Depresyon farklı yaşam koşulları ve çevresel faktörlerle ortaya çıkan, tedavi edilmediğinde bireylerin hayatını olumsuz etkileyebilen ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, tedavi edilmeyen depresyonun kronikleşme riskine dikkat çekerek, bu durumun tekrarlayan ataklara ve yaşam kalitesinde belirgin bir düşüşe yol açabileceğini belirtiyor. Özellikle eğitim çağındaki çocuklar ve gençler arasında yaygın görülen ergenlik depresyonunda erken tanı ve tedavinin kritik bir öneme sahip olduğu vurgulanıyor. Bu dönemde atılan adımlar, sağlıklı bir ruhsal yaşamın da temelini oluşturuyor.

"AİLE İÇİ ÇATIŞMALARIN FAZLA OLMASI DEPRESYONA YATKINLIK OLUŞTURABİLİR"

Aile içi çatışmaların beklenenden fazla olmasının depresyon ve kaygı gelişimine zemin oluşturduğunu vurgulayan Eke,  “Ergenlik dönemi, bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçiş yaptığı bir süreçtir ve bu dönem biyolojik, bilişsel ve sosyal değişimlerle karakterizedir. Ergenliğin başlangıcı ve sonlanması her bireyde farklı zamanlarda olsa da, genellikle 11-12 yaş ile 19-20’li yaşlar arasındaki dönem, ergenlik dönemi olarak adlandırılabilir. Ergenlik dönemindeki bilişsel gelişimler ile gençler daha karmaşık düşünmeye, gelecek ile ilgili süreçleri daha fazla sorgulamaya başlarlar. Akranları ve aileleri ile iletişimlerinde değişimler olur. Aileleriyle çatışma yaşamaları sıklıkla gördüğümüz gelişim dönemi özelliklerindendir. Bu süreçte aile içi çatışmaların beklenenden fazla olması, depresyon ve kaygı gelişimine yatkınlık oluşturabilir” dedi.

"ERGENLİK DÖNEMİ DEPRESYONUNDA ERKEN TANI VE TEDAVİ ÇOK ÖNEMLİ"

Depresyon tanısının, klinisyen tarafından klinik görüşme ile konulduğunu belirten Eke, "Semptomların şiddetini ölçmek ve takip etmek için ise çocuk ve ergenlere özgü depresyon ölçeklerinden yararlanılır. Depresyon tedavi edilmediğinde gençlerin duygusal, sosyal ve akademik gelişimleri olumsuz etkilenir. Akademik başarıları düşebilir, okul reddi ve okulu bırakma görülebilir. Akranlarından uzaklaşma ve sosyal izolasyon artabilir. Ayrıca, alkol-madde kullanımı, kendine zarar verme ve intihar riski yükselir. Depresyon kronikleştiğinde ise ileride tekrarlama ihtimalinin artması ve kişinin yaşam kalitesi önemli ölçüde düşmesi görülen süreçlerdir. Bu nedenle ergenlik dönemi depresyonunda erken tanı ve tedavi çok önemlidir.

"AİLEDE İNTİHAR ÖYKÜSÜNÜN BULUNMASI ÇOCUK VE ERGENLERDE DEPRESYON GÖRÜLME SIKLIĞINI ARTTIRIYOR"

Erken yaşta depresyon tanısı alan çocukların, akrabalarında da depresyonun daha fazla görüldüğüne ve aynı şekilde ailede intihar öyküsünün bulunmasının da çocuk ve ergenlerde depresyon görülme sıklığını arttırdığının altını çizen Eke, “Ebeveynlerinde psikopatoloji olan gençlerde de depresyon gelişme riski artıyor. Annedeki depresyon öyküsü çocuk ve ergenlerdeki depresyon için hem genetik hem de çevresel bir risk faktörüdür. Olumsuz aile ortamında büyüyen, istismar ve ihmal gibi travmatik yaşantıları olan gençlerde depresyon gelişme ihtimali daha yüksektir” ifadelerini kullandı.

"ZORBALIĞA UĞRAYAN GENÇLERDE DEPRESYON RİSKİ ARTIYOR"

Ergenlik döneminde gençlerin akranları tarafından kabul edilme  ve beğenilme arzusu duyduklarını aktaran Eke, "Akran ilişkisinde zorluk yaşayan gençlerde yalnızlık hissi, özgüven problemleri, sosyal kaygılar sıklıkla görülebilir ve bunların varlığı depresyon gelişimi açısından risk oluşturur. Aynı zamanda akran zorbalığına uğrayan gençlerde de depresyon açısından riski artar. Bu nedenle ebeveynler depresyon belirtileri konusunda bilgili olmalı ve çocuklarındaki değişimlere dikkat etmelidirler. Bu süreçte aileler, çocukları yargılamadan dinlemeli, gencin anlaşıldığını hissettirmeli ve duygusal olarak yanlarında olmalıdır. Aileler çocuklarında depresyon belirtilerini fark ettikleri zaman çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanına başvurmaktan çekinmemelidir” dedi.

DEPRESYONUN DÜZEYİNE GÖRE TEDAVİ YÖNTEMLERİ UYGULANIYOR

Hafif düzey depresyonda psikoeğitim, destekleyici müdahaleler, okul ve aileyi tedaviye dahil etmenin etkili tedavi sürecini olumlu yönde etkilediğini belirten Eke, "Orta düzey depresyonda ise bilişsel davranışçı terapi, kişilerarası terapi, kabul ve adanmışlık terapisi (ACT), şefkat odaklı terapi, küçük çocuklarda oyun terapisinden yararlanılabilir. Terapi ile yeterli fayda sağlanamayan bazı olgularda ilaç tedavisi gerekebilir. Kronik ve dirençli depresyon gibi ağır düzeyde depresyon varlığında ise terapiye ek olarak psikofarmakolojik tedaviler kullanılır. İntihar riski olan ve ayaktan tedavi ile yeterli fayda sağlanamayan hastalarda da çocuk ve ergen psikiyatri servisinde yatarak tedavi önerilir" diye konuştu.

Eke, ergen depresyon belirtilerini şu şekilde sıraladı:

 

Mutsuzluk, keyifsizlik, İçe kapanıklık

Ağlama atakları, sinirlilik ve öfke kontrolünde zorlanma

Yaptığı etkinliklere karşı ilgide belirgin azalma veya hiçbir şeyden zevk alamama (anhedoni).

İştah değişiklikleri (çok kilo verme veya kilo alma)

Uyku problemleri (uyku uyuyamama veya aşırı uyuma

Sakin ve dingin kalmakta zorlanma (psikomotor ajitasyon) veya hareketlerde yavaşlama (psikomotor retardasyon)

Enerji düşüklüğü, kronik yorgunluk, umutsuzluk, karamsarlık

Değersizlik düşünceleri veya aşırı suçluluk duyguları,

Konsantre olmakta zorluk çekme, okul başarısında düşme ve okul reddi

Alkol-madde kullanımı, davranış problemleri

Self mutilasyon (intihar dışı kendine zarar verici davranış)

Tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri veya intihar girişimi.

Muhabir: Muhammed Ali YAHŞİ