Eğitim

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli eğitime zarar veriyor”

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, eğitimde sorun ve çözüm raporunu açıklarken, “Bilimsel ve laik eğitim güçlendirilmeli, çoğulcu ve kapsayıcı bir müfredat oluşturulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınmalı, bilimsel gerçekler müfredata dahil edilmeli ve okul temizliğine önem verilmeli.” dedi.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) eğitimde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri raporunu açıkladı. Ankara’da bir otelde düzenlenen basın toplantısında konuşan Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, “Bilimsel ve laik eğitim güçlendirilmeli, çoğulcu ve kapsayıcı bir müfredat oluşturulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınmalı, bilimsel gerçekler müfredata dahil edilmeli ve okul temizliğine önem verilmeli.” diye konuştu.

Irmak, laik ve bilimsel eğitimin önemine dikkat çekerek, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı altında yapılan müfredat değişiklikleri eğitimin içeriğindeki dinci, gerici, ırkçı, cinsiyetçi öğelerin yoğunlaşmasıyla birlikte bilimsel ve laik eğitime adeta meydan okumaktadır. Müfredattaki ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı doğrultusunda sadece belli bir dinin ve mezhebin öne çıkarılması, farklı inanç gruplarının dışlanmasına, yok sayılmasına neden olmaktadır. Müfredat değişiklikleri ile özellikle sosyal bilimler ve tarih derslerinin kapsamının daraltılması eleştirel düşünme yetilerini zayıflatmaktadır.” ifadelerinde bulundu.

Cinsiyet eşitliğinin eğitimde olmazsa olmaz olduğunu ifade eden Irmak, “Müfredat değişikliği eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğine yine yer vermeyerek, kız çocuklarının ve kadınların haklarını yok saymakta, geleneksel cinsiyetçi rolleri pekiştirmekte, cinsiyet ayrımcılığını ve eşitsizliğini derinleştirmektedir” açıklamasında bulundu.

Irmak, “Doğa bilimleri derslerinde evrim teorisi gibi bilimsel gerçekler ya yüzeysel işlenmekte ya da göz ardı edilmekte, bunun bir sonucu olarak bilimsel eğitimin niteliği düşmektedir.” diyerek, gerici bir anlayışla yapılan eğitimin topluma zarar vereceğini anlattı.

“İDEOLOJİK DAYATMA SAKINCALIDIR”

İdeolojik dayatmaların eğitimde sakıncalı olduğunu aktaran Irmak, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı altında yapılan değişiklikler, iktidarın siyasal-ideolojik yönlendirmeleri doğrultusunda, müfredat siyasal-ideolojik bir dayatma aracı olarak kullanılmaktadır.” dedi.

Eğitim Sen olarak eğitimdeki sorunlara çözüm önerilerini sıralayan Irmak, şunları söyledi:“Bilimsel ve laik eğitim güçlendirilmelidir. Müfredat değişiklikleri, bilimsel ve laik esasları temel alacak şekilde yapılmalıdır. Eğitimde ideolojik değil, nesnel ve bilimsel içeriklerin yer alması sağlanmalıdır. Eleştirel düşünme becerileri teşvik edilmelidir. Sosyal bilimler ve tarih derslerinin kapsamı genişletilmeli, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirecek yöntemler ve konular müfredata dahil edilmelidir. Geleneksellik ve pragmatizmden uzaklaşılarak, evrensel değerlere ve insan haklarına dayalı bilimsel tarih metodu ile çoğulcu bir bakış açısı benimsenmelidir. Çoğulcu ve kapsayıcı bir müfredat hazırlanmalıdır. Farklı etnik kimliklere, kültürlere, dinlere ve mezheplere yönelik içeriklerin müfredata eklenmesi gerekmektedir. Bu, öğrencilerin hem kendi kimliklerini hem de başka kimlik ve kültürleri tanımalarını ve anlamalarını sağlayacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınmalıdır: Kadınların ve kız çocuklarının haklarını yok sayan geleneksel cinsiyetçi yaklaşımlar müfredat içeriğinden çıkarılmalı, müfredat ve tüm eğitim politikaları cinsiyet eşitliğini esas alan bir perspektifle hazırlanmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimin tüm kademelerinde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde zorunlu ders olarak okutulmalıdır. Bilimsel gerçekler müfredata dahil edilmelidir: Evrim teorisi başta olmak üzere, bilimsel gelişmelerin tarihsel bağlamı ve güncel gelişmeleri, bilimsel düşünme teknikleri temel alınarak her ders içeriğine dahil edilmelidir. Eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısıyla sebep-sonuç ilişkileri bu bağlamda işlenmelidir. Müfredatta İdeolojik Dayatmalardan Kaçınılmalıdır: Müfredat, öğrencilere iktidarın ideolojik bakış açısını empoze etmek yerine, çoğulcu, demokratik, bilimsel ve evrensel değerleri içeren bir çerçevede hazırlanmalıdır.”

EKONOMİK KRİZİN ETKİLERİ

Ekonomik krizin eğitime etkilerine vurgu yapan Irmak, “Ülkemizde yaşanan derin yoksulluk, okul kıyafetleri, kırtasiye malzemeleri, servis ücretleri gibi eğitimin temel giderlerinde son yıllarda yaşanan büyük artışlar, velilerin maddi anlamda zorlanmasına yol açmaktadır. Eğitime erişimde eşitsizlikler yaşanıyor. Kırsal bölgelerde yaşayan öğrenciler, eğitim materyallerine ve okullara erişimde daha büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Okul servislerinin maliyetlerinin yükselmesi, yoksul ailelerin çocuklarını okula göndermelerini zorlaştırmaktadır. Özellikle taşımalı eğitimin kaldırıldığı bölgelerde, öğrencilerin okula erişimi ciddi anlamda azalmış, okul terk oranları artmıştır. Yetersiz beslenme ve sağlık sorunları, Derinleşen ekonomik kriz ve buna bağlı olarak artan çocuk yoksulluğu, öğrencilerin okullarda yeterli ve dengeli beslenememesine yol açmaktadır. Yetersiz beslenen çocukların bedensel gelişimi, okul için hazır bulunuşluğu, akademik başarısı ve okula devamı da etkilenmektedir. Yoksulluk ve yetersiz beslenme sorunu öğrencilerin uzun vadede eğitimden kopmalarına ve okul terklerine neden olmaktadır. Ekonomik krizin eğitimin niteliği üzerindeki etkileri de olumsuzdur. Devlet okullarına yeterli bütçe ayrılmaması nedeniyle okulların fiziksel altyapısı ve eğitim materyalleri yetersiz kalmaktadır. Ayrıca öğretmenler arasında sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi uygulamalar, eğitimin niteliğini düşürmekte ve eğitim emekçileri arasındaki eşitsizlikleri artırmaktadır. Bu sorunların acilen çözülmesi gerekmektedir. Bizim bu sorunlara çözüm önerilerimiz de vardır. Eğitim bütçesi artırılmalıdır. Kamusal eğitim güçlendirilmelidir: Eğitim Öğrencilere bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek ve içilebilir temiz su sağlanmalıdır. Hatta biz bu ücretsiz öğün ve içilebilir temiz su için 22-23 Eylül’de bir çalıştay düzenlemeyi planlıyoruz.” değerlendirmelerinde bulundu.

EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN ÇALIŞMA KOŞULLARI VE MESLEKİ HAKLAR

Eğitim emekçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve mesleki haklarının verilmesi gerektiğine değinen Irmak sözlerini şöyle sürdürdü: “Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun yaratığı eşitsizlikler var. Kanunun merkezine aldığı, ‘Eğitim Akademileri’ndeki çarpıklıklar, muğlaklıklar ve belirsizlikler başta olmak üzere, öğretmenler arasında ‘uzman öğretmen’ ve ‘başöğretmen’ gibi kategoriler oluşturulması ile aynı işi yapan öğretmenlerin farklı ücret ve statülere tabi tutularak eşit işe eşit ücret ilkesinin ortadan kaldırılması kanunun en sorunlu düzenlemeleridir. Kariyer basamakları öğretmenlerin mesleki gelişimini değil öğretmenler arası rekabeti teşvik etmekte, empatiyi ve birlikte hareket etmeyi güçleştirmekte, çalışma barışını zedelemektedir. Öğretmen açıkları ve sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamaları eğitimin niteliğini olumsuz etkilemektedir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenler, kadrolu meslektaşları ile aynı işi yapmalarına rağmen, iş güvencesi, özlük hakları ve ekonomik koşullar bakımından dezavantajlı pozisyondadırlar. Eğitimciler arasında oluşturulan farklı statü ve çalışma koşulları ile farklı ücret politikaları, mesleki motivasyonu düşürmektedir. Çalışma Koşulları Ağır ve Maaşlar Yetersiz: Eğitim emekçilerinin ücretleri, yaşam maliyetleri ve enflasyon oranları karşısında yetersiz kalmaktadır. Özellikle ekonomik krizin derinleştiği son yıllarda maaşlarımız yoksulluk sınırının altına düşmüş, yaşam standardımız ciddi anlamda gerilemiştir. Ek ders ücretlerinin günün koşullarına göre düşük olması ve yan gelir arayışları eğitim emekçilerinin iş yükünü ağırlaştırmaktadır. Okullarda kadrolu yardımcı hizmetli sayısının azlığı, temizlik hizmetlerinin düzenli yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenlerle Öğretmenlik Mesleği Kanunu gözden geçirilmelidir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik kaldırılmalıdır.”

MESLEKİ EĞİTİM, MESEM VE ÇOCUK İŞÇİLİĞİ

“Son yıllarda Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) ile ilgili yapılan düzenlemelerin, öğrencilerin erken yaşta iş gücüne dahil edildiğini ve iş gücü piyasasının kısa vadeli ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik politikalarla eğitimin bir sömürü aracı haline getirildiğini göstermektedir.” diyen Irmak, “MESEM projesi 12 çocuğumuzun hayatına mal olmuştur maalesef. Mesleki eğitimin niteliği yerine, sermayeye ucuz işçi kazandırmaya odaklanmakta ve bu durum, çocuk işçiliği ve çocuk emeği sömürüsü sorununu derinleştirmektedir. Bu nedenle mesleki eğitimin amacı, iş gücüne yönelik kısa vadeli çözümler üretmek değil, öğrencilerin çok yönlü gelişimini desteklemek olmalıdır. MESEM’ler kapatılmalı, okullarda verilen mesleki eğitimin niteliği artırılmalı, öğrencilere verilecek mesleki beceriler sektörel değil bilimsel temelde olmalı, öğrencilerin eleştirel düşünme, problem çözme ve yaratıcı düşünme gibi beceriler de kazandırılması hedeflenmelidir.” diye konuştu.

Deprem konusuna dikkat çeken Irmak, deprem bölgelerinde eğitimin yetersizliklerin sürdüğünü söyleyen Irmak, şunları kaydetti: “Deprem bölgesinde eğitim ve barınma sorunlarının acilen çözülmesi gerekmektedir. Özellikle kalıcı konut inşaatlarının hızlandırılması ve okulların tamamlanarak öğrencilerin güvenli eğitim alabileceği binalara kavuşması önemlidir. Okullardaki altyapı sorunlarının çözülmesi ve hijyen koşullarının iyileştirilmesi, eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin sağlığını korumak adına öncelik olmalıdır. Deprem bölgelerinde öğrencilere yönelik psikososyal destek programları yaygınlaştırılmalı ve uzman psikologlar okullarda sürekli hizmet vermelidir. Psikolojik danışman ve Rehberlik öğretmenlerinin sayısı artırılmalı, sınıf içi destekleyici programlar hayata geçirilmelidir. Eğitime eşit erişim sağlanması için bölgesel farklılıklar gözetilerek özel projeler geliştirilmelidir. İhtiyaç sahibi öğrencilere tablet, bilgisayar ve internet erişimi gibi kaynaklar sağlanmalıdır. Tüm okullarda en az bir öğün sıcak yemek ve içilebilir temiz su verilmelidir.  Deprem bölgelerinde görev yapan eğitim emekçilerine yönelik maddi ve manevi destek artırılmalıdır. Psiko-sosyal destek programları, öğretmenler için de uygulanmalı, çalışma koşulları iyileştirilmelidir.”