Montella maçtan sonra “Son dönemde hak etmediğimiz eleştiriler oldu ve baskılar yaratıldı” diye konuşup, ilk 16’ya katılma başarısının ardına sığınarak kadro oluşturma beceriksizliğini örtbas etmeye kalkıştı…
Aslında yapılan eleştiriler iyi ki yapıldı da Çekya maçında Montella nihayet elindeki oyunculardan en iyi 11’i sahaya sürdü… Demek ki oluyormuş sevgili Montella… Aslında sen yapıcı eleştirilere kulaklarını tıkamayıp doğru yolu önceden görseydin bu kadar strese girmezdik. Hatta işin üzücü yanı da yapılan baskıyı, tehlikeli bir şekilde “ironik” de olsa yaptığı benzetmeyle aramıza nifak tohumları atmaya kalkıştın… Neymiş efendim, kasıtlı olarak kendi ülkesini sevmeyenlerin oluşturduğu baskıymış… Unutmasın ki öyle asılsız iftiralara saparak kendine savunmaya kalkmak beklendiği gibi sonuçlanmayabilir.
Demek ki oluyormuş… 
Arda Güler, 75 dakika sahada kalabiliyormuş… Kenan Yıldız; sırtında taşıdığı sarı kart kamburuyla Çekyalıların kırmızı görmesi için hedef olarak seçilmesine rağmen elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak etkili olabiliyormuş… Mert Müldür hem defansif hem de ofansif görevini layıkıyla yapabiliyormuş… Her oyuncu her zaman gününde olmayabilir, Orkun’daki düşüşü Montella dışında herkes görüyordu. Sonunda eleştirilerden etkilenmiş olacak ki o da gördü… Salih Özcan ve fedakâr İsmail Yüksek, Kaptan Hakan’ı rahatlatarak daha çok ofansif oynamaya yönelttiler, sonuçta o da uzun bir süredir hasret kaldığı golü atarak Çekyalılara ilk darbeyi vurdu.
Golden sonra, 20.dakikada 10 kişi kalmalarına rağmen müthiş bir direnç gösteren Çekya teknik direktörü İvan Hasek, 3 oyuncuyu birden değiştirerek takımına adeta güç yüklemesi yaptı… Biz ise buna seyirci kaldık... 11 dakika sonra da bunun meyvesini, o ana kadar yaptığı kurtarışlarla takımımızın en başarılı ismi olan kalecimiz Mert’in topu elinden kaçırmasıyla gelen golle aldı. Montella ancak 75’te oyuna müdahale etmeyi aklına getirdi ve rakibin sert oyunuyla oldukça yıpranan millilerimize taze güç desteği Cenk Tosun ve Kerem Aktürkoğlu’dan geldi. Nitekim ilk kez şampiyonada boy gösteren Cenk Tosun, 90+4’te galibiyeti ve grup ikinciliği getiren golle milli takım tarihimizde gol atan en yaşlı futbolcu (33) unvanını da elde etti.
Aslında bu Çekya bizden az çekmedi… 2008’de de onları yine grupta ve yine Portekiz yenilgisinden sonra 2-0 geriye düşmemize rağmen geri dönerek son dakikalarda bulduğumuz golle 3-2 yenip kupa dışına itmiştik. 16 yıl sonra da bu kez çok iddialı geldikleri Almanya’da hem de grup sonuncusu olarak şampiyonaya veda ettiler. 
Çekya mücadelesi, aynı zamanda Avrupa şampiyonası tarihine en çok kart gösterilen maç olarak geçti. Rumen Hakem Kovacs, tam 2 kırmızı ve 19 sarı kart gösterdi. Aynı zamanda sarı kartlardan 4’ü de yedek kulübesindeki futbolculara verildi.
Yiğidi öldürüp hakkını yemeyelim… Kaostan çıkıp son 16’ya kaldıysak, aslan payını futbolcularımız ile aynı oranda Almanya statlarını Türkleştirerek inanılmaz destek veren seyircilerimize vermeliyiz. Dortmund’da oynanan ilk 2 maçta milli takımımızı 92 bin Türk taraftar izleyerek ev sahibi Almanya’yı da (90 bin) geçmemizi sağladılar. 
Şimdi son 16’da rakibimiz Avusturya… Herkes mart ayında yarım düzine gol yediğimiz rakibimiz ile oynayacağımız mücadeleyi bir intikam alma havasına sokma çabasında… Tamam içimize acayip dert oldu ama “öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözümüzü göz ardı da etmeyelim. Rakibimiz çok iyi bir jenerasyon yakalamış… Kolay mı Fransa ve Hollanda gibi futbol devlerinin bulunduğu ‘ölüm grubu’ndan adeta şov yaparak birinci olarak çıktı. Aşka gelip de Avusturya takımını kolay lokma olarak görenlere, Hollanda’yı 3-2’lik skorla geçtikleri maçı bir kez daha izlemelerini öneririm.
Ayağımızı denk alalım ve Montella’yı da kadro konusunda uyaralım ki yeni bir felaketin gelişine engel olalım…