Türk dış politikası nereye koşuyor?.. (II)

Önceki yazımızda, 15 Temmuz 2016’da yapılan FETÖ darbe girişiminin başarısız olması üzerine ABD’nin Türkiye’ye satılması planlanan hava savunma sistemlerini satmaktan vazgeçtiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da buna Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alarak tepki gösterdiğini söylemiştik...

NATO ittifakını zayıflatan bu hamle karşısında ABD, Türkiye’yi Rusya ile savaşa sürükleyemeyeceğini anlamış ve Rusya’ya karşı Ukrayna kozunu devreye sokmuştu...

Ukrayna Savaşı, Türk dış politikasında “denge politikasının ikinci aşaması” diyebileceğimiz bir dönemi başlamıştı...

Bu dönemin özelliği S-400 alımı sırasında Rusya’ya doğru kaymış gibi görünen “denge”nin tekrar ABD yönüne kaymasıydı.

***

Denge politikasının birinci dönemine ABD ile yaşanan gerilim ve S-400’lerin alımı damga vurmuştu, ikinci döneme damgasını vuran eğilim ise ABD ile ilişkileri onarma ve parası peşin ödenen F-35 savaş uçaklarının yerine F-16’ların verilmesinin kabul edilmesi olmuştur...

Bu eğilim sonucunda Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta uygulanan “tarafsızlık” politikasında denge ABD-NATO-Ukrayna tarafına eğilmiş, ABD ile gerilen ilişkiler düzeltilmek istenmiştir...

ABD’nin Rusya’yı kuşatma operasyonunun bir parçası olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmasına karşı alınan ret yönündeki ilk pozisyonun önce gevşetilmesi, daha sonra bu iki ülkenin NATO’ya katılmasına onay verilmesi de bu eğilimin doğurduğu bir sonuç olmuştur.

***

Ne var ki, Batı ile ilişkileri düzeltme yönündeki bu çabalar işe yaramamış, oyalayıcı taktiklere başvuran ABD yönetimi F-16’ları da vermemiştir. Bu durumun nedeni, Ukrayna’nın Rusya karşısındaki direnişinin kırılması ve büyük umutlar bağlanan Ukrayna karşı saldırısının Ukrayna’nın son gücünü de tükettikten sonra durmuş olmasıdır...

ABD, Ukrayna’ya bağladığı umutların boşa çıkması üzerine Türkiye’nin “denge”yi kendisinden yana eğme politikasını yetersiz bulmuş ve “teslimiyet” dışındaki tüm seçenekleri reddetmiştir...

Tam da bu konjonktürde patlak veren Gazze savaşı, ABD-Batı-İsrail cephesi ile Türkiye  arasındaki ilişkileri bir kez daha germiştir.

***

Bu gerilim öncesinde Türkiye, İsrail ile ilişkileri düzeltmiş ve Türkiye’de bulunan Hamas temsilcilerini ülkeden çıkarmıştı. Bu yönelişin doğurduğu bir diğer sonuç Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerin yeniden kurulmuş olmasıydı...

Gazze Savaşı, bu eğilimi tersine döndürmüş ve Türkiye’yi bir kez daha ABD-Avrupa-İsrail cephesinden uzaklaşmaya itmiş bulunmaktadır...

Bu gelişme, Türkiye’nin Ukrayna ile hızla geliştirdiği ilişkileri de bozma eğilimi taşımaktadır; çünkü Ukrayna, Gazze savaşından sonra Erdoğan’ın anti-İsrail söyleminin tam aksine İsrail ile tam dayanışma içine girmiştir.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gelişmelerin ardından Almanya’ya yaptığı ziyaret, bu cepheyi bir noktada yarmayı amaçlamaktaydı. İşin ilginç yanı bu girişime de yine bir uçak alımı projesi eşlik etmekteydi: Eurofighter Typhoon uçak alımı projesi...

İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya tarafından Avrupa’nın yeni nesil savaş uçağı ihtiyacını karşılamak için başlatılan bu proje, Fransa’nın bir süre sonra ortaklıktan ayrılmasının ardından yüzde 33’lük paylara sahip İngiltere ve Almanya’nın ağırlık taşıdığı bir projeye dönüşmüştü...

Son zamanlarda uçakların pazarlanmasında yaşanan sorunlar ve projenin maliyetinin 100 milyar avroya yaklaşması sebebiyle Almanya’da proje karşıtı eğilim yükselmiş bulunmaktaydı. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisine damgasını vuran Eurofighter alımı projesi başarılı olsaydı, Alman Hükümetinin eli rahatlayabilir, proje Türk-Alman ilişkilerini düzeltmenin bir aracı haline gelebilirdi.

***

Ancak bu girişim de ters tepmiş bulunmaktadır...

Hatırlanacağı üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin F-35’leri vermeyi reddetmesinin ardından uğradığı hayal kırıklığını “Bize S-400 konusunu bahane edip F-35'leri vermemek, her şeyden önce bir defa devletler arası ilişkilerde, ne diplomasi noktasında bir kimlik ortaya koymaktır." sözleriyle dile getirmişti...

Almanya gezisinin ardından söylenen şu sözler de benzer bir hayal kırıklığının dile getirmektedir:

“Şansölye bu konuya hiç girmedi. Yani Eurofighter'ı veririz vermeyiz noktasında yorum yapmadı. Bu uçakları bize verirlerse verirler, vermezlerse çalacağımız kapı mı yok? Çok. İşte biliyorsunuz hava savunma sistemlerinde S400'den önce hangi adımlar atıldı? Amerika vermesi gereken hava savunma sistemlerini vermedi, biz de Rusya'dan S400 aldık. Şu anda S400'lerimiz var. İnşallah çok daha güçlü bir şekilde yola devam edeceğiz”.

(Devam edecek)