Ülkemizde sanata ve sanatçıya verilen değer konusuna eleştiri getiren İnci Özüdoğru, “Eğitim sistemimizde birçok konuda olduğu gibi sanatsal anlamda herhangi bir motivasyona yeterince yer verilmiyor. Temel derslerde bile deneye ve uygulamaya yönelik eğitim alamayan çocuklar ne yazık ki bu konuda da kendilerini geliştirebilecek çalışmalardan mahrum kalıyor. Farklı fikirler ortaya atan, hayal gücü geniş olan çocukların düşünceleri; aile, okul, toplum ve televizyon işbirliğiyle köreltiliyor” dedi. Sanatın toplumsal iyileştirme ve bütünleştirme gücüne de değinen Özüdoğru, “Sanat topluma yön verir, ehlileştirir ve toplumun ruh sağlığına iyi gelir. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de işaret ettiği gibi, sanat bir lüks değil, en temel ihtiyaçtır” ifadesini kullandı.
· Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben İnci Özüdoğru. 1972 Ankara Polatlı doğumluyum. Anadolu Üniversitesi adalet bölümü mezunuyum. Bir çocuk annesiyim. Resim yapmaya 2016 yılında 8 günlük karakalem kursu ile başladım. Polatlı kültür sanat kursunda, iki dönem 6 ay resim eğitimi aldım. Halk eğitim merkezinde bir dönem eğitim aldım. 6 yıldır kendi evimde resim çalışmalarıma devam ediyorum. 2020 yılında Paris'te Monalisa galeride, soyut yapmış olduğum “Şahmeran” resmimle katıldım. 2021 yılında Sanatım Dergisi’nin belirlediği 30 Türk ressam arasında yer aldım. 2 televizyon programına katıldım. 2 defa ArtANKARA Uluslararası Çağdaş Resim Fuarı’na katıldım. Birçok sergide yer aldım. “Ruhumun Maviye Aşkıdır Fırçamın ilhamı” mottosu ile yola çıktım. Özgün çalışmalarım bulunmakta. Türkiye’de kadın temalı ve çocuk gelinlerle ilgili resimlerimle farkındalık yaratmaya devam ediyorum.
“ÖZGÜRLÜK UÇSUZ BUCAKSIZ BİR SEMA”
· “Ruhumun maviye aşkıdır fırçamın ilhamı…” mottosuyla tuvallere can verdiğiniz renkler, sizin için ne ifade ediyor?
Çocukluğumdan bu yana gökyüzüne aşığım. Mavi rengini her zaman bir özgürlük simgesi olarak gördüm. Özgürlüğü ise uçsuz bucaksız bir sema olarak tanımlıyorum. Bu anlayışı bir şekilde dışa vurmam gerektiğine inandım ve sanat alanları içerisinde bende ayrı bir yeri olan resim sanatına yöneldim. Bu alanda almış olduğum eğitimleri hayal gücüm ile birleştirip mutluluklarımı, hüzünlerimi, itirazlarımı resim sanatı ile insanlara anlatmaya başladım.
· Çoğu sanat dalında olduğu gibi ressamlar için de motivasyon önemli bir nokta. Çalışırken sizi motive eden şeyler neler?
Aslında yaşadıklarımız, coğrafyamızın bize bahşettikleriyle ilintili. Coğrafyanın bizlere yaptığı duygu geçişleri de icra ettiğimiz sanat için oldukça etkili. Ülkem gibiyim dersem hiç de yanılmış olmam. Böylesine güzel bir ülkede olmak hem avantaj hem de dezavantaj… Kadınına, çocuğuna ve doğasına hoyrat davranan bir güruh ile aynı toplumda yaşamak bizleri üzse de, her zaman Anadolumuzun kadim güzellikleri bizi motive etmeye devam ediyor.
“SOSYAL FARKINDALIK ÇALIŞMALARINI DESTEKLİYORUM”
· Özellikle çocuklara yönelik yürütülen kampanyalarda aktif olarak yer almaktasınız. Bu yönde yapmış olduğunuz çalışmalardan bahseder misiniz?
Ülkemizde yaşanan çocuk şiddeti ve istismarı, tüm duyarlı bireyler gibi beni de derinden üzüyor. Bu bağlamda yürütülen kampanya ve sosyal farkındalık çalışmalarında aktif olarak görev almaya çalışıyorum. En son 19-25 Ekim’de Ankara Zafer Çarşısı’nda Anadolu Kültür Sanat Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin “Küçük Hanımlar Küçük Beyler İyilik Hareketi” başlığı ile düzenlediği sergide yer aldım. Sergiye çocuk gelinler ile ilgili resimlerimle katkı sağladım. Bununla birlikte okul çağındaki çocuklarımızın maddi ihtiyaçlarına destek olabilmek için yürütülen diğer kampanyalara da aktif olarak eserlerimi gönderip destek olmaya çalışıyorum.
· Sanat tarihinde sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir? Sanatçılar kimlerdir?
Kendimi Ekspresyonizm (İfadecilik) akımına daha yakın görüyorum diyebilirim. Bu akımda nesneler görüldüğü gibi değil, sanatçıda bıraktığı ifade ile aktarılır. Duyguların ve iç dünyanın önem kazandığı bir sanat akımıdır. Doğayı kendi estetik anlayışıma göre tuvallerimde yeniden düzenlemeye çalışıyorum. Toplumsal olayları ise yine kendi bakış açımla dışa vurmayı amaçlıyorum. Bu akımın önemli temsilcilerinden olan Kirchner, Emil Nolde, Kandinsky, Franz March ve Oskar Kokoschka’yı örnek alıyorum.
“SANAT BİR LÜKS DEĞİL EN TEMEL İHTİYAÇTIR”
· Sanatın iyileştiren ve bütünleştiren gücü hakkında ne söylemek istersiniz?
Sanat; insanın yaşama bakışını güzelleştiren, ufkunu genişleten, dünyayı algılama tekniğidir. Bilimin ışığında insan yaşamına zenginlik katan sanat, dokunduğu yaşamlara değişik güzellikler yansıtır. Sanat, insan ruhuna dokunmakla kalmaz, duyularımıza da hitap eder, harekete geçirir. Yaşamla sanat iç içedir, sanat bir bakıma yaşamda karşılaştığımız güzellikleri ifade etme biçimidir. Sanatın toplumsal iyileştirme ve bütünleştirme gücü ise yadsınamaz. Topluma yön verir, ehlileştirir ve toplumun ruh sağlığına iyi gelir. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de işaret ettiği gibi, sanat bir lüks değil, en temel ihtiyaçtır: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir…”
“İTİRAZLAR SANAT ARACILIĞI İLE DEVAM EDECEK”
· Eserlerinizde “toplumdaki kadın algısına” özel bir yer vermenizin amacı nedir?
Bir toplumun sanatında kadın imgesini anlamak, toplumla kadın arasındaki etkileşimi çözümleyebilmek için temel argümandır. Çünkü sanat yapıtları çevresindeki toplumsal ve düşünsel faaliyetlerin tümünden etkilenmekte ve tümünü yansıtmaktadır. Yani imgeler, dış ve iç dünyaya ilişkin bilincin dönüşümleridir. Fakat oluşturulan imgeler yalnızca bir dil değil, aynı zamanda sorgulama ve araştırma alanıdır. Türk resmine konu olan kadınların Batı’daki hemcinslerinden çok daha farklı bir modernleşme deneyimine sahip bulunduğunu, çok daha katı dini ve toplumsal kurallarla çevrili bir dünyanın kadınları olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Kadınların kamusal alanda nasıl giyineceğini, nerede dolaşacağını, çocuk yaştaki kızlarımızın kiminle evlendirileceğini belli kurallara bağlayan görüşler devam ettikçe, buna itirazlar da sanat aracılığı ile devam edecektir.
· Türkiye’de sanata ve sanatçıya verilen değer hala tartışma konusu. Sizin bu bağlamdaki görüşleriniz neler?
Cumhuriyet’ten önce oldukça kısıtlı ve belirli zümrelere hizmet eden sanat, yeterince değer görmemiş ve çok az gelişebilmiştir. Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte, Atatürk önderliğinde sanat ve sanatçı kavramları yeniden ele alınmış ve modern Türk sanatlarında büyük bir değişim ve gelişim yaşanmıştır. Şu an yaşadığımız dönemde ise geleneksel Türk sanatlarının unutulmaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Birçok sanat dalı ya çok kısıtlı imkanlarla yaşatılmaya çalışılmakta ya da tamamen unutulmuştur. Günümüz Türkiye’si sanata ve sanatçıya, diğer Batılı ülkelerde olduğunun aksine, yeterince önem ve ilgi göstermiyor. Eğitim sistemimizde birçok konuda olduğu gibi sanatsal anlamda herhangi bir motivasyona yeterince yer verilmiyor. Temel derslerde bile deneye ve uygulamaya yönelik eğitim alamayan çocuklar ne yazık ki bu konuda da kendilerini geliştirebilecek çalışmalardan mahrum kalıyor. Karnede bile ailenin ilk baktığı yer; matematik, fen, edebiyat gibi dersler olurken, resim, müzik gibi dersler önemsiz olarak görülüyor. Farklı fikirler ortaya atan, hayal gücü geniş olan çocukların düşünceleri; aile, okul, toplum ve televizyon işbirliğiyle köreltiliyor. Bu algının bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Çağdaş diye tarif ettiğimiz ileri ülkelerde görsel sanatlar ile ilgili derslere öncelik verilirken ülkemizde bu dersler zaman kaybı olarak değerlendiriliyor.