Yaşam alanları günden güne daralan ve yiyecek bulmak için şehir merkezlerine veya köylere inen yaban hayvanlarının cadde ve sokaklarda dolaşması tedirginliğe neden olurken bu durum hem insan hem de hayvan sağlığı ve güvenliğini tehdit eden riskler oluşturuyor.
Yaban hayvanlarıyla yakın temas kurulması zoonoz hastalıkları ortaya çıkarırken yiyecek arayan yaban hayvanlarının vatandaşlar tarafından beslenmesi, biyolojilerine uygun olmayan yiyecekleri tüketen bu hayvanlarda hastalık olasılığını artırıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Kılıç, yaban hayvanlarının doğası gereği insanlardan uzak durduğunu belirterek, "İş makinesi, gürültü, büyük yapılar ve trafik gibi etkenler hayvanları ürkütür ve kaçırır. Onların yaşam alanlarına girdiğimizde ne yapacaklarını bilemiyorlar." dedi.
Köylerde ve şehir merkezlerinde yiyecek arayan hayvanlara denk gelinmesinin sürpriz olmadığını aksine yaban hayatı varlığının Türkiye'nin biyolojik zenginliğinin bir göstergesi olduğunu ifade eden Kılıç, Anadolu'nun Avrupa'ya kıyasla yaban hayatı bakımından zengin bir coğrafya olduğunu kaydetti.
İnsanların yaban hayvanlarının doğal yaşam alanına çeşitli faktörlerle dahil olduğunun altını çizen Kılıç, "Hayvanlar yiyecek aramak zorunda ve belirli bir alanda dolaşıp avlanmaları da gerekiyor. Ayılar, özellikle gece saatlerinde Doğu Anadolu'daki kenar semtlerdeki çöplüklere gelebiliyor. Yaban hayvanları genellikle şehir çöplüklerinde karşımıza çıkıyor çünkü orada rahatlıkla yiyecek bulabiliyorlar." diye konuştu.
"Hayvanların da insanlar gibi kendilerine özgü bakterileri ve virüsleri var"
Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ekiplerinin özellikle kar örtüsünün bulunduğu dönemlerde hayvanların beslenmesi için uygun alanlara yiyecek bıraktığını hatırlatan Kılıç, yaban hayvanlarının vatandaşlar tarafından beslenmesiyle bazı olumsuz durumlar yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Kılıç, şunları söyledi:
"Hayvanların da insanlar gibi kendilerine özgü bakterileri ve virüsleri var. Covid-19 salgınının ortaya çıkışıyla ilgili görüşlerden biri de yarasaların kimi ülkelerde yenmesiyle ilgili. Yarasalarda bu virüs var ve bununla yaşayabiliyorlar ama bu virüs insanlara geçtiğinde milyonlarca kişi hayatını kaybetti. Bu potansiyel bütün yabani hayvanlar için geçerli. Bizdeki hastalıklar onlara, onlardaki hastalıklar da bizlere geçtiğinde ve bu salgın boyutuna geldiğinde yıkım oluyor."
Çöpleri karıştırarak yemek arayan yaban hayvanı görüldüğünde yiyecek verilmemesi gerektiğini, bu durumun hayvanın, insana alışmasını kolaylaştırarak yiyecek arama dürtüsünü köreltebileceğini dile getiren Kılıç, ekmek ve yemek kırıntılarının da hayvanların biyolojisine uygun olmayabileceğini aktardı.
Doğal yaşam alanı dışında denk gelinen bir yaban hayvanının belediye, jandarma veya polis ekiplerinin yönlendireceği ekipler aracılığıyla doğal ortamına bırakılması için gerekli çalışmaların yürütüldüğünü anlatan Kılıç, hayvanların şehirlere inmesini engellemenin bir yolu olmadığını vurguladı.
"Ülkemizin birçok yerinde koruma alanları oluşturmamız gerekiyor"
Yeni yerleşim yerleri kurulurken hayvanların doğal yaşam alanlarının korunması gerektiğine dikkati çeken Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz ormanlara, steplere ve sulak alanlara doğru gelişiyoruz. Bu hayvanların buralara girmemesi mümkün değil. Biz onların yaşam alanlarına girdik ve onlar da bunun içinde kaldı. Yeni yerleşim yerleri kurulurken yaban hayatı özellikleri olan yerlerin korunması lazım. Hem bu hayvanlar orada yaşar hem de biz evimizde, semtimizde, iş yerimizde güvenlikle yaşamız ve çalışmış oluruz. Bu yüzden özellikle ülkemizin birçok yerinde koruma alanları oluşturmamız gerekiyor. Eğer bunu yaparsak bu bir biyoçeşitliliktir. Bunlar ne kadar fazlaysa o ülkede çeşitli hastalıklar daha az olur. Bu hayvanlar bulundukları yerde sistemin bir parçası, o hayvanlar olmadığında sistem doğru çalışmaz."