Muhammed Ali YAHŞİ
5 yıl önce görev yaptığı hastanede hastası tarafından öldürülen Psikiyatri Uzmanı Dr. Fikret Hacıosman’ı anmak ve sağlıkta şiddete dur demek için TTB Genel Merkezi’nde toplanan TTB ve ATO üyeleri ortak basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında; ATO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muharrem Baytemür, Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, ATO Genel Sekreteri Dr. Mine Coşkun ve TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut yer aldı. Basın açıklamasının sözcülüğünü üstlenen Coşkun, Sağlıkta şiddet son bulana kadar mücadele edeceklerine söz vererek, “1988’de kaybettiğimiz Dr. Edip Uğurcan Kürklü dışındaki tüm meslektaşlarımızı ne yazık ki yaratılan tüketici sağlık politikalarının hızla bizleri de tükettiği son 20 sene içerisinde kaybettik” dedi.
“YASAL DÜZENLEMELER GÖRMEZDEN GELİNDİ”
Dr. Fikret Hacıosman’ın ölümünün ardından da sağlıkta şiddete karşı etkili önlemler için yüzlerce defa çağrı yaptıklarını ancak yapılan çağrılar kulak verilmemesi sonucunda her gün Türkiye’nin farklı şehirlerinden akıl almaz şiddet olayları duymaya devam ettiklerini vurgulayan Coşkun, “Yürüttüğümüz mücadele sonucunda adım atmak zorunda kalan Sağlık Bakanlığı’na; önerilerimizin yalnızca bir kısmını alarak çıkarılan yasanın yetersiz olduğunu, sorunun yalnız yasayla da çözülemeyeceğini, toplumsal varoluşumuzu aşındıran, şiddeti körükleyen düşmanlaştırıcı politikalarla sağlık sistemi başta olmak üzere her boyutu kapsayan bütünlüklü bir değişim gerektiğini ilettik. Geldiğimiz noktada, ne gerçekten caydırıcı önlemler alındı ne de çalışma alanlarımızda ve koşullarımızda sağlıkta şiddete karşı düzenlemeler yapıldı. Geçtiğimiz sene, Dr. Ekrem Karakaya’nın ölümünden birkaç ay önce önerdiğimiz, sağlık kurumlarına silahla girilmemesini de içeren yasal düzenlemeler de görmezden gelindi. Sonuçlarını maalesef acıyla yaşadık, yaşıyoruz” diye konuştu.
“NEFRET VE ŞİDDET DİLİ SAĞLIKTA ŞİDDETİ KÖRÜKLEDİ”
3-5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan muayenelerle verilemeyen sağlık hizmeti, yok sayılan sağlık hakkı, iyileşemeyen hastalıklar, bulunamayan ilaçlar, yapılamayan ameliyatlar, mesleki özerkliğe yönelik müdahaleler, hekimlerin/sağlık emekçilerinin tükenmişliği ve son zamanlarda iyice derinleşen ekonomik zorlukların toplumun sağlığını bozduğunun altını çizen Coşkun, “Toplumda artarak süregelen şiddet iklimi, sağlığımızı bozan, bizi yok sayan, tüketen, değersizleştiren sağlık politikaları, hem bizi hem de halkı geçinememeye sürükleyen ekonomik buhranla birleşince; sağlığın fiziksel, zihinsel, toplumsal bütün bileşenleri de zarar görerek sağlık alanlarında şiddete de zemin oluşturdu. Aynı zamanda ülkeyi yönetenlere kadar uzanan nefret ve şiddet dili de sağlıkta şiddeti körükledi” ifadelerini kullandı.
“HEKİMLERİN YÜZDE 84'Ü EN AZ BİR KERE ŞİDDETE MARUZ KALIYOR”
“Artık canımıza da kasteden bu sorunlarımıza karşı halen sadece tweet atmakla mı yetineceksiniz? Hekimlerin, sağlık emekçilerinin yaşadıkları sorunlar için tek yapabileceğiniz bu mu?” diyerek Sağlık Bakanına soru yönelten Coşkun, “Her ay sayısı katlanarak artan yüzlerce hekim bu kötü koşullar ve gelecek kaygısıyla ülkesini terk ediyor. Neredeyse hepimiz, çalışma yükümüzün yanında bu sağlık sisteminde ruhsal anlamda zorluklarla da karşılaşıyoruz. Daha geçen hafta üç meslektaşımız intihar etti. Yüzlerce sağlık emekçisi her gün şiddet görüyor. Tüm hekimler/sağlık emekçileri geçim derdi ile boğuşuyor. Günde en az 100 sözel ve fiziksel şiddetle karşılaştığımız, hekimlerin yüzde 84'ünün en az bir kere şiddete maruz kaldığı çalışma koşullarındayız” dedi.
“SİZ HALEN SUSACAK MISINIZ?”
