geldiğinde “adalet”e muhtaç kalabilirler.  Tarih, düşünmesini ve ders almasını bilenler için sayısız ibretlik olayla doludur.
Adalet Bakanı’nın, karara tepki olarak muhalefet milletvekillerinin anayasa kitapçığı fırlatmasını “milli iradeye büyük bir saygısızlıktır” şeklinde değerlendirmesini artık anlayabiliyoruz. Cumhur İttifakı’nın iradesi milli irade diğerlerinin ki değil. “milli irade” nedir, kimlerden oluşur, bir “milli irade” ne zaman “milli İrade” olmaktan çıkar veya çıkmaz bütün bunları kendileri bilirler (!) Anayasa ve yasalar yoksa kişiye, etnik kökene, mezhebe, ideolojik farklılığa, cinsiyete, konjonktüre, zamana göre değişir bu “milli irade”. Kimin terörist olduğu da… 
Kerameti kendinden menkul Mustafa Destici efendi muhalefeti terör destekçisi olmakla itham edip, “Kırılacak her camın, dökülecek her damla kanın sorumlusu, bu eylem çağrısını yapanlar olacaktır” diyebilir. 
MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, karara yönelik yapılacak tepki eylemlerine karşı da “Sokağı ve kanunsuz direnişi adres gösterenler, dahası ülkemiz aleyhine her türlü pozisyonun alınmasından bahsedenler husumet figüranlarıdır. Hiç kimse bedeli ve sonuçları çok ağır olacak bir yanlışın faili olmamalıdır” diye uluyabilir.
Çünkü Anayasanın 34. Maddesinde “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” diye yazılması artık boştur. Anayasa hükümsüzdür. 
Kitapçığın fırlatılıp atılması nedir ki… Bizatihi Anayasanın kendisi atılmamış mıdır? Ayaklar altına alınıp güç sarhoşluğu ile üstünde tepinilmemiş midir?
Ve bu olup bitenler, asgari düzeyde bile olsa demokratik kültürden, anayasa fikrinden yoksunluğun işareti değil midir?