Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi ziyaretlerde bulunmak için sabah saatlerinde Rize’ye geldi. Yılmaz ilk önce Rize Valiliği’ne ziyarette bulundu. Ardından Rize Belediyesi’ni de ziyaret eden Yılmaz, oradan da AK Parti Rize İl Başkanlığını ziyaret etti. Ardından Rize Ticaret Borsasında ‘Rize İş Dünyası Buluşması’ toplantısına katılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz toplantı öncesinde basına açıklamalarda bulundu. Yılmaz, Orta Vadeli Program hakkında bilgi vererek, "Biz şuna yürekten inanıyoruz. İstişare ve ortak akıl doğru politikaların tayin edilmesinde çok etkili olduğu gibi politikaların sahiplenerek hayata geçirilmesi bakımından da çok çok kıymetli. Dolaysıyla bende bugün orta vadeli programdan sonra ilk defa bir iş dünyası ile bir araya geldim. Geçtiğimiz çarşamba günü uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız orta vadeli programı tamamladık ve ilan ettik. Cumhurbaşkanımız bizzat bu programa katıldı. Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız arkasında iyi bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü planlar, programlar uygulanmadıkları sürece hayatımızda bir değişiklik meydana getirmez. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılması ve en güçlü şekilde desteğini ifade etmesi bu programın en kıymetli yönüdür. Kamu olarak, sivil toplum olarak ortak akılla hazırlamasının da yine kıymetli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte bizzat ben, yaptığım toplantılarda, iş dünyasından, emek kesiminden, sendikalardan, finans kesiminde tarım kesiminden, çeşitli kesimlerden arkadaşlarla bir araya geldim. Görüşmeler yaptım. İlgili bakanlarımız yine çok sayıda istişare toplatısı yaptılar. Bütün bunların neticesini bu plana yansıttık. Bununla ilgili temel bir takım hususlara değinerek başlamak isterim" dedi.
'DEPREMİN YARALARINI SARACAĞIZ'
Orta vadeli planda 4 esas amacın olduğunun altını çizen Yılmaz, "Birincisi dünya tarihinde eşine az rastlanan, bizim tarihimizin de en büyük afeti olarak nitelendirebileceğimiz, şubatta yaşadığımız depremin yaralarını sarmak. Ve bir daha benzer afetlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Bu planın birinci önceliği bu, çok büyük bir yük, gerçekten çok büyük bir yıkım ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl ağırlıklı olmak üzere bu harcamaları yapacağız. Ondan sonraki yıllar kademeli bir şekilde azalıyor. Ve bu depremin yaralarını saracağız. Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira bir harcamamız olacak depremle ilgili, bunun 762 milyar lirası bu yıl merkezi yönetim bütçesinden, gelecek yıl yine 1 trilyonun üzerinde bir harcamayı sadece merkezi yönetim bütçesinden yapacağız. İzleyen 2 yılda da harcamalarımızı yaparak tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Bir devlet miller dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda ülkemizi gelecek çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız. Depreme yaptığımız harcamalar, depremin zararlını telafi etmek için yaptığımız harcamalar, gerek yeni konutlar, gerek alt yapıya yaptığımı yatırımlar aynı zamanda ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır. Yani bunlar boşa giden harcamalar değil, çok daha bünyemizi güçlendirmiş bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim birinci amacımız. Ayrıca bu bölgemizin de sel, heyelan gibi afet problemi var. Riskleri azaltıcı yatırımlar yapmak. Bu programımızın en önemli hedeflerinden biridir. Bir bölgede deprem olur. Diğerinde sel olur. Bir başkasında başka türlü bir afet olabilir. Ama bizim riskleri önceden tespit edip, kriz yönetiminde risk yönetimine geçmemiz lazım ki çok daha etkili bir şekilde bu süreçleri yönetelim" ifadelerini kullandı.
2026’DA YÜZDE 8,5 GİBİ TEK HANELİ RAKAMLARA DÖNECEĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ
Gelecek yıldan itibaren enflasyon rakamının tek haneli rakamlara düşeceğini hedeflediklerini aktaran Yılmaz, "İkinci temel amacımız makro ekonomik istikrarı sağlamak ev enflasyonu orta vadede, orta vade dediğimiz, 2026’da tek haneli rakamlara düşürmek. Son dönemlerde uluslararası konjonktür nedeniyle gerek, kurdaki hareketlilik gerek reel ücretlerdeki gelişmeler ve gerekse gelir tedbirlerimiz nedeniyle bir çok faktör var. Geçici olarak enflasyonda bir artış söz konusu bu sene ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026’da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz. Tahmin ediyoruz. Ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var. Üçüncüsü bunu yaparken, depremin yaralarını sararken ve enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep üstünde durduğu istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içinde büyüme ve istihdamı da devam ettireceğiz. Ancak şöyle bir farkla bu dönemde büyümenin kompozisyonunda ciddi bir değişim olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden, yatırım, üretim ve ihracat ağırlık bir büyümeye doğru bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyen bir büyüme değil, tamam aksine arz artışı sağlayarak ev ihracatla döviz kazancı sağlayarak enflasyonla mücadelemize katkı veren bir kompozisyona sahip bir büyümeyi öngörüyoruz" dedi.
'TASARRUF SON DERECE ÖNEMLİDİR'
İnsanımızın geleceğe daha güvenli bakması için toplumsal, sosyal refah için çalıştıklarını belirten Yılmaz, "Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programımızın en temel unsurlarından biridir. Bütün tedbirlerimizi alırken gelir düzeyi düşük kesimleri, daha fazla sıkıntı yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alarak, onları önceliklendirerek onların refahını nasıl artırabiliriz diye bir perspektifle bütün bu çalışmaları yürüteceğiz. Bu 4 temel amaç afetin yaralarını sarmak enflasyonu tek haneye getirmek. Büyüme istihdamı devam ettirmek. Ve sosyal adalet ve refahı geliştirmek. Bu 4 amacı 3 tane temel amaçla gerçekleştireceğiz. Bu amaçlara giden 3 tane amacımız olacak. Birincisi mali disiplin; deprem harcamaları hariç olmak üzere çünkü onlar mecburen yapmamız gereken harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem harcamaları ağırlıklı olduğu için ister istemez bütçemizdeki açık yüksek olacak, milli gelire oranla yüzde 6,5 civarlarına çıkmış olacak. Ama hemen izleyen yıllarda bir düşüş trendine girecek. Ve 2026 yılında yüzde 3’ün altında bütçe açığıyla Türkiye yoluna devam edecek. Kamuda kaynaklarımızı çok daha etkili, verimli ve önceliklere çok daha dikkat ederek kullanacağız. Tasarruf son derece önemlidir. Geçmişte Kalkınma Bakanı olan bir arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim, tasarruf kaynakları kullanmamak değildir. Kaynakları doğru önceliklere, doğru alanlara teksif etmek ve verimli kullanmaktır. Biz bu anlayış içinde olacağız. Hem gelir politikalarımız de hem de harcama politikalarımızda, kamuda mali disiplini koruyacağız. Gelir politikalarımızı uygularken, bahsettiğim gibi gelir düzeyine göre katkı anlayışını mutlaka dikkate alacağız. İkinci temel aracımız para politikaları. Bu dönemin şartlarına uygun bir şekilde para politikalarımızda bazı güncellemeler gerçekleştiriyoruz" diye konuştu.
'YAPTIĞIMIZ TAHMİNLERDE BU YIL 1 TRİLYON DOLARIN ÜZERİNDE MİLLİ GELİR GÖRÜYORUZ'
Son 20 yılda yıllık ortalamalara göre Türkiye’nin yüzde 5,5 büyüdüğünü aktaran Yılmaz, "Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda merkez bankamız görevini yapmak durumunda. Kendi değerlendirmeleri neyse verilere bakarak, gelişmelere bakarak yapacak. Tabii ki hükümetimizin makro çerçevede çizdiği hedeflere bağlı kalmak kaydıyla Merkez Bankamız da araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor. Para politikası ve maliye politikaları çok önemli ama yetmez. Buna üçüncü bir unsur olarak yapısal reformları ilave ettik. Şimdi bunların detayına girmek istemiyorum. Bunların da bir kısmını kanun gerektirdiği için Meclisimizin takdirine sunacağız. Bir kısmı idari kararlı olacağı için hükümetimiz, bakanlıklarımız bu işleri yapacak. Sonuçta bir dönüşüm sağlayacağız. 2023 yılında yaklaşık yaptığımız tahminlerde bu yıl 1 trilyon doların üzerinde milli gelir görüyoruz. Şu an itibari ile buna ulaşmış durumdayız. Geriye dönük 12 aylık hesap yaptığımızda ilk defa Türkiye 1 trilyon doları aşmış durumda. Bu yıl sonunda 1 trilyon 60 küsurlu rakamlara gelmiş olacak. Bu rakamlarla milyar dolar bazında dünyanın en büyük 17’nci ülkesi konumundayız. Satın alma gücüne göre ise 11’inci ülke konumundayız. Son 20 yılda yıllık ortalamalara göre Türkiye yüzde 5,5 büyüdü, dünya yüzde 3,6 büyüdü. Türkiye dünyanın aşağı yukarı 2 puan üzerinde büyüdü. Bu büyük bir başarıdır. Önümüzdeki dönem için dünyada da bizde de aşağı yönlü bir ivme var. Dünya büyümesi yüzde 3’ler civarına geliyor, ticaret maalesef daha da daralıyor. Türkiye’de ise depremin etkilerine rağmen ortalama 4,5 büyüme hızını bu dönemde gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bunun sonucunda 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelirimiz olacak diye tahmin ediyoruz. Böyle olduğu zaman, o gün ki kişi başına da böldüğümüzde 14 bin 855 dolarlık bir kişi başına gelir hedefliyoruz. Bu da bizi yüksek gelirli ülkeler ligine dahil ediyor" dedi.