Türkiye’de yaşayan özellikle işçi, emekli kesiminin alım gücü 1.5 yıldır yaşatılan enflasyonist ortam nedeniyle ciddi erozyona uğradı.
İktidar memurlarla ilgili iyileştirme yaptıysa da geniş toplum kesimlerini oluşturan SSK emeklileri ve işçiler için neredeyse hiçbir şey yapmadı. En düşük emekli aylığı kök ücret olan 5 bin 500 liraya 2 bin lira bir hazine desteği dışında hiçbir şey vermedi. Verdiği de aynı ay yetersiz kaldı.
Geldik 2024 yılı asgari ücret ile memur-memur emeklisi ve SSK emeklisine verilecek ücret artışlarına.
Tüm gözler Asgari Ücret Tespit Komisyonuna çevrilmişken, ne kadarlık bir artış olacağı da beklentisini koruyor.
Çok büyük olasılıkla 29 Aralık 2023 tarihinde açıklanacak.
17 ile 17 bin 500 arasında olması bekleniyor. Böylece şu anda 393 dolarlar seviyesinde olan asgari ücretin 580 dolara çıkarılması planlanıyor.
Asgari ücrette alım gücü önemli. İğneden ipliğe her şey gerçek enflasyona göre güncellendi.
Cebimize giren para TÜİK enflasyonuna göre girdi ancak, çıkan para ise gerçek enflasyona göre çıktı.
Şimdi yetkililer “Enflasyona ezdirmedik üstünde artış yaptık” diyorlar ya, eğer ezdirilmeseydi emekliler bugün alım gücü açısından perişan olmazlardı değil mi?
Mesela bir hesaplama yapılmış!
11 bin 402 lira asgari ücretin 2 katı tutarını oluşturan 22 bin 804 liranın üstünde maaş alanların sayısı, tüm çalışanların içerisinde yüzde 18.1’i buluyor. Asgari ücretin iki katının altında çalışanların oranı yüzde 81.9 seviyesinde.
Yani çalışanların yüzde 81,9’u, 22 bin 804 liranın altında bir ücretle çalışıyor.
Bu durum 2002 yılında çok daha adil bir durumda idi.
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında asgari ücretin 2 katından daha fazla ücret alanların sayısı toplam çalışanların yüzde 40,1’i imiş. Şimdi bu oran yüzde 18.1’e geriledi.
Yine asgari ücretin iki katının altında ücret alanların oranı yüzde 59’larda imiş. Şimdi yüzde 81,9’a çıkmış.
Öte yandan 11 bin 402 lira olan asgari ücretin altında çalışanların yüzde 33,8’i de bu ücretin de altında çalışıyor. Doğu, Güneydoğu, Karadeniz gibi bölgelerde kağıt üzerinde asgari ücretle çalışıyor görünüyorlar ancak, çalışanın eline asgari ücret geçmiyor.
Öte yandan Türkiye’de var olan bir gerçeğe de dikkat çekelim.
Türkiye’de toplam işletmelerin yüzde 87’sinde 1-9 arasında işçi çalışıyor. Yüzde 13’ünde 10 ve üzerinde işçi çalışıyor.
Asgari ücret artışının ardından çalışanların yüzde 90’ının asgari ücretli olacağını artık tahmin edersiniz.
Böylece yüksek asgari ücretli bir işgücü piyasasında “asgari ücreti almayan birçok kişi olacak” demektir.
Bu durumdan kurtulmanın tek yolu, asgari ücrete yapılan zammın tüm çalışanlara yapılmasıdır.
Bu biçimiyle asgari ücretli çalışan sayısının az olması sağlanmalı, bunun için de asgari ücret yüksek olmamalı.
Yüksek asgari ücret patronun işine geliyor
Öte yandan kafaları bulandıran bir açıklama da patronlar tarafından geliyor. Patronların asgari ücretin artırılmasını istemesi. Türkiye’de birçok bölgede işçisinin eline gösterdiği asgari ücreti vermeyen patron neden asgari ücretin artırılmasını ister ki!
Nedeni şu: Kağıt üzerinde olan asgari ücreti gider olarak gösteriyor da ondan istiyor kağıt üzerinde yüksek asgari ücreti. Sadece asgari ücreti mi gider gösteriyor? Mesela asgari ücret üzerinden 4 bin 360 lira ödediği sigorta primini indirim gösteriyor. İşçiye verdiği yol ve yemek ücretlerini de indirim olarak gösteriyor. Hatta 2023 yılında işçiye günlük verdiği 56 liralık yol ücreti eğer bin lirayı bulursa gider gösteriyor. Bin lirayı geçerse bu defa da gelir vergisi ödemiyor patronlar. Yine yemek ücreti de günlük KDV hariç 110 lira bunu da gider gösteriyor.
Dolayısıyla ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Bugün 11 bin 402 lira asgari ücretin altında 8-10 bin lira ve hatta onun da altında ücret verdiği işçisi için ödediği 4 bin 360 lira sigorta primi ile yol ve yemek ücretleri dahil, 17-20 bin lira gider gösteren patronlar açısından yüksek asgari ücreti istemesi daha çok gider göstermesi anlamına geliyor.
Emekli aylığı konusunda ise hakikaten iktidarın elini taşın altına sokması gerekiyor. Bunun için de memurlara yapılan 8 bin 77 lira SSK ve Bağ-Kur’lulara da verilmeli. Bu tutar açıkçası, kök aylığın içerisine konulmalı. Bunun üzerine SSK emeklisi için beklenen yüzde 38’lik enflasyon farkı artış olarak eklenmeli.
Değerli okurlar; iyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bırakıyoruz. Eldeki veriler önümüzde biraz daha zor bir yıl olacağını gösteriyor. Herkese gelecek yılın huzur, mutluluk ve sağlık getirmesini diliyorum....