Önceki gün Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine silahla giren bir kişinin ateş etmesi sonucu, bir sağlık çalışanının kıl payı ölümden döndüğünü hatırlatan Coşkun, “Silahla hastaneye bu kadar rahat girip ateş edilmesi, Sağlık Bakanı ve diğer yetkililerin önlem alma konusunda harekete geçmeleri için yeterli değil midir?Sayın bakan, siz halen susacak mısınız? Sosyal medyadan mesaj göndermekten daha fazlasını yapacak mısınız?” ifadelerini kullandı.
“YAŞATMAK İSTERKEN ÖLMEK İSTEMİYORUZ”
TTB ve tabip odaları olarak sağlıkta artan şiddetin de, toplumda körüklenen şiddet dilinin de karşısında olduklarını ve sağlıkta şiddetle etkin mücadele çağrılarını yinelediklerinin altını çizen Coşkun, “Birileri, bizim sesimizi duymadığı gibi, duyulmasını engellemek için elinden geleni yapıyor ama dün olduğu gibi yarın da daha da güçlü bir şekilde “Emek Bizim, Söz Bizim” demeye devam edeceğiz. Asla yaşamımıza kasteden bu çalışma koşullarına boyun eğmeyeceğiz, emeğimizin sömürülmesine, geleceğimizin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Şimdi, bir kişi daha eksilmeye sabrımız yok. Bir gün daha kaygıyla çalışmak istemiyoruz. Bir kere daha yaşatmak isterken ölmek istemiyoruz” dedi.
Başlattıkları eylem sürecinde topluma ve meslektaşlarına çağrıda bulunan Coşkun şu ifadeleri kullandı: Sağlıkta yaşadığınız sorunların sorumlusu ne hekimler ne de sağlık çalışanlarıdır. Randevu bulamamanızın, 5 dakikada muayeneye mecbur bırakılmanızın, eczanelerde kalem kalem ödeme yapmanızın, hastanelere ulaşamamanızın ve diğer bütün sorunlarınızın sorumlusu bu sağlık sistemidir. Gelin bu sistemi hep birlikte değiştirelim. Ne yaşamlarımızdan ne de mesleğimizden vazgeçiyoruz. Bu eylem sürecinde etkili sağlıkta şiddet yasası, güvenli çalışma alanları taleplerimizi yükseltelim. Yaşamı ve yaşatmayı kendine şiar edinmiş bir mesleğin mensupları olarak sağlıkta şiddete karşı her yönüyle mücadelemiz devam edecek.
“BU KORKUYLA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ”
Yaşanan sağlıkta şiddet olaylarında ve geçmişte yaşanan şiddet olaylarına karşı yapılan anmalarda çok üzüldüklerini ve yıprandıklarını ifade eden Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur “Bizler sabah evimizden çıkarken ‘Akşam evimize dönebilecek miyiz?’ düşüncesiyle evimizden çıktığımızı gerçekten bilin istiyoruz. Yaşadığımız gerçekler,kaybettiğimiz arkadaşlar, kurumlarda, yaşanan şiddet ve son olarak dün Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi'nde yaşananlar. Geçen hafta Adana'da yaşanan pek çok şiddet olayı. Hastaneye bıçakla, silahla girenler. Bu görüntüleri görüp duymak bizleri çok yordu. Ve bu korkuyla artık çalışmak istemiyoruz. Hiçbir şey yapılmamasını kabul etmiyoruz” dedi.
“HAYKIRIŞLARIMIZ KARŞILIK BULMADI”
Yıllardır aynı şekilde sağlıkta şiddetle ilgili yeterli ve uygulanabilir yasaların yürürlüğe gelmesini istediklerini belirten Uğur, “Ama biz istedik, biz dinledik. Bu haykırışlarımız karşılık bulmadı. Ve hala sağlıkta şiddet yasaları uygulanmaz. Hastanelerde bakamadığımız yetişemediğimiz, muayene edemediğimiz hastaların, çok yoğun çalıştığımız koşullarda malzeme yokluğundan ilaç yokluğundan yeterli tedavi olamayan hastaların sorumlusu bizler değiliz. Yıllardır Türkiye'de uygulanan siyasi iktidarın uyguladığı sağlığı piyasalaştırmanın ticarileştirmenin sonucudur bu. Vatandaş, içinde yaşadığı ekonomik sorunların bedelini, streslerini artık sağlık çalışanları üzerinden gidermeye çalışmasın. Sağlık okuryazarlığı ciddi önemli ve gerekli bir durumdur. Bu yüzden sağlık okuryazarlığı artırılsın. 'Doktorun cebinizdeki elini çektireceğim', 'Giderlerse gitsinler' söylemelerine iktidarın son vermesi gerekiyor ki bu şekilde bir başlangıçla önümüzdeki süreçlerde de biz artık bu anmalari yaşamayalım. Sadece kaybettiklerimizle kalalım ve onların acısını içimizde yaşayalım” diyerek sözlerini noktaladı.