Dilek ŞAHİN
CHP Genel Başkan Yardımcısı Parti Sözcüsü Deniz Yücel, şunları söyledi: “Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok sayılarak Anayasa’nın açıkça ihlal edildiği, yüksek yargı organlarının millet iradesine had bildirme cüretini gösterdiği hukuksuzluk zinciri hepimizin malumu. Peki, bu ortamda, kendisine soru sorulmasını istemeyen, ‘Hep beni sıkıştırıyorsunuz’ diye muhalefete sitem eden Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç ne demiş? ‘İyi işleyen, güven veren, eleştirilebilen bir yargı sistemi için son 21 yılda çok önemli adımlar attık ve atmaya devam ediyoruz’ demiş. Acaba attığınız o adımları biz mi göremedik? Sayın Tunç, madem iyi işleyen bir yargı sistemi var, o halde eski futbolcuların, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dan yardım talep etmelerinin sebebi nedir? Madem iyi işleyen bir yargı düzeni var, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bu yardım talebine karşı Sayın Cumhurbaşkanının ‘Çocukların sorununu çözün’ cevabını nasıl açıklayacağız? Nerede kaldı hukukun üstünlüğü, nerede kaldı bağımsız ve tarafsız yargı? Yoksa bir kısım yargı mensubu millet adına karar vermiyor da Sayın Erdoğan adına mı karar veriyor?”
“ASGARİ ÜCRET YOKSULLUK SINIRININ DÖRTTE BİRİ”
Deniz Yücel’in açıklaması şöyle: “Geçtiğimiz haftalarda, Erdoğan’ın Türkiye’yi ‘kabile devleti’ sandığını söylemiştik. Her sözümüzde haklı çıkmak istemiyoruz. Sayın Yılmaz Tunç, şimdi bu sorularımızdan da rahatsız olur. Zira kendisi, Plan Bütçe Komisyonu’nda, muhalefetin soruları karşısında, ‘Hep Adalet Bakanını sıkıştırıyorsunuz’ dedi. Sayın Tunç biz hukukla, adaletle, mahkemelerdeki yetki aşımlarıyla ilgili soruları Adalet Bakanına sormayalım da kime soralım? Anayasa Mahkemesi'ni (AYM) Sağlık Bakanına, Yargıtay'ı Sanayi Bakanına mı soralım? Sayın Bakana hatırlatalım: Bakanlar, sadece icraatlarını anlatmaz, aynı zamanda hesap da verirler. Eğer Sayın Tunç sorulara cevap veremiyorsa, eleştiriyi kabul edemiyorsa ve tahammülü yoksa derhal istifa etmelidir. Ayrıca şunu da asla aklından çıkarmasın: Eksikliğini duyup eleştirdiğimiz konu, sıradan bir konu değil; bağımsız ve tarafsız yargı. Ülkemizde yargıyı siyasallaştıran, bağımsızlığını ortadan kaldıran, sonra da yüksek yargı organları arasında kriz çıkarıp bu bahaneyle Anayasa değişikliği yapmak isteyen Sayın Erdoğan, kendi iktidarının ömrünü uzatmak için 50 1’i revize etmeye çalışıyor. Ancak görüyoruz ki 50 1 krizi, Sayın Bahçeli’yi de Sayın Erdoğan’ı da bir hayli germiş.Vergisini ödeyen, kıt kanaat geçinen, harama el uzatmayan sade vatandaş ne yapacak? Çiftçi Mehmet Amca, Emekli Ayşe Teyze kredi çekmek istese bankanın kapısından içeri giremiyorken suç örgütlerinin önüne teminatsız kredi seçenekleri sunuluyor, düşük faizli, hatta geri ödemesiz kredi imkanları bile sağlanıyor. Bu ülkenin İçişleri Bakanı’nın ve valisinin imzası taklit edilerek 10 kişiye bin 500 dolar karşılığında silah ruhsatı verildi. Ülkenin güvenliğinden sorumlu iki yüksek makamın kandırıldığı bir ülkede biz kime güveneceğiz, vatandaş kime güvenecek? Sonra ‘Ülkeyi dolandırıcılar ülkesi haline getirdiniz’ deyince kızıyorsunuz. ‘Kara para aklama ülkesi olduk’ deyince yine kızıyorsunuz. ‘Siz, çeteler iktidarısınız’ dediğimizde daha çok kızıyorsunuz. Ama iş denetlemeye gelince, hakça paylaşıma gelince üç maymunu oynuyorsunuz. CHP olarak asgari ücret tespitiyle ilgili süreci çok yakından takip ediyoruz ve gerekli çalışmaları yapıyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasıyla birlikte ilgili Genel Başkan Yardımcımız, Gölge Bakanımız Sayın Gamze Taşcıer ayrıntılı bir açıklamayı da önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacak. Ancak şimdiden ifade ediyoruz, bizim duruşumuz çok net. Biz emekten ve emekçiden yanayız.
“EKONOMİDE DENGENİN BOZULDUĞUNU İTİRAF ETTİLER”
Asgari ücretle geçim mücadelesi veren milyonlarca vatandaşımızın ve ailelerinin insan onuruna yaraşır bir yaşama kavuşmalarını isterken temel hedefimiz de bu yurttaşlarımızın taban ücrete mahkum edilmelerini ortadan kaldırmaktır. Asgari ücretle ilgili olarak hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan’ın ‘Zaten yılda tek sefer veriliyordu’ şeklindeki açıklamalarla ön almaya çalıştıklarını görüyoruz. Asgari ücretin yılda tek sefer belirlenmesi, bir kural değil; tercihtir. Asgari ücretin yılda iki kez belirlenmesi, bir lütuf değil; enflasyon karşısında bir zorunluluktur. Emekçiler, enflasyonun sebebi değil; mağdurudurlar. Bu konuda, iktidarın algı yaratma çabasını reddediyoruz. Bugün, en düşük memur maaşı, yoksulluk sınırının yarısı. Asgari ücret, yoksulluk sınırının dörtte biri. Emekli aylığı ise yoksulluk sınırının altıda biridir. Asgari ücretle emekli maaşlarının açlık sınırının da altında olduğunu belirtmeye bile gerek yok, rakamlar ortada. Üstelik bu rakamlar, uzun süredir böyle. Halkımız, günden güne derinleşen ekonomik kriz altında inim inim inlerken Sayın Erdoğan her şeyin yolunda gittiğini söylüyor. Seçim öncesinde, ‘Türkiye'de kriz yok, ekonomide her şey kontrol altında, ben ekonomistim, ben bilirim’ diyen Erdoğan, şimdi ekonomide dengenin bozuk olduğunu itiraf ediyor. ‘Ekonomide dengeleri kurmanın vakit aldığı bir gerçektir’ diyor. Hala, vatandaştan sabır bekliyor. Vatandaştan sabır isteyen Erdoğan'a cevabımız net: Artık vatandaşın sabredecek gücü kalmadı. Sabır taşı olsa çatlardı. Ama biz, halkımızın sizin bu beceriksiz ve basiretsiz ekonomi yönetiminiz nedeniyle çatlamasına izin vermeden önce yerel seçimlerde, sonra da ilk genel seçimlerde sizin biletinizi keserek eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve ekonomik refahın hâkim olduğu Türkiye'yi kuracağız.
“ADAYLARIN TOPLUMSAL KARŞILIĞINI ÖLÇECEĞİZ”
Bildiğiniz gibi yerel seçim takvimi, Resmi Gazete’de yayınlandı. Antalya Manavgat’ta gerçekleştirdiğimiz 3 günlük milletvekili kampımızı başarıyla tamamladık. Kamp boyunca, milletvekillerimiz ve MYK üyelerimizle ülke gündemini, 38’inci Olağan Kurultay’ımız sonrasında yapılan çalışmaları ve yerel seçim stratejilerimizi değerlendirdiğimiz bir dizi toplantı yaptık. Diğer seçim çevrelerinde de önümüzdeki haftalarda bu seçim bölgeleri belirlenecek ve haftadan haftaya bunları kararlarını aldıkça kamuoyuyla paylaşacağız. Öncelikle 'ön seçim’ diyoruz. Örgütlerimize bu konuda yetki veriyoruz. Ön seçim yapılamayan yerlerde, örgüt görüşleri doğrultusunda, memnuniyet anketleriyle, aday profili belirleme süreçleriyle aday adaylarının toplumsal karşılığını ölçerek çoklu adayların teke indirilmesi ve bunların içerisinden mümkün olduğu kadarıyla kadın adayların tercih edilmesi yönünde bir irademiz olduğunu da paylaşmak istiyorum. 2019’da, ‘Mart’ın sonu bahar olacak’ dedik, ülkemizin birçok köşesine baharı getirdik. 2024’te de ‘Baharın tüm çiçekleri Türkiye’yi saracak’ diyoruz.” Yücel, “HEDEP’in 81 ilde aday gösterme kararına ilişkin değerlendirmeniz nedir? Eğer HEDEP 81 ilde aday çıkartma kararının arkasında durursa İstanbul özelinde bu karar tayin edici bir faktör olarak ön plana çıkabilir mi” sorusuna şu yanıtı verdi: “Bu konu MYK ve PM gündemimizde yoktu. PM’de de görüşülmedi. Cevap verilmesi gerekirse Sayın Genel Başkanımız grup toplantısında bu sorunuza gerekli cevabı verir.”