Yine yeniden ‘vergisini ödemeyen rekortmenler’

Hemen her 5 yılda bir olduğu gibi vergisini ödemeyenlerin listesi yine ve yeniden açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi borçlusu olarak açıklanacakların listesine yer alan toplam 36 bin 806 mükellefin 30 bin 696'sının “tahsil kabiliyeti” olmadığını açıkladı. “Vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi ve cezaların toplamı 914,9 milyar lira ancak tahsil kabiliyeti olmayan alacak tutarı 812,8 milyar lira” diyen Şimşek, “Bu mükelleflerin ya da kanuni temsilcilerinin mal varlığı bulunmuyor. Haklarında tüm yasal işlemler yapılmış ancak alacaklar tahsil edilemiyor” dedi.

Maliye Bakanlığı yıllardır kazanan ama kanuni zorunluluğu olan vergisini ödemeyenleri ‘vergi yüzsüzü’ diye nitelendirse de bugüne kadar da ‘neden bu firmalar vergisini ödemiyor’, ya da ‘Maliye olarak neden tahsilatı yapamıyorum’ sorularını ya sormamış ya da cevabını verme cesareti göstermemiştir, bunu da söyleyelim.

Öte yandan Maliye kendince gerçek anlamda vergisini aldığını sandığı mükellefleri de bildiğiniz gibi ‘rekortmenler’ olarak nitelendirir, onların da listesini yayımlar. Ama bu ‘rekortmen’ mükelleflerin de gerçek gelirlerini tam olarak göstermediğini ve vergisini tam olarak ödemediklerini de iyi bilir.

Maliye Bakanlığı tahsilatını yıllardır yapamadığı bu mükellef güruhunun üzerine de gidemez. Çünkü ortada bir ‘vergi kaçırma mı’ yoksa ‘vergiden kaçınma mı’ var onun ayırımı vergi kanunlarında tam olarak yapılamamıştır.

Bütün bunları neden yazdığımı da söyleyeyim…

Vergi, modern devletlerin varlık sebebi ve finansman aracı olarak öğretilir okullarda. Vergi kaçakçılığı ise yasa dışı bir davranıştır. Vergiden kaçınmak ise yasalar çerçevesinde yasaların boşluklarından yararlanmayı ifade eden bir hak olur, birçok yolu da bulunur.

Bu nedenle vergi kaçakçılığı, vergisel yükümlülüklerin vergi kanunlarına aykırı olarak kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi olarak tanımlanır. Vergiden kaçınma ise, vergi kanunlarına aykırı hareket etmeksizin bireylerin vergi mükellefiyetinden kurtulması ve hazinenin vergi kaybına uğraması anlamına gelir. 

İşte ‘kaçırma’ ile ‘kaçınma’ ayırımı vergi kanunlarında tam olarak netleştirilmediği için sıklıkla vergi mevzuatı üzerinde geçici düzenlemeler getirilir, bir gün bakarsınız vergilerin oranı artırılır, bir gün düşürülür. Ama bunu gelişmiş ekonomilerde asla göremezsiniz. Gelişmiş ekonomilerde iktidarlar işletmelerin kazanması için gösterilebilecek her türlü kolaylığı gösterir, ama vergisini alacağı noktada da asla ‘afmış’‘istisnaymış’ gibi siyasilerin arkasına gizleneceği bahanelere kapı açmaz, tahsilatını yapar. Gelişmiş ülkelerde ölçü; ‘Bugünkü siyasi irade yarın çekip gidecek. Ama ülkenin varlığı ve gelecek nesiller refahı devam ettirilmeli’ biçiminde nitelendirilir. O yüzden ABD’de vergi kaçırmak ile adam öldürmek arasında sert bir netlik vardır.

Türkiye’de vergi tahsilatını önleyen bir başka en önemli eksiklik, vergi adaletsizliği ve vergi hukukunun birbirine karıştırılıyor olmasıdır. Vergi hukuku, işletmelerin ve bireylerin devlete karşı vergi yükümlülüklerini belirleyen yasal çerçeveyi ifade eder. Bu hukuk herkes için geçerli kurallar koyar ve adaletin sağlanması için işler. Ancak, siyasi otoritenin bazı çıkarlar doğrultusunda belirli firmaları kanunlardan bağımsız olarak kollaması veya ilgili firmalar lehine kanunlar çıkarması durumu bütün işleri bozar. Bu durum vergi hukukunun işleyişiyle ilgili değildir. Siyasi mekanizmaların işleyişiyle ilgili bir meseledir. Bu tür müdahaleler vergi adaletsizliği olarak toplumda algı yaratır ve haksızlık duygusu oluşturuyor. O nedenle vergi hukukunun adil ve şeffaf bir şekilde uygulanması, vergi adaleti sağlanırken de hukukun üstünlüğünün esas alınması beklenir. 

Vergi hukuku ve vergi adaleti konusunda çok ileri bir düzeyde olmadığımız için biz de vergi kaçıran ve vergiyi toplayamayan Maliye’ye hep olacaktır.