Makbule AKGÜL
‘Meyrem’, çocukken kendisini cinsel istismara maruz bırakan ve daha sonra ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı uyguladığı özsavunmayı konu ediniyor. Meyrem karakteriyle beraber onun hayatında derin izleri olan dört kuşak kadının hikayesinin anlatıldığı oyun, izleyiciyi, düşünmeye ve sorgulamaya sevk ediyor. Oyun, aynı zamanda Meyrem’in babaannesi, annesi ve kızı Gülsüm’ün hikâyelerine de odaklanıyor. ‘Meyrem’ oyununun yazarı ve oyuncusu Ayşenur Demir ile “Benim Adım” oyununu konuştuk.
• Meyrem’in hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?
“Meyrem” bir özsavunma hikayesi. Çocuk yaşta cinsel tacize uğrayan bir kadının gölgesinde, dört kuşak kadının hikayesi anlatılıyor. “Benim Adım”, çocukken kendisini cinsel istismara maruz bırakan ve daha sonra ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı uyguladığı özsavunmayı konu ediniyor. Oyun kadına yönelik şiddeti, cinsel istismarı ve tacizi anlatıyor. “Benim Adım”, kadının var olma savaşımı ve özgürlük mücadelesi yolunda hepimizin hikayesini anlatıyor. Oyunda, dört kadının korkularıyla cesurca yüzleştiğine tanık oluyoruz. Meyrem karakterine Ayşenur Demir, Meyrem’in babaannesi Ayşe karakterine Mukadder Emirosmanoğlu Erdemir, annesi Hatça karakterine Canan Kaplan, kızı Gülsüm karakterine ise Şirin Yıldız hayat veriyor. “Meyrem” bir sokak oyunu olarak çalışıldı. Sonrasında “Benim Adım” oyunu olarak, dört kadın karaktere can veren bir perdelik oyun şeklini aldı.
“ÖZSAVUNMA BİR HAK”
• 4 kadının hikâyesinin anlatıldığı “Benim Adım” oyunu neden bu kadar büyük bir ilgi gördü?
“Benin Adım” kadın özgürlük mücadelesinde önemli bir noktaya, şiddete karşı mücadelede özsavunmaya işaret ediyor. Oyun, kocasına, sevgilisine ya da kendisini ezen cinse karşı özsavunmanın bir hak olduğunu, naif ama sarsıcı bir yönde ifade ediyor. Oyun biraz da kadınların bunca kırıma uğradığı bir coğrafyada, kadının güçlenmesini ve kendini savunmasını anlattığı için destek gördü diye düşünüyoruz.
“FİZİKSEL SAVUNMA GİBİ ANLAŞILSA DA ÖZSAVUNMA BUNUN ÇOK ÜSTÜNDE BİR KAVRAM”
• ‘Meyrem’, çocukken kendisini cinsel istismara maruz bırakan ve daha sonra ailesi tarafından zorla evlendirildiği erkeğe karşı uyguladığı özsavunmayı konu ediniyor. Bize özsavunma ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Öz savunma, en yalın haliyle insanın kendini haksız bir eylem/davranışa karşı korumasıdır. Kişinin karşı karşıya geldiği herhangi bir tehlikeye karşı bazen şiddetin aniliği veya öngörülemezliği bazense yasal mekanizmalara erişimin zorluğu veya önleyici yasaların yetersiz uygulanışı nedeniyle kendisini hukuk kurallarıyla savunması her zaman mümkün olmayabiliyor. Özellikle kadın cinayetleri, işyerinde taciz, LGBTİ+’lara uygulanan şiddet, ev içinde ya da kamusal alandaki ilişkilerde gayet “normalmiş” gibi karşımıza çıkan şiddet durumları söz konusu olduğunda. Öz savunma sadece an içinde fiziksel koruma/savunmayı içermez. Bütüncül bir şekilde bireyin kendi öz değerini görmesine, zihinsel olarak güçlenmesine, gerekli olduğunda kendini her anlamda savunabilmesine ve mücadele etmesine olanak sağlayacak kapıların açılmasına aracılık etmeye çalışır.
Özsavunma en temel anlamıyla kişinin kendisini veya bir başkasını mevcut veya olası tehlikelere karşı korumasını ve korunmasıyla ilgili tedbirleri ifade ediyor. İnsanlar tarafından ilk duyulduğunda, karşılaşılan tehlike veya şiddeti bertaraf etmek amacıyla gösterilen fiziksel savunma gibi anlaşılsa da özsavunma bunun çok üstünde bir kavram.Kişinin karşılaştığı şiddet karşısında verdiği hukuki mücadele veya aldığı psikolojik destek de aslında bir özsavunma. Meşru savunmanın salt bir hukuki terminoloji olmaktan çıkıp toplumda daha iyi anlaşılabilmesi için çalışmak gerekiyor.
TOPLUMSAL DERTLERİMİZ VAR”
• Rol aldığınız tiyatro oyunlarında ve film projelerinde neye dikkat ediyorsunuz?
Cinsiyetçi olmayan, homofobik olmayan ya da türcü olmayan, belli bir sınıfın ve toplumsal kesimin dertlerini çelişkilerini anlatan bir üretim tarzımız var. Örneğin bir de kadın müzik topluluğumuz var, sadece kadın ağzı şarkılar ve besteler yapan. Politik tiyatro ve yazınsal üretim yapan kadınlar olarak ise; ürettiklerimiz ve içinde bulunduğumuz yerden seslendiğimiz, sanatsal her oluşumun toplumsal kaygıları olmasına odaklanıyoruz.
• Tiyatro İmge olarak kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?
Tiyatro İmge oyuncuları olarak, tüm bu sorunların merkezinde sorumluluk alan bir noktada görüyoruz tiyatromuzu. İmge, ezilen sınıfın ya da cinsin özgürleşmesi bağlamında mücadele eden ve bu kaygıyla ilerleyen bir sanat anlayışıyla çalışmalarına devam ediyor.
“RADYO TİYATROSU ÜZERİNE ÇALIŞIYORUZ”
• Son olarak yeni yer aldığınız projeler var mı bizimle paylaşır mısınız?
Planlama aşamasında çalışmalarımız var. Çoğunluğu kadın oyuncularımızdan oluşan, Radyo Tiyatrosu yeni gündemlerimiz arasında. Hali hazırda oyunlarımızı online platformdan oynamaya devam ediyoruz.