Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, (İSİG) “Yoksulluk da bir işçi sağlığı sorunudur” ile “İnsanca yaşayacak ücretler istiyoruz” talebiyle Madenci Anıtı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya kentteki siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri destek verirken, açıklamayı İSİG Ankara Temsilcisi Kansu Yıldırım yaptı.

Asgari ücretin Türkiye’deki milyonlarca işçinin ortalama ücreti haline geldiğine dikkat çeken Yıldırım, işçilerin ezici çoğunluğunu oluşturan özel sektör çalışanlarının yaklaşık yüzde 70’inin asgari ücretle ile yüzde 20’sinin ise buna yakın ücretlerle yaşamını sürdürdüğünü kaydetti. Yıldırım ayrıca, işçilerin borç batağında olduğunun altını çizdi.

Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden Kansu Yıldırım, "Patronların 10’a 5 çoğunlukta olduğu, işçi kesimi adına sadece en çok üyeye sahip konfederasyonun masaya oturduğu, çoğunlukla hükümet tarafından alınan bir siyasi kararın usulen görüşüldüğü Asgari Ücret Tespit Komisyonu, işçileri ve emekçi halkımızı temsil etmemektedir. Asgari ücret görüşmeleri en büyük toplu pazarlık süreci haline dönüşürken işçi sınıfının bütün hak arama yolları tıkalıdır” dedi. Belediye işçisi Kamil Sağlam ise, "Bizler açlıkla sınanırken, yoksulluğa razı durumuna geldik. Yoksulluğa razıyız ama sabrımızı sınamayın. Yoksulluk sınırının altında çalışmayı reddediyoruz" diye konuştu.

“TÜM EMEK GELİRLERİ RESMİ ENFLASYONA HAPSEDİLDİ”

Yıldırım konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tek başına en büyük toplu sözleşme olan asgari ücret ya da diğer ücretlerde meydana gelen oransal ve gösterge niteliğindeki artışların da bir önemi yoktur. Esas tartışma asgari ücretin ne kadar artacağı değildir. Önemli olan fiili ücretler ve gelir düzeyidir. Bugün, tüm emek gelirleri resmi enflasyona hapsedilmiştir. Neoliberal politikalar sonucunda sendikacılık ve toplu pazarlığın etkisi azaltılmış, ücret eşitsizliği ve yoksul çalışan sayısı artmış, asgari ücret resmi enflasyonun üzerinde artmasına rağmen sınıflar arası gelir bölüşümü giderek bozulmuş ve Türkiye işçi sınıfı yoksullaşmıştır. İktidarın 'tek yol ihracat' diye tarif ettiği, güvencesiz ve aşırı çalışmanın yaygınlaşmasına, ucuz emek ordusunun büyümesine bağlı ekonomi politikaları nedeniyle, asgari ücret tartışmalarında açlık sınırı referans alınır hale gelmiştir. Asgari ücretin yılda bir kez belirleneceği henüz Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanmadan ilan edilmiştir.”

“Asgari ücreti belirleyen bürokratlar, patron temsilcileri, sermayenin ve siyasi iktidarın güdümündeki sendikalar için ücretler parasal karşılıktan ibaret görülebilir.” diyen Yıldırım, “ Ne var ki, işçiler ve emekçiler için ücret; sosyal, ekonomik, siyasal ve sağlık boyutlarından oluşan bir işçi sağlığı meselesidir. İşçinin sağlığı ve güvenliği, mesai saatleri içinde birtakım önlemlerden ve kurallardan oluşan teknik bir mevzu olmadığı gibi, ücretler de gıda, barınma, eğitim, sağlık gibi her şeyi ilgilendirir. Ücretin insanca yaşanacak bir seviyenin altında belirlenmesi; işçilerin ve ailelerin yeterli ve dengeli beslenememesi, sağlıksız koşullarda barınmak zorunda kalması, nitelikli sağlık ve eğitim hizmetlerine ücretsiz erişememesi işçi sağlığı sorunudur. Açlık sınırında yaşayan işçilerin ne sağlıklı olması ne de insanca yaşayabilmesi beklenebilir.” dedi.

“ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU, İŞÇİLERİ VE EMEKÇİ HALKIMIZI TEMSİL ETMEMEKTEDİR”

Yıldırım konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye işçi sınıfı, yemediği bu yemeğin hesabını ödemeyecek. Patronların 10’a 5 çoğunlukta olduğu, işçi kesimi adına sadece en çok üyeye sahip konfederasyonun masaya oturduğu, çoğunlukla hükümet tarafından alınan bir siyasi kararın usulen görüşüldüğü Asgari Ücret Tespit Komisyonu, işçileri ve emekçi halkımızı temsil etmemektedir. Asgari ücret görüşmeleri en büyük toplu pazarlık süreci haline dönüşürken işçi sınıfının bütün hak arama yolları tıkalıdır. Asgari ücret üzerinde uzlaşı olmaması durumunda başta grev olmak üzere işçilerin temel hak arama yöntemleri kullanılamaz haldedir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarında yıllardır olduğu gibi bu yıl da tiyatro izleyeceğimiz kesindir. Sözde işçi kesimini temsilen katılanlar hiçbir hükmü olmayan itirazlarda bulunacak; milyonlarca işçinin hayatını kaybetmek pahasına nasıl çalıştığı; işçilerin ve ailelerinin aldıkları ücretle doğru düzgün beslenemediği; milyonlarca işçinin bu ücretlerle borcu borçla kapatarak hayatta kalma mücadelesi verdiği konuşulmayacaktır. Yoksulluk ve borç batağında çıkışsızlık nedeniyle canına kıyan işçiler anılmayacaktır.”

Yıldırım, daha sonra İSİG’in 2024 yılı için belirlenecek asgari ücrete dair taleplerini şu şekilde sıraladı:

• İşçilerin örgütlenme iradesinin, sendikal hak ve özgürlüklerinin üzerindeki yasal ve fiili baskılar kaldırılmalıdır.

• Emek gelirlerindeki artış özgür pazarlık ortamında ve milli gelir artışından pay alarak belirlenmelidir. Baskılanmış ve yönlendirilmiş resmi enflasyona göre hesaplamaya son verilmelidir.

• Ücretlerin dibe doğru baskılanmaması için emekli aylıkları da dahil olmak üzere tüm ücret düzeylerinin asgari ücret düzeyinde artışı sağlanmalıdır.

• Asgari ücret belirlenirken TÜİK’in makyajlı ve şeffaf olmayan enflasyon verileri değil, işçilerin kiralarda, sokakta, markette, pazarda karşılaştığı gerçek enflasyon dikkate alınmalıdır.

• Asgari Ücret Tespit Komisyonunun anti-demokratik yapısı değiştirilmeli, uyuşmazlık durumunda grev başta olmak üzere sendikal hak arama yolları açık tutulmalıdır.

• Sendikalar ve Konfederasyonlar asgari ücret görüşmelerini görev savma süreçleri olarak görmekten vazgeçmeli; gerçek bir mücadele programı ve pratiği ortaya koymalıdır.

Kaynak: Baskent