Başevirgen, “OECD, ülkemizde 2022 yılında kişi başına düşen kırmızı et tüketim miktarının 14,2 kg civarında olduğu söylüyor. Bu hesabı da 2001 yılından beri fiili bir sayım yapılmadığı için TÜİK’in açıkladığı hayvan sayısı ve karkas verimine göre yapıyor. Sektörle ilgili STK’lar ise kişi başı yıllık kırmızı et tüketiminin 7 kg seviyelerine düştüğünü söylüyor. TÜİK’in ürettiğimiz dediği miktarlarla OECD’nin tükettiğiniz dediği miktar arasında bile 8,6 kg fark var. TÜİK’in rakamlarını doğru kabul edersek, 8 kilodan fazla tüketim fazlası eti kim yedi ya da tükettiğimizden %60 daha fazla et üretiyorsak neden hala et ithal ediyoruz?” Diye sordu.
“TEK TEK HESAPLADI, KIRMIZI ET ÜRETİMİZ ARTTI DA ET Mİ UCUZLADI, HANELERİMİZE GİREN ET MİKTARI MI ARTTI?
Başevirgen yaptığı açıklamada, “2022 yılı nüfusumuz 85.279.553 kişiydi. Bu sayıya kaçak giriş yapan ve sistemde görünmeyen yaklaşık 10 milyon kişi ve 51.387.513 turistin tüketime etkisini de eklediğimizde 96 milyon civarında potansiyel tüketicimiz olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekçi bulmasak da TÜİK’in açıkladığı 2 milyon 191 bin 625 ton üretimi doğru kabul edip tüketici sayısına böldüğümüzde, yıllık kişi başı kırmızı et karkas üretimimiz 22,8 kg olarak gerçekleşmiş demektir. Üstelik üretmeyip hazır ithal edilen karkas ve löp et miktarları bu rakama eklenmemiş. Kırmızı et üretimiz arttı da et mi ucuzladı ya da hanelerimize giren et miktarı mı arttı?”
“ÜRETİM FAZLASI ETLERİ BAŞKA ÜLKELERE BEDELSİZ Mİ GÖNDERİYORLAR?
“Yetiştiriciler hayvan sayısını azalttığını, kasaplar ise satış miktarlarının yarı yarıya düştüğünü söylerken kırmızı et üretim miktarımızın %12,3 artması inanılması güç bir başarı hikâyesidir. Sayılara takla attırmakta çok mahir olan TÜİK ile Tarım ve Orman Bakanlığı bu hesaplamaları hangi veri ve mantığa göre yaptığını anlamış değiliz. Öte yandan kırmızı et üretiminde %12,3’lük artıştan bahseden iktidar aynı yıl süt üretiminde oluşan %7,1’lik azalıştan hiç söz etmiyor. İnsanımızın yeterince et tüketemediği, bu rakamları çok fazla etkileyecek düzeyde ihracatın yapılamadığı, yetmeyip üstüne karkas ve löp etin ithal edildiği bir ülkede, muazzam bir depolama kapasitesi olması gerekmez mi? İnsanın aklına üretim fazlası etleri başka ülkelere bedelsiz mi gönderiyorlar sorusu geliyor?”
“SEKTÖRÜN GİDEREK DIŞA BAĞIMLI HALE GELMESİNE NEDEN OLACAK”
“Kırmızı et ile ilgili açıklanan rakamların bizlere söylediği, alınan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı kararlarının arzda veya talepte oluşan değişmelerden kaynaklı olmadığıdır. Yetiştirici maliyetlerini makul seviyelere çekemeyen iktidar, iç piyasaya ithal et pompalayarak çözüm bulmaya çalışıyor ve bunu yaparken de yerli üreticiyi hiç önemsemiyor. Yerli üreticiyi düşünmeden alınan bu kararlar uzun vadede hayvan sayısında düşüşlere ve sektörün giderek dışa bağımlı hale gelmesine neden olacaktır.”
“1 NİSAN SABAHI KIYMANIN KİLOSU 500 LİRA OLURSA KİMSE ŞAŞIRMASIN.”
Sorunları halının altına süpürmeye devam eden iktidarın bu yaklaşımıyla süt ve yem sektörlerini de büyük bir kaosa sürüklediğini söyleyen Başevirgen, “Sonuç olarak, yerel seçimlere kadar ithalat ve talep azalışlarıyla et fiyatlarını bir şekilde tutmaya çalışacaklar. Fakat seçimlerden sonra kurlardaki artış ve ülkemizdeki döviz rezervi yetersizliği nedeniyle ithalat yapamayacak duruma gelecekler. 1 Nisan sabahı kıymanın kilosu 500 liraya çıkarsa kimse kötü bir şaka yapıldığını sanmasın.” diye konuştu.