Gökçe Bilgin, 05.45 İstanbul adlı romanında bir seri katil hikâyesi anlatıyor. İkinci romanında şaşırtıcı bir farkındalıkla okuruna sürpriz yapan Gökçe Bilgin ile ‘05.45 İstanbul’u konuştuk. “05.45 İstanbul’un devamı iki roman daha yazacağım, şimdi onlar için çalışıyorum” diyen Yazar Gökçe, “Bu kitap 25 yıl önce İstanbul’a okumak için gelen lise öğrencisi bir kızın arzusunu yerine getirmek için yazıldı. O kızın hayallerine yetişmeye çalışıyorum.” dedi.
• “Porselen Bir Mevzu” ile Vedat Türkali İlk Roman Ödülü’nü kazandınız. Şimdi de yeni kitabınız “05.45 İstanbul” ile yeniden okurlarının karşısına çıktınız. Sizi tanıyabilir miyiz?
1984 yılında doğdum. Bu doğum yılını belirtmeyi seviyorum. Çünkü bu George Orwell’in 1984 isimli eserini hatırlatıyor. İstanbul’da yaşıyorum. İstanbul’un gürültüsü, kalabalığı ve hoyratlığı ile tamamlanmış her günün sonunda düşünecek çok şey bulurum. Sanki başka bir yerde yaşasam ne düşünebilir ne de yazabilirmişim gibi hissediyorum.
• Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Kitaplarla okulda tanıştım. İlk okuduğum kitaplar köylülerin yaşadığı sıkıntıları, sevinçleri hikayeleştiren yazarların eserleriydi. Yaşadığım yerdeki hayatlara benzer hayatlardı bunlar. Bugün bile o klasik eserler kitaplığımda birer akraba gibi dururlar. Onlara hürmetim hiç geçmedi. Buna rağmen kitaplarla kurduğum ilişkinin sakin bir arkadaşlık olduğu söylenemez. Onları çok sevdiğim için onlardan her şeyi isteyebilirmişim gibi hissediyorum. Öfkenin de dahil olduğu bu samimi arkadaşlığın bir sonraki adımı yazmaktı. Yeterince birbirine yaklaşan insanlar gibi ben de kitaplara yaklaştıkça onlara benzemeye başladım, diyebilirim.
“HEP BAŞKA BİR DÜNYA ARZUSU İÇİNDEYİM”
• 05.45 İstanbul kitabınızdan bahsedebilir misiniz? Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Nasıl olgunlaştı bu hikâye kafanızda?
Bu kitap 25 yıl önce İstanbul’a okumak için gelen lise öğrencisi bir kızın arzusunu yerine getirmek için yazıldı. O kızın hayallerine yetişmeye çalışıyorum. O hayaller zamanla epeyce değişmiş olabilir. Zaten yerinde sayan fikirlere tahammülüm kalmadığı için hep başka bir dünya arzusu içindeyim. Gece gündüz yer değiştirsin, ağaçlar konuşmaya başlasın, eşyalar insanlardan hesap sorsun gibi.
• Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Kitabın tamamı 05.45’te uyanan bir yazar tarafından yazıldığı için adı, 05.45 İstanbul. En önemli rutinim gün aydınlanmadan önce uyanıp yazmaktır. Bir diğer rutinim de aynı bardakla kahve içmektir. Yazı masamın üstünde sarı renkli bardağın olmadığı günler kötü yazdığımı düşünürüm.
• Kitaplarınızdan ve almış olduğunuz ödüllerden bahseder misiniz?
İki romanım var. Porselen Bir Mevzu’da ilk romanını yazan yazarın karakter yaratma telaşını ele aldım. Romanım Vedat Türkali İlk Roman Ödülüne layık görüldü. Bu beni çok mutlu etti. 05.45 İstanbul 2024 Ağustos ayında yayımlandı.
KİTAP ÜÇLEME OLACAK
• Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
05.45 İstanbul’un devamı iki roman daha yazacağım. Şimdi onlar için çalışıyorum.
• Hangi yazarları tercih edersiniz okurken? Beğendiğiniz, okumaktan zevk aldığınız kitaplar neler?
Distopya, bilim kurgu, polisiye okumayı çok severim. Tekrar okumaktan sıkılmadığım kitaplardan biri, 1984’tür. Bir de Virginia Woolf’un Üç Gine isimli kitabını çok severim. Yazmaya çalıştığım türe yakın kitapları tercih ediyorum. Kurgu dışı da okumaya özen gösteririm.