Ankara - Kum Sanat Merkezi Çocuk Atölyesi’nin Yıl Sonu Sergisi Kum Sanat’ta açıldı. Kum Sanat Merkezi kurucusu ressam Cezmi Orhan sergi açılışında yaptığı konuşmada çocuğun keşfine dikkat çekerek, “Çocuğun keşfi uygarlığın keşfidir” dedi. Orhan çocuğun keşfiyle sanatsal eğitimin de ileri bir toplum yapısına kavuşmasında önemli bir teken olduğuna vurgu yaparak,“Yeteneklerin geliştirilmesi, bireyi bilgiyle doldurmaktan daha önemlidir. Daha önceliklidir. Çünkü  yetenekleri keşfedilmemiş, ya da yetenek veya yaratma arzusu ortaya çıkarılmamış bir birey kendisini ifade edebilecek araçları kolay kolay bulamaz. Dolayısıyla bunu bulamadığı için de bu araçlar bilgiyle matematikle, estetik haz, araştırmacı ruh, dünyadan ve nesneden haz alma, bir toplumsal varlık olarak toplumu özümseme anlama ve gerektiğinde ona yol gösterebilme yetisi aslında çocuğun sanatsal yaratıcılığının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ne zaman ki toplumlar bu kavrayışa gelir o toplumlar ileriye gider. Ne zaman ki bunda gecikilir çünkü sanatla eğitim, sanat eğitimi çocuğun keşfi insanlık tarihinde eski değil yeni. Şurada yüz yüzeli yıllık bir serüvenden söz ediyoruz. Onun için bu serginin sonucuna bakınca siz velilere de öğrencilere de sonsuz teşekkür ediyoruz. Doğru yoldayız. Büyük Atatürk’ün açtığı yoldayız” ifadelerini kullandı.

ORHAN: BUGÜN EKİNİN HARMAN GÜNÜ

Cezmi Orhan, sanat eğitiminin bireydeki yansımasının, toplumu değiştirici ve dönüştürücü bir rol üstlenmesine vurgu yaparak şöyle konuştu;

“Değerli anne babalar öncelikle hepinize hoş geldiniz diyoruz. Bu yılın harmanı olarak kabul edeceğimiz yani sanatı bir ekin, bir kültür meselesi olarak görürsek, çocuklarımızın yıl boyunca ekip sonrasında biçtikleri öğretmenleri Sema Atar ve yöneticimiz Ayfer Orhan’ın da büyük katkılarıyla tabii ki öğretmenimizin pedagoji  bilgisiyle de ne yapılacağının, ne zaman nasıl yapılacağını gerçekten iyi bilmesi sayesinde ekinin, kültürün bugün bu ekinin harman günü.

Çocukların bütün bu çabasını çalışmalarını gerçekten candan yürekten kutluyorum. Bir yıl boyunca bir sanatçı ve öğretmen olarak çocukların bütün yaptıklarını ettiklerini öğretmenleriyle beraber izliyoruz. Her hafta ne yapıldığına, nasıl yapıldığına, niçin yapıldığına bunun katkısının ne olduğuna, nasıl olacağına mutlaka bakıyorum.

Öğretmen zaten bir ölçüde doğruya çok yakın işler yapıyor. Sonuçta da bir eğitsel, pedagojik bir sıkıntısı olduğunda da bir işte veya çocukta mutlaka onu yönetimle, öğretmenle değerlendiriyoruz oturup konuşuyoruz. Ne olacak, nasıl olacak diye.

Aslında bugünkü sergi bize bir şey daha gösteriyor. Çocuğun keşfi uygarlığın keşfidir. Çocuk ne zaman keşfedildi ? Çocuk insanlıktan beri yavru olarak hep vardı. Ama çocuğun keşfi aşağı yukarı 19. Yüzyılın sonunda 20. Yüzyılın başında kabul edilebilinir. Çocuk ondan öncesinde aslında yok. Çocuğun keşfi insanlığın ve uygarlığın keşfidir. Çocuk bulunmuştur. Çocuk daha önce birilerinin yavrusu olarak ya dinsel faktörler ya savaş faktörleri ya tarımda ırgat ya daha sonraki yüzyıllarda fabrikada işçi vs olarak yetişen bir insan gücüydü. Ne zamanki Jean Jacques Rousseau’dan itibaren çocukta ne var? Sorusu başladı Çocuk eğitiminin ne olacağı üzerine düşünme başlayınca çocuk keşfedildi.

Çocuğun keşfi hiç tartışma yok ki 20. Yüzyılın ve 21. Yüzyılın ana meselesidir. Çocuk keşfedilmiştir artık. Dolayısıyla bu keşif yollarının başında da mutlak olarak  sanat eğitimi gelir. Sanat eğitimi eğer yeterli ve doğru yapılmaz ise çocuğun keşfi de işe yaramaz. Çocuğun yaratıcı, ilerlemeci toplumu değiştirici ve dönüştürücü bir güce sahip olabilmesi için duygusal dünyası ile akıl alanı arasında sağlıklı bir ilişkiye ihtiyacı var. Bu sağlıklı ilişkiyi aşağı yukarı bir tek sanat eğitimi sağlar.

Şimdi ben size yaklaşık bir ay önce vefat eden büyük eğitimci, büyük ressam Zafer Gençaydın hocanın hem bu sergiyi de ona atfetmiş olalım.Bu sergi büyük sanatçı, büyük aydın, büyük eğitimci Zafer Gençaydın’a adanmış olsun.

Zafer Hoca şöyle diyor, bir kişinin, çocuğun kişilik eğitiminin nasıl sonuçlanacağı ile ilgili;

Yaratma süreciyle bir değer üretmenin gururunu yaşama. Bakın bugün çocuklar yaratma süreciyle bir değer üretmiş olmanın gurunu yaşıyorlar. Aynı gururu dikkat ederseniz siz veliler de bizler de yüreğimizde  inanılmaz şekilde hissediyoruz. Yepyeni bir yere gitmiş, yepyeni bir şeyler görmüş heyecanı içindeyiz hepimiz. Bu doğal. İşte çocukların yarattığı dünya bu. Kendisini dışa vurarak bilincini duyumsama, bilinçle hareket etme, bilincinin var olduğunun bilincine tekrar varabilme. Sanat eğitimi, sanat ve sanatsal yaratma, sanatsal iş güç doğal olarak bu sonucu doğuruyor. Bunlar Zafer Gençaydın hocanın inanılmaz büyük  tespitleri. Kendisi de dış evrendeki nesneler arasındaki ilişkilerin düzeni ile ilgili yasaların gizini keşfederek yaşamın hazzını duyumsadı. Yaşamın hazzını duyumsama… Yaşam hazzı almayan bir çocuğun büyüdüğü zaman nasıl felaketler yaratacağını tarih bize büyük lider konumundaki ruh hastalarında da göstermiştir.  En önemlisi 20. yüzyıldaki Hitler’dir. Hitler bir çocuktu ama keşfedilmiş bir çocuk değil zayi edilmiş, ziyan edilmiş bir çocuktu. Dolayısıyla da yaşamdan haz alma şansı olmadı.  Yaşamdan haz almayınca da  kendine yapılan eziyeti milyonlarca insana yapmakta hiçbir sorun görmedi. Göremezdi de zaten.  Çocuğun keşfi uygarlığın keşfi denilen mesele tam anlamıyla büyük hoca Zafer Gençaydın’ın söylediği bu üç maddeyle özetlenir.

Bu nedenle Gestabuzi diye bildiğimiz bir eğitimci şöyle söylüyor; Yeteneklerin geliştirilmesi, bireyi bilgiyle doldurmaktan daha önemlidir. Daha önceliklidir. Çünkü  yetenekleri keşfedilmemiş, ya da yetenek veya yaratma arzusu ortaya çıkarılmamış bir birey kendisini ifade edebilecek araçları kolay kolay bulamaz. Dolayısıyla bunu bulamadığı için de bu araçlar bilgiyle matematikle, estetik haz, araştırmacı ruh, dünyadan ve nesneden haz alma, bir toplumsal varlık olarak toplumu özümseme anlama ve gerektiğinde ona yol gösterebilme yetisi aslında çocuğun sanatsal yaratıcılığının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ne zaman ki toplumlar bu kavrayışa gelir o toplumlar ileriye gider. Ne zaman ki bunda gecikilir çünkü sanatla eğitim, sanat eğitimi çocuğun keşfi insanlık tarihinde eski değil yeni. Şurada yüz yüzeli yıllık bir serüvenden söz ediyoruz. Onun için bu serginin sonucuna bakınca siz velilere de öğrencilere de sonsuz teşekkür ediyoruz. Doğru yoldayız. Büyük Atatürk’ün açtığı yoldayız. Sanatsız kalmış bir milletin hayat  damarlarından biri kopmuş diyor. Ya da uygarlığın en üst seviyesine geleceksiniz sanat merdiveninin basamaklarını kullanın diyor büyük Atatürk. Dolayısıyla hem sizi, hem öğretmeninizi hem yönetimimizi hem de çocuklarımızı

Bu toplum için, çocuklarımız için sizler için gerçekten ince ince çalışarak doğru şeyler yapmaya çalışıyoruz. Eğer bu topluma ve sizlere, çocuklara, çocuk dediğimiz insanın ta kendisi. Nasıl yetiştiriyorsanız öyle sonuçlar alırsınız. Bu çocuk bugün çocuk. Yarın büyük. Dolayısıyla doğru yetiştirme meselesi hepimizin ortak görevi , ortak ödevi ama en önemlisi eleştirebilen, özgür, uygarlığa ait, temiz düşüncelerle donanmış, dünyayı doğru yerden okuyan ve yorumlayan bütün çağların en büyük putu olan Shindler öyle söylüyor diyor ki, Bütün çağların en büyük putu çıkarcılıktır. Çıkardan uzak, doğru düzgün öğrenebilen, doğru düzgün yaşayabilen, doğru düzgün örneklem teşkil eden bireyler yetiştirebildiğimizde toplumumuz bütün dünyanın lokomotifi olacaktır. Bundan emin olalım. Hepinize teşekkür ediyorum.”

Kum Sanat Çocuk Atölyesi Yıl Sonu Sergisi’nde eserleri yer alan öğrenciler şöyle;

Ada Turan, Ahmet Ayaz Kılıçkıran, Ali Kemal Günday, Arya Çer, Balım Irmak Yazıcı, Beyza Merve Akar, Çağan Açıkyörük, Demir Akçınar, Derin Buzlu, Deniz Buzlu, Deniz Gaziler, Deniz Atlas Özen, Deniz Yılmaz Dede, Doğa Pehlivan, Ela Çağlayan, Elif Defne Kutlucan, Elvin Bayram, Emir Atamanlıoğlu, Eylül Ceren Hüsam, Günce Demir, Hanzade Nil Çapar, Hasan Tuna Ay, Hiranur Koç, Kerem Aydın, Kuzey Öktem, Melis Yiğit, Naz Korkut, Okyanus Özyurt, Rana Semra Güzelgök, Ronya Çetin, Rüzgar Azad Karakaya, Şiir Erkan.

Muhabir: Merve Us Acıoğlu