Ulusal ve Evrensel Eğitim Nasıl Olmalı?

Ulusal boyutta, Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin, milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren yurttaşlar olarak yetiştirmek amaçlanmıştır.

Evrensel boyutta ise, beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren; topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler ile onların kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak temel amaçlar arasında yer alır.

Bu açıdan bakıldığında evrensel değerleri tüm dünyayı ve insanlığı ilgilendiren değerler; ulusal değerleri ise belli uluslara ilişkin, o ulusun duygularını ifade eden değerler biçiminde tanımlamak mümkündür. Ulusal bayramlar, kahramanlık, dil, gelenek ve görenekler ulusal simgelerdir. Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, uygarlık, barış, eşitlik, bilim ve bilimsel düşünce, sanat, çevre duyarlılığı, sevgi vb evrensel değerlerdir.

Değerler eğitiminde hangi değerler var denildiğinde ise mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlik olarak belirlenmiştir. Değerler farklı ölçütlere göre farklı şekillerde ilgili oldukları alanlara göre (örneğin çalışma/iş değerleri, sosyal değerler, aile değerleri vb.) sınıflandırılabilir. Ya da nihai amaçlarına göre (terminal değerler) veya bireyi bu amaçlara götüren davranışlar (araçsal değerler) şeklinde sınıflandırılabilir.

Eğitim, bireysel iyileşme ve toplumsal gelişmeye giden tartışmasız en önemli yoldur. Yüksek kaliteli, uygun eğitime erişim, eşitlikçi ve müreffeh bir toplum için olmazsa olmaz bir ön koşuldur. Eğitime erişimde büyük eşitsizlikler, özellikle cinsiyet, yoksulluk ve engellilik açısından devam etmektedir. Dahası yüksek kaliteli eğitimi tüm çocuklara yaymak aşırı derecede pahalıdır.

Eğitim, ilk yaşlarından başlayarak çocukları hem bir üst eğitim düzeyine yetiştirmeli hem de doğrudan hayata hazırlamalıdır. Yalnızca ticarethane mantığıyla açılan ve yürütülen okul ve dershanelerden kaçınmalı, eğitim niteliği bugünün yaşayan ve yakın gelecek zamanın hayata geçmesi muhtemel teknolojiler ışığında yapılandırılmalıdır. Öğretmenler de, bu düzeyi ve başarıyı elde edebilecek gençleri yetiştirebilmek için, öğretme eylemini tüm açılarıyla ve çok iyi bilen, uygulayan ve uygulatan kişiler olmalıdır. 

Bir toplumun yaşamını sürdürebilmesi ve sağlıklı gelişebilmesi benimsediği düşünce sistemi ve dünya görüşü ile yakından ilgilidir. Atatürk düşüncesinde halkın egemenliği, tam bağımsızlık, bilimsellik, akılcılık, devrimcilik, ülke ve ulus bütünlüğü, çağdaş uygarlık kavramları benimsenmiştir. Atatürk’ün eğitim anlayışında okul, devletin gözetimi ve denetiminde çalışan, program için öngörülen etkinliklerin yer aldığı, Türk ulusunun yüceltilmesine kaynaklık eden ekonomi, sanat, edebiyat gibi alanların geliştiği bilimsel ve teknik temele dayalı kurumlardır.

Yakın zamanda Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum İş Birliği Protokolü (ÇEDES)” ile din görevlilerinin öğrencilere, “Değerler Eğitimi” vermesinin önü açılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’yla birlikte hayata geçirilen bu protokol ile eğitimin dinselleşmesine, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğinin tarikat ve cemaatlerin kuşatması altına alınmasına yol açmıştır.

Oysa laiklik, cumhuriyet kazanımlarının, yurttaşlarımızın ve ülkemizin geleceğinin en önemli teminatlarından birisidir. Laik eğitim; farklı inanç ve ifade özgürlüklerinin, tercihlerin güvencesidir. Laik eğitim ilerleyen, üreten nesillerin, bilimin ve aklın ışığında gelişmesinin temelidir. Laik eğitim, yoksul halk çocuklarının tarikatların ve cemaatlerin sömürüsüne karşı tek sığınaktır.