CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Merkez Bankası’nın 2022 ödemeler dengesi bilançosunda, 20 buçuk milyar dolarla rekor kıran kaynağı belirsiz döviz girişleri, 2023 Ocak-Eylül dönemi bilançosunda 11 milyar dolar oldu. AKP iktidarı döneminde patlama yaşanan kaynağı belirsiz döviz hareketlerindeki bu tablo, uluslararası yolsuzlukla mücadele kuruluşların dikkatini çekiyor. Kara ve kayıt dışı paralar, suç gelirleri, rüşvet ve yolsuzluklardan elde edilen kazançların aklanmasını önlemeyi hedefleyen Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF), iktidarı bu konuda defalarca uyardı. İktidar, servet affı yasalarıyla buna göz yummayı tercih edince 2021 Ekim’inde Türkiye’yi ‘Gri Liste’ye aldı. Şimdi yeni ekonomi yönetimi, Türkiye’yi gri listeden çıkarmak için ikna turları atıyor. İçişleri Bakanlığı, yıllardır Türkiye’ye yerleşip T.C. vatandaşlığı almış suç örgütü ve kartel liderlerini, uyuşturucu baronlarını, insan kaçakçılarını eliyle koymuş gibi rezidanslarında yakalıyor. FATF ve Interpol’deki kötü sicili temizlemeye çalışıyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE MASASININ DIŞINA SÜRÜKLENİYOR”
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın açıklaması şöyle: “İsrail iç istihbarat kurumu Şin Bet ve Dış İstihbarat Kuruluşu Mossad yetkilileri, Hamas’ın üst düzey yöneticileri, komutanları ve lider kadrolarının bulundukları ülkelerde ‘tasfiye edileceklerini’ açıkladı. Tasfiye operasyonlarının planlandığı ülkeleri Türkiye, Katar ve Lübnan olarak saydılar. Uluslararası ajanslar bu açıklamalar sonrası Türk istihbarat yetkililerinin İsrail’i böyle bir eylemin ciddi sonuçları olacağı konusunda uyardığını içeren haberlere yer verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerini söyledi. Eş zamanlı olarak iktidarın yakın ilişkide olduğu Katar Haber Kanalı Al Jazeera, silah kaçakçılığı ve uluslararası yasa dışı silah ticaretinden Libya cezaevinde tutuklu olan dört Hamas üst yöneticisinin Türkiye’nin Trablus hükümeti nezdindeki girişimiyle serbest bırakıldığını ve Türkiye’ye getirildiğini duyurdu. Libya’dan getirilen Hamas yöneticileri, özel uçakta Türkiye’ye gelirken çektikleri hatıra fotoğrafını Hamas’ın sosyal medya hesaplarından paylaştı. Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bu haber ve görüntüleri yalanlamadı. İktidarın izlediği Hamas politikası, Türkiye’yi uluslararası tecride ve olası barış-müzakere masasının dışına sürüklüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Hamas liderlerine suikast söylemlerine tepki gösterse de iktidarın benzer konularda daha önceki icraatlarının İsrail’i cesaretlendirdiği anlaşılıyor. Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yönelik İsrail saldırısında on Türk vatandaşı öldürüldüğünde iktidar, yazılı açıklama ve protesto dışında bir adım atmadı. İsrail Genelkurmay Başkanı ve saldırıya katılan askerlere karşı Türk mahkemelerinde açılan davalar kapatıldı. İsrail’in Hamas liderlerine suikast açıklamalarına ‘ağır bedel ödersiniz’ diyen Erdoğan, Suudi İstihbaratının gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürüp cesedini yok etmesi karşısında bir adım atmadı. Tüm bunlar anımsandığında İsrail, olası bir operasyonu Türkiye’de gerçekleştirirse iktidarın atabileceği adımları hesap ederek Hamas’a dönük tehditleri psikolojik harp çerçevesinde gündeme getiriyor. İktidarı Hamas liderlerini göndermeye zorlamak istiyor. Muhtemelen iktidar, ABD ve Avrupa Birliği’nden (AB) gelen baskı ve ekonomik yaptırım tehditleri, İran liderliğindeki Hamas’a destek ekseninde yer alma görüntüsünün yaratacağı etkileri göz önünde tutarak Hamas politikasında u dönüşü ve değişimi gündeme almak zorunda kalacak. Daha önce Mısır’la İhvan konusunda izlenen yaklaşıma benzer şekilde Hamas organizasyonlarının ve yöneticilerinin Türkiye’den gönderilmesi aşamasına geçilecek.
“EN YÜKSEK FAİZ VE TAKSİT KAMU BANKALARINDA”
Afet ve Acil Durum Yasası’ndaki kentsel dönüşüm düzenlemesiyle yürürlüğe giren ‘rezerv alan ilanı’ uygulamasında ilk adım Hatay’ın merkez Defne ve Antakya ilçelerinde atıldı. Yeni kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığı bu iki rezerv alandaki binlerce konut sahibinin evleri boşaltmalarını istiyor. Yasa uyarınca rezerv alan ilan edilen yerlerde yapılacak yeni binalar belirlenecek güncel rayiç bedel üzerinden eski sahiplerine ya da yeni kişilere satılacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, rezerv alan ilan edilen bölgelerdeki binalarda tapusu olanların, inşaat bittikten sonra aynı yerde bedelini ödeyerek ev sahibi olabileceğini söylüyor. Ancak ortaya çıkacak yeni bina fiyatının inşaatı yapan müteahhide veya TOKİ’ye ödenmesi koşuluyla. Tapu sahiplerinin yeni konutlarında neyle karşılaşacağını gösteren en somut güncel örnek TOKİ’nin 2019’da Tuzla’da ilan ettiği ancak inşaatına daha yeni başladığı 5 bin konutluk projedeki yeni koşullarla ortaya çıktı. Dört yıl önce kampanya başlatıldığında 2+1 konutlar için aylık 894 TL; 3 1 konutlar içinse bin 022 TL olarak açıklanan taksitler şimdi 13 bin ve 18 bin TL’ye yükseltildi. 2019’da 240 ay (20 yıl) olan geri ödeme süresi şimdi 180 aya (15 yıl) düşürülürken vade bitiminde konut bedeli olarak ödenecek toplam tutar da 3,2-4,6 milyon TL’ye çıktı. Projeye 4 yıl önce giren hak sahipleri, şimdi bu paraları nasıl ödeyeceğini ya da hakkından feragat etmeyi düşünüyor. Diğer yandan yeni faiz politikasıyla konut kredisi erişilemez, aylık taksitler ödenemez hale geldi. En yüksek faiz ve taksit kamu bankalarında. İstanbul, Ankara vb. büyükşehirlerde 2 milyon TL’ye ev bulmanın olanaksızlığı yanında, aylık taksitleri ödeyecek gücü olanlar sadece üst gelir grupları. Rezerv alan ilan edilen bölgelerdeki tapu sahiplerinin inşaat bittiğinde hangi bedelle evlerine döneceği meçhul. Yasada, kiracılar yok sayılıyor. Rezerv alan ilan edilip, boşaltılarak yıkılacak yerlerde binlerce kiracı oturuyor. Bu insanlar mevcut fahiş kira koşullarında ne yapacak, nereye gidecek? ‘Ne halin varsa gör’ mü denilecek? Önümüzdeki süreçte merkezi semtlerdeki yerleşim yerleri rant hırsıyla rezerv alan ilan edildikçe barınma, mal sahibi ve kiracı mağduriyetleri kitlesel hale gelecek. Rezerv alanlardaki kiracılar ya sokağa atılma ya şehri terk etme seçeneğiyle karşı karşıya kalacak. Tapulu mal sahipleri yeni inşaatların bedelini ödeyemezse mülksüzleşmek, taşınmazını satıp çekip gitmek zorunda kalacak.
“ŞEFFAFLIK ALANINDA ADIM ATILMADI”
Merkez Bankası’nın 2022 ödemeler dengesi bilançosunda, 20 buçuk milyar dolarla rekor kıran kaynağı belirsiz döviz girişleri, 2023 Ocak-Eylül dönemi bilançosunda 11 milyar dolar oldu. AKP iktidarı döneminde patlama yaşanan kaynağı belirsiz döviz hareketlerindeki bu tablo, uluslararası yolsuzlukla mücadele kuruluşların dikkatini çekiyor. Kara ve kayıt dışı paralar, suç gelirleri, rüşvet ve yolsuzluklardan elde edilen kazançların aklanmasını önlemeyi hedefleyen Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF), iktidarı bu konuda defalarca uyardı. İktidar, servet affı yasalarıyla buna göz yummayı tercih edince 2021 Ekim’inde Türkiye’yi ‘Gri Liste’ye aldı. Şimdi yeni ekonomi yönetimi, Türkiye’yi gri listeden çıkarmak için ikna turları atıyor. İçişleri Bakanlığı, yıllardır Türkiye’ye yerleşip T.C. vatandaşlığı almış suç örgütü ve kartel liderlerini, uyuşturucu baronlarını, insan kaçakçılarını eliyle koymuş gibi rezidanslarında yakalıyor. FATF ve Interpol’deki kötü sicili temizlemeye çalışıyor. Şimdi de Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi (AK) bünyesindeki Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tarafından hazırlanan raporda, Türkiye için oldukça kabarık bir yüz kızartıcı tespitler listesi yer aldı. GRECO’nun 94’üncü Genel Kurulunda oy birliğiyle kabul edilen ‘Türkiye Raporu’nda yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama, suç gelirlerinin aklanması vb. konularında çok sert uyarı ve eleştiriler sıralandı. İktidarın GRECO’ya verdiği taahhütlere rağmen uyarı ve taleplerin yüzde 90’dan fazlasının yerine getirilmediği vurgulandı. Tavsiye edilen yasaların çıkarılmadığı, şeffaflık alanında adım atılmadığı, torba yasa uygulamasının sürdürüldüğü, ilgisiz pek çok düzenlemenin kamuoyu ve sivil toplumda istişare edilmeden yasalaştırıldığı, milletvekillerine yönelik etik ilkeler, mal beyanı, iş bağlantıları, lobicilik vb. alanlardaki kriterlerin sağlanmadığı, milletvekilleri hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarının dokunulmazlıkla engellenmemesi talebinin karşılanmadığı dile getiriliyor. Raporda; ‘Hiçbir üyesi hakimler tarafından seçilmeyen HSK'nın yapısı açısından ifade edilen endişeler yanında, hakimlerin seçimi ve mesleğe alım süreçlerinde yürütmenin kontrolünün artması endişesi iletilmesine rağmen Türk yetkililer, buna dair herhangi bir bilgi vermemiştir.’ deniliyor. Raporda; yolsuzlukla mücadelede adım atılmadığı, bugüne kadar 22 uyarı ve tavsiyeden sadece 3’ünde kısmi iyileşme olduğu belirtiliyor. Yargının siyasi etki altında olduğu, o yüzden de yolsuzluklara dönük siyasi koruma kalkanını açığa çıkartmak için verilen araştırma önergeleri iktidar ve ittifakı tarafından reddediliyor. GRECO Türkiye Raporu’ndaki tespitler; iktidarın torba yasalar, servet aflarıyla kara paraya, yolsuzluklara bilerek alan açtığını, yargının siyasi yönlendirmeyle yolsuzlukları örttüğünü ortaya koyuyor. TBMM’den geçen torba yasalar ve servet aflarıyla yolsuzluklar genişlerken iktidarın ülkeyi bu utançtan çıkartma niyetinin olmadığı anlaşılıyor.
“TORBANIN ÖTESİNDE ADETA ÇUVAL YASAYA DÖNÜŞTÜ”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘yapısal reform’ olarak nitelendirdiği 80 maddelik torba yasanın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi ertelendi. Komisyonda AKP’li vekiller tarafından son anda verilen önergeyle torba yasaya eklenen bir madde hem kamuoyunda hem de iktidar ittifakı içinde tepkilere yol açtı. Kabul edilen önergede, İstanbul’a taşınan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) personeline maaştan hariç olmak üzere 60 bin gösterge rakamının memur maaş katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunacak tