Ankara Kalesi’nde sanatseverlerin uğrak yerlerinin başında gelen Emin Antik Sanatevi, bu hafta Türkiye’nin eşsiz sanatçılarından 6 yıl önce hayata veda eden Osman Akbay’ın eserlerini sanatseverlerle buluşturuyor.

1935 yılında Trabzon’da doğan Akbay, ilk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. Lisede ise resim yeteneğinden dolayı çevresindekilerin yönlendirmesiyle; Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-iş Bölümü’ne girdi.

Ressam Refik Epikman’ın da öğrencisi olduğu resim-iş bölümünden, 1958 yılında mezun oldu. Osman Akbay, Trabzon, Erzincan ve Ankara’da resim-iş ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı.

Ardından ise hukuk bölümünü okuyup, avukat oldu. Uzun yıllar boyunca hem öğretmen hem avukat olarak çalıştı.

1984 yılında öğretmenlikten emekli olduğunda ise içindeki resim tutkusunu daha fazla dizginleyemedi ve birbirinden harika resimler yapmaya başladı.

Baskın renkler üzerine kurulu resimleri ilgi gören sanatçının tarzı ise son derece özgün. Soyut izlenimler olan resimlerinde tamamen içerisindeki tutkuyu yansıttı.

Ressam Osman Akbay’ın psikoloji mezunu kızı tarihçi Yusuf Akçura’nın da torunu olan Bahar Akçura Akbay ile sanatçının çalışmalarını konuştuk.

Üniversitede İngilizce öğretim üyeliğinden emekli olduktan sonra kendisinin de resim yapmaya yoğunlaştığını anlatan Bahar Akçura Akbay, www.baskentgazete.com.tr’ye babası ve çalışmaları ile ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:

-    Resim sanatı ile uğraşan biri olarak babanızın çalışmalarını nasıl değerlendirirsiniz?

Resim seven, yapan, resimle ilgilenen bir insan olarak babamın kızı olarak değil, ama aynı zamanda kızıyım da. Bence Türkiye’deki ilk 3 ressamdan biriydi babam. Onun bu cesaretini, bakışını, bakışındaki farklılığı, renkleri, kompozisyonunu, boşluklarını bu şekilde üstelik de akrilikle yapabilen ikinci bir isim bilmiyorum.

- Sizce babanız bu çizimleri yaparken bir ressam gözüyle ne düşündüğü hakkındaki görüşünüz nedir?

Doğrusunu isterseniz, tek bir şey söyleyemem onun için. Bazen seyahat ederken, yolda bir manzara görürdü, camdan bakardı, of çok güzel; ben bunu yapayım derdi. Arabayı o kullandığı halde. Kafasında o görüntüyü kurgulardı ve eve gelir onu çizerdi. Çok fotoğrafik bir hafızası vardı.

-  Kaç yıl yaptı ressamlık?

Babam doğduğundan bu yana resim yaptığını söylüyordu. Mesela bana Trabzon’da 5 yaşında iken o zaman Trabzon’da konsolosluklar var. İtalyan konsolosu çağırır, ona resim yaptırırmış. Onları anlatıyordu bana. Sokakta oynadığı yaşlarmış. Çünkü konsolosun çocukları ile oynarmış. 40 yıl kadar profesyonel olarak resim yaptı babam.

- Siz ne kadar zamandır resim üzerinde çalışıyorsunuz?

Ben de kendimi bildim bileli resim yapıyorum. 2.5 yaşında bile çizimlerim var. Şimdilerde sergilerim var. 2013‘ten bu yana profesyonel olarak resim çalışmaları olan biriyim.

- Son olarak babanızı nasıl ifade edersiniz?

“Kendine özgü tarzı ve renkleri, bence inanılmaz renkli, naif ve sağlam kişiliğinin yansımaları. Doyumsuz bir yaşam iştahı, güzelliği bulup çıkaran çok güzel gözleri, ummanlar kadar zengin ve iyilik dolu bir yüreği, ilerici, devrimci cesur bir kafası, hayatı güzelleştiren bir mizah gücü ve hırstan azade mütevazı ve onurlu bir yaşamı vardı. Tapılan bir öğretmen, dürüst bir avukat, eşi olmayan bir baba ve eşti. Ondan bana bir şeyler geçmiş olduğunu düşünerek avunmaya çalışıyor, onunla ve bıraktığı tertemiz isimle gurur duyuyorum.”

Muhabir: Cemil Cahit SARAÇOĞLU