Makbule AKGÜL
Kitaplar; insanın hayatında ve gelişiminde, kendi düşüncesini oluşturmasında çok kıymetli bir yere sahip. Bu kadar kıymetli olan kitaplar için tasarım söz konusu olduğunda elbette bu paralelde kitap kapağı tasarımı da büyük bir önem arz ediyor. Yazarın tarzı, yayınevinin kendine has çizgisi, kitabın konusu, teması ve türü tasarımcının kapağa etkileyici bir şekilde yansıtması gereken önemli unsurlardır.
Bu nedenle kitabı yansıttığı gibi aynı zamanda sofistike bir havaya sahip olan, bunun yanı sıra raflar arasında gezinen kişilerin kitabı incelemesine teşvik edecek tasarımlar sunmak bir ustalık becerisidir. İşte o ustalardan biri de Leyla Çelik.
Grafik Tasarımcısı Leyla Çelik, “Her ne kadar yayınevleri ve yazarlar daha gösterişli kapaklar istiyorsa da, ben her zaman sadelik ve minimalizmden yana oldum. Ufak desenler, iddialı olmayan renklerle kitabın fikrini ve konusunu çok güzel yansıtabiliriz. Ne yazık ki son yıllarda okur kitlesinde oluşan değişiklik, yayınevlerini daha göz yorucu, daha ilgi çekici, daha popülist kapaklarla kitap basmaya zorluyor.” diye ifade ediyor.
Kitap kapakları, ülkenin kültürünün, edebi akımların, kitabın oluşturduğu estetik algının, yazarın tarzının ve yayınevi çizgisinin tek bir düzlem üzerinde yansıtılması gereken bir sanat eseri olarak ifade edilebilir. Çok satan kitaplar, klasikler, çeviri kitaplar, kişisel gelişim kitapları, akademik kitaplar ve farklı edebi türler söz konusu olduğunda özellikle farklı tasarım yöntemlerinin geliştirilmesi, uygulanması gerekir. Bizde bu doğrultuda Grafik Tasarımcısı Leyla Çelik ile kitap kapak tasarımlarının okuyucu üzerindeki etkisini ve tasarımla olan hikâyesini konuştuk.
• Leyla Çelik kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Yayın emekçisiyim. Asıl işim, kitapların kapak tasarımlarını yapmak. İlgi alanım genelde Anadolu, özelde Karadeniz halklarıyla ilgili araştırmalar yapmak. Karadeniz kadınının yaşamı, kültürü, dili üzerine onu tanımak ve tanıtmak amaçlı hazırlanan Fadime Kimdir? (Ayşenur Kolivar’la, Heyamola Yayınları, 2007) ve Yeşilden Maviye (Elif Yıldırım’la, Nika Yayınları, 2015) kolektif kitaplarının editörlüğünü yaptım.
• Çizgilerle serüveniniz nasıl başladı, nasıl karar verdiniz tasarımcı olmaya?
Serüvenim, liseyi bitirip üniversiteyi kazanamama şokunu yaşadığım 1990 yazında başladı. Daha çok kitap okumak için bir kitabevinde çalışmak istiyordum. Bütün yaz, gazete ilanlarına bakmakla geçti, ama o ilan hiç çıkmadı. Eylül ayında gördüğüm “Bir yayınevine sekreter aranıyor”a kadar... Damar Yayınları sahibi Özgen Seçkin’in karşısında ufak tefek, deneyimsiz, çekingen, annesiyle gelmiş bir çocuk oturuyordu. Birbirimize güvendik ve hemen işe başladım.
Çıraklık-sekreterlik karışımı bir görev tanımım vardı ve oldukça yorucuydu. Yine de yan odadaki dizgicileri, ışıklı masa başındaki grafikeri her fırsatta izliyordum. Sabahları kimse gelmeden ya da onlar öğle yemeğindeyken, gördüklerimi uygulamaya çalışıyordum. Kendi kendime reklam ve ilan tasarımları, kaset ve kitap kapakları yapıyor, Macintosh’ta sayfa tasarımı programlarını keşfediyor, on parmak klavye kullanmayı ilerletiyordum.
ÖZGÜR OLAMIYORUZ”
• Nasıl bir meslek Grafikerlik?
Sadece benim değil, sanıyorum tüm grafiker arkadaşların en çok zorluk çektiği şey, özgün ve özgür olamamaları. Bir kitabın konusunu dinledikten ya da okuduktan sonra, kafamızda bir imaj oluşturuyoruz. Bunu uygulamaya geçerken, yazardan ve yayınevinden gelen öneriler bazen zora girmemize sebep olabiliyor. Hatta bazen önerinin ötesinde, mutlaka o imajı kullanmamız isteniyor. Şu fontu, şu büyüklüğü, şu rengi istiyoruz deniliyor. Burada tasarımcı değil, uygulayıcıyız. Bizden tamamen bağımsız şekillenmiş ve belki de hiç beğenmediğimiz bir kapak ortaya çıkıyor. Sonuçtan mutlu değiliz elbette ama yazarın-yayınevinin mutlu olması yetebiliyor.
Konusunu okuyup heyecanlandığım bir kitapsa ve onun kapağı üzerinde çalışmak inisiyatifi tamamen bana bırakılmışsa çok keyifliyim. Günlerce neler yapabileceğimi düşünüyorum. Hiçbir zaman kitaba layık olamamış hissine kapılıyorum ve hep daha iyisini yapma isteği duyuyorum. O kitapların insanların kütüphanesinde olduğunu bilmek beni mutlu ediyor. Ölümsüzlük duygusunu böylece yaşamış oluyoruz.
Sosyal medyada herhangi bir yayınevinin yeni bir kitabının tanıtımı yapıldığı zaman altına yazılan yorumları okuyorum. Bu yorumların yüzde 90’ı kapakla ilgilidir. Okurların ezici bir çoğunluğu kitabın içeriğinden, yazımından, dilinden, çevirisinden çok kapağıyla ilgilenir. Çok beğendikleri bir kapaksa, okuma tarzları olmasa da o kitabı almak isterler. Hatta kapağı çok sevdiği için okuduğu kitabı tekrar almak gibi huyları olan kişiler var. Kitaplar vitrinlik süs eşyaları değildir. Mesleğim olmasına rağmen bu eleştiriyi yapmadan geçemeyeceğim. Kapağı beğenildiği için bir kitap alınmamalı ve bir kitabın çıkış serüveninde en önemli aşama kapak tasarımı olmamalı.
• Tarzınızı tam olarak nasıl açıklayabilirsiniz? Özellikle yöneldiğiniz, bu türde daha ustayım dediğiniz bir alan var mı?
Minimal… Her ne kadar yayınevleri ve yazarlar günümüz kitap piyasasının buna izin vermediğini hissedip daha gösterişli kapaklar istiyorsa da, ben her zaman sadelik ve minimalizmden yana oldum. Ufak desenler, iddialı olmayan renklerle kitabın fikrini ve konusunu çok güzel yansıtabiliriz. Ne yazık ki son yıllarda okur kitlesinde oluşan değişiklik, yayınevlerini daha göz yorucu, daha ilgi çekici, daha popülist kapaklarla kitap basmaya zorluyor.