Muhammed Ali Yahşi 

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2024 yılına ait Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Hazine ve Maliye Bakanına çeşitli sorular yönelten Gürer, kamu fabrikalarının özelleştirilmesinden elde edilen gelirin ne kadar olduğu, çiftçinin kullandığı mazottan KDV ve ÖTV’nin kaldırılması talebinin yerine getirilip getirilmeyeceği gibi konuların da açıklığa kavuşturulmasını istedi. Tarımsal üretimde ve çalışma yaşamındaki sorunlara da değinen Gürer, düşük taban fiyat uygulamasının, çiftçiyi üretimden uzaklaştırdığını, çalışanların ve emeklilerin ise enflasyonun altında ezilmeye devam ettiğini belirtti.

‘‘DEVLET ÇİFTÇİYE 411 MİLYAR LİRA DESTEK VERMELİYDİ’’

Tarım Kanunu'na göre 2024 yılında millî gelirin yüzde 1'i olan 411 milyar 500 milyon liranın çiftçiye verilmesi gerekirken neden 91 milyar 600 milyon lira  destekte kalındığının açıklanmasını isteyen Gürer, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e hitap ederek, “Çiftçiler, siz Bakan olduktan sonra uygulanan taban fiyat uygulamasından kaygılı duruma geldiler çünkü mısırda yüzde 5'lik bir taban fiyat artışı var, pancarda da yüzde 27'lik. Tabii, bu artışların bu kadar olması enflasyonu da dikkate aldığımızda, düşük taban fiyat politikasının önümüzdeki süreçte sürme ihtimali çiftçiyi kaygılandırıyor” dedi.

Çiftçinin; pirinçte, fındıkta, ayçiçeğinde, pamukta şu anda tüccarın eline bırakılmış durumda olduğunu da belirten Gürer, “TMO'nun önümüzdeki yıl alacağı buğday için de 3,5 milyon tonluk bir rakam ifade ediliyor, oysa bu yıl 10 milyon ton aldı. Bu durumda kamu kuruluşları önümüzdeki dönemde çiftçinin yanında olmayacak mı? O destekler sağlanmayacak mı? Bu konuya bir açıklık getirirseniz iyi olur” ifadelerini kullandı.

‘‘TARIMDA PLANLI BİR DARBE Mİ VAR?’’

Tarımda uygulanan yanlış politikaları eleştirerek, “ Bu, tarıma planlı bir darbe mi?” diye soran Gürer, “ Yine, çünkü bildiğiniz gibi ‘Sanayi ve turizmde Türkiye gelişsin. Tarımda, pahalı üretiyorsunuz, ithal ürün gelsin’ mantığı vardı, yeniden buna dönüş mü var?” ifadelerini kullandı.

‘‘SIKINTILAR KATLAYARAK DEVAM EDİYOR’’

Fiyatlarda bir türlü istikrar sağlanamadığı gibi süreç iyi yönetilemediği için sıkıntıların artarak devam ettiğine değinen Gürer, “On iki yıldır fiyatta istikrarı sağlanacağı söyleniyor ama bir türlü o istikrar gelmediği hâlde yalnızca üreticinin fiyatı baskılanıyor ama raf fiyatı sürekli artıyor. Ne aracıyla ne israfla doğru dürüst mücadele yok. Ürün öncesi, ürün süreci, ürün sonrası süreçler doğru planlanmadığı için de sıkıntılar katlayarak devam ediyor” diye konuştu.

Raflardaki yabancı ürün artışlarına da dikkat çeken Gürer, “Raflara baktığımızda farklı ülkelerden gıda ürünlerini tüketir hâle geldik. Yabancı çiftçiye bizim çiftçimizden daha çok destek veriliyor” dedi.

‘‘ÇALIŞANLARLA İLGİLİ KAYGI GİDEREK ARTIYOR’’

Çalışma yaşamındaki sorunlara da işaret eden Gürer, “Çalışanlarla ilgili de kaygı giderek artıyor çünkü orada da düşük ücret ve de ‘çalışanları enflasyona ezdirmeyeceğiz’ anlatısı karşısında gerçeklerde enflasyona ezdiriliyor çünkü bugün yoksulluk sınırı 44.573 lira, Türkiye'nin neredeyse önemli ücretli kesiminin maaşının üstünde bir rakam. Ayrıca, emekliye 7 bin 500 lirayı reva görüyorsunuz, dul ve yetim bundan az alıyor” dedi.

‘‘EMEKLİ, MAAŞIYLA 10 KİLO BAKLAVA BİLE ALAMIYOR’’

Plan ve Bütçe Komisyonu Toplantısı sırasında Bakan ikrami olarak dağıtılan baklava üzerinden emeklilere verilen maaşın ne kadar düşük olduğunu ifade edenGürer, “Biraz evvel dağıttığınız baklava güzeldi, kaliteli bir baklava ama bizim emekli kendi maaşıyla sizin dağıttığınız baklavadan 10 kilo bu ülkede alamıyor. Böylesi bir durumda nasıl enflasyona ezilmesin?” diye konuştu.

Sosyal Destek Programı'na 497 milyar lira ayrıldığına dikkat çeken Gürer, “Bu ülkede eğer kişi başı 14.855 dolara yükselecekse bu kadar yardıma neden? Yani bir yanda yoksullaşan insanlar var, bir yanda da insanlara sağlanacak gelirin artışından söz ediliyor” şeklinde konuştu.

‘‘EYT’LİLER MAAŞ DÜŞÜK DİYE EMEKLİ OLMAK İSTEMİYOR’’

Emeklilikte yaşa takılanlar ve emeklilere verilen düşük maaş üzerinden de eleştirilerini sürdüren  Gürer, “Emeklilikte yaşa takılanların yaş düzenlemesi yapıldı ancak işe başladıkları günkü aylık bağlama oranıyla bir hesaplama sağlanamadı. Çünkü 2008 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin çıkardığı aylık bağlama katsayısı oranı yüzde 70'ten yüzde 30'a düşürülmüştü. Şu anda emekliliği hak ettikleri hâlde emekli olamıyorlar. Yani yaş kaldırılmasına rağmen nasıl yaşayacağım ben bu ücretle diye emeklilikte yaşa takılanlar emeklilik başvurusu yapamıyor. Aylık bağlama oranıyla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, emeklilikte bir günle on yedi yıl kaybedenler var. Bu arkadaşların da yaşadığı mağduriyeti dikkate alarak kademeli bir geçiş planlıyor musunuz?” diye sordu.

‘‘TAŞERONDA DÜZENLEME YAPILMASI DÜŞÜNÜLÜYOR MU?’’

Kamuda halen taşeron firma çalışanlarının olduğuna da dikkat çeken Gürer, “Taşeronda kalan, kamu kuruluşlarında bulunan yüzlerce kişi var. Her yıl bir genelge çıkıyor, kamu kuruluşlarında bunlara kadro verilsin diye Cumhurbaşkanı genelgeyi gönderiyor, beş yıldır daha kimse bu kadrolara aktarılmadı. Bu taşeronda kalanlarla ilgili kamuda yeni bir düzenleme yapılması düşünülüyor mu?” şeklindeki sorusuna da yanıt istedi.

 Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e 2024 bütçesinde kamuya ne kadar personel alımı yapılacağını soran Gürer, ‘‘Çünkü açıklanan rakamlar yılbaşıyla yıl sonunda değişkenlik gösteriyor, insanları mutlu ettikten sonra o mutluluğu gerçekleştirmemek büyük hüsran yaratıyor. Bugün bu ülkede psikolojik tedavi gören insan sayısı giderek artıyor. Hanelerdeki sıkıntıların önemli ölçüde arttığı bir süreçteyiz. Bunun yanı sıra, çalışma yaşamıyla ilgili ücretler için genelde hep "Enflasyona ezdirmedik." deniliyor ama benim gözlemimden öte, yaşadığım ve gördüğüm çevrelerin tamamı enflasyon karşısında eziliyor” şeklinde konuştu.

“EKMEĞİ KARNEYE BAĞLADINIZ” DEDİĞİNİZ İNSANLARDAN ÖZÜR DİLEYİN

Gürer, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Burada arkadaşlar konuşurken benim aklıma hep gelen bir konu var, onu da paylaşayım. 1939'da Erzincan depremi olmuş, İkinci Dünya Savaşı koşullarında Türkiye olabildiğince sorunlu bir süreçte, Osmanlı'nın borcunu ödüyor. O yeni cumhuriyetin yöneticilerine yıllarca "Ekmeği karneye bağladınız." diye ağzına geleni söyleyen insanlar bugün günah çıkarıp dünyadaki krizi, Türkiye'deki depremi anlatıyorlar. Vicdanen onun için de bir özeleştiri yapın da o dönemin koşullarını irdeleyip o insanlardan bir özür dileyin…”

22 YILDA KAÇ ADET KAMU FABRİKASI SATILDI?

Son yirmi iki yılda özelleştirmeyle satılan kamu fabrikalarının sayısını soran Gürer, Hazine ve Maliye Bakanlığından şu soruların da yanıtlanmasını istedi:

“Ne kadar gelir sağlanmıştır?

Bugün özelleşen kaç eski kamuya ait fabrika faaldir?

Ne kadar kamu arazisi bu kapsamda satılmıştır?

Ne kadar gelir elde edilmiştir?

Kamu kuruluşlarının kaçı kiralık bina kullanmaktadır?

Kaç lojman boştur?

Kaç lojman yıkılmıştır? Yabancılara, konut ve arazi satışı yapılarak ne kadar gelir sağlanmıştır?

Yem ve gübrede sübvanse düşünülmekte midir? Çiftçinin mazotundan ÖTV ve KDV'nin kaldırılması düşünülmekte midir?”

Editör: Ezgi Bardakçı