Kulüpler Birliği Vakfı Başkan Vekili Erol Bedir, geçtiğimiz günlerde Türk futbolunda yapılması gerekenleri sıralarken, 'Acilen kulüpler yasası çıkarılmalı, kulüplerimizin idaresi konusunda mevzuat birliği sağlanmalıdır' dedi…

Yıllardır bu konuda yazmaktan, konuşmaktan bıktım usandım.

Bu yasa olmadan Türk Sporu'nda gerçek anlamda bir ilerlemenin olamayacağını defalarca anlattım.

Bedir'in açıklamasını okurken, savunduğum şeyler birer birer gözümün önünden geçti. Yazının sonunda onlara yeniden değineceğim. Şimdi Bedir'in sözlerine devam etmek istiyorum:

'Kulüp yöneticilerine halen vergi ve SGK'da olduğu gibi ödemelerle ilgili sorumluluklar getirilmelidir. Kulüp borçlanması, genel kurulların verdiği yetki kadar olmalı, ilave kaynak veya borç kullanımı tasdike tabi olmalıdır. Aksi halde başkan ve yöneticiler müteselsil biçimde sorumlu tutulmalıdır. Kulüp bütçeleri yapılırken gerçekçi olunmalı, hayal ürünü şişirme bütçeler hazırlanmamalıdır. Bu konuda ulusal veya uluslararası bağımsız denetim şirketleri her türlü denetimi yapabilmelidir. Harcamalarda öncelik, borçların ödenmesinde olmalıdır. Arzuladığı ücreti Türkiye'de bulamayan yabancı veya beklentisi yüksek olan yerli oyuncuların yerine takımlar altyapılarına yönelmelidir. Nüfusu Türkiye'nin beşte biri olmayan Hollanda'nın futbol potansiyeli ortada. Bizim futbolcu sayımız ise onların üçte biri kadar. Kulüplerin şeffaf bir şekilde yönetilmesi gerekir. Oyuncu ve teknik heyet kontratları resmi sitelerden yayınlanmalıdır. Milli takım teknik heyeti için de bir ücret belirlenmeli, ekonomik sınır aşılmadan çalışmayı kabul edecekler arasından yetkililerce tercih yapılmalıdır. Futbolda ileri 10 ülkenin idare mekanizmaları incelenmeli ve oradaki yapılar Türkiye'ye entegre edilmelidir.'

Bedir'in görüşleri, yıllardır savunduğum düşüncelerimle bire bir örtüşüyor. Şimdi Kulüpler yasası ile ilgili görüşlerimi aktarıp, yazımı tamamlayacağım…

Diyorum ki:

'Sporumuzun kurtuluşu bu yasanın çıkmasına bağlı. Yasa çıksaydı; kulüplerimizde çok önemli değişikler olacaktı. Ancak, belli ki, bu kanun birilerinin işine gelmiyor. Ve bunlar o kadar güçlüler ki, yasa bir türlü hayata geçirilemiyor. Kim bu işi çözerse, heykeli dikilir! Ama bunu başarabilecek kimse var mı, bilemiyorum. Yine de konuyu bir kez daha gündeme getirmekte yarar görüyorum.

Tasarının yasalaşması halinde olacak değişiklere şöyle bir göz atalım:

1- Kulüp başkanı ve yöneticilerin koltukları adeta pamuk ipliğine bağlı hale geliyor. 1 ay hak mahrumiyeti cezası alan kulüp başkanı ve yöneticilerinin başkanlık ve yöneticilikleri düşecek…

2- Lise mezunu olmayanlar bırakın kulüp başkanı olmayı yönetim kurulu üyesi bile olamayacak...

3- Şike ve teşvik primi suçundan herhangi bir şekilde ceza alan kişilere kulüp başkanlığı ve yöneticiliği yasaklanıyor. Bu kişiler ömür boyu spordan men edilecek…

4- Kulüp Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, kendi dönemlerinde yapılan borçlanmalardan dolayı, kulüple birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklar. Yani şapkalarını alıp gidemeyecekler!

5- Kulüplerin kanayan yarası haline gelen ve kulüpleri batıran 'temlik' işine de çözüm geliyor. Kulüpler, yönetim kurulu görev süresi ile sınırlı olmak üzere bir önceki yıl gerçekleşen gelir bütçesinin yüzde 5'ini aşan miktarda kulüp gelirlerini ve alacaklarını temlik edemeyecek. Bu hükme aykırı yapılan temliklerde kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyeleri sorumlu tutulacak.

6- Kulüpler sponsorlar tarafından doğrudan yapılan transfer harcamaları ve bir önceki yıl gerçekleşen borçlanma hariç, gelir bütçelerinin yüzde 25'inden fazlasını transfer harcamalarına kullanamayacak. Zaten bunu FİFA ve UEFA yakından izliyor.

7- Aynı sezon içinde toplam 5 maç saha kapatma cezası alan kulüpler, bir sonraki sezonda kamu kurum ve kuruluşları ile federasyonların yardımlarından yararlanamayacak.

Al sana devrim gibi bir yasa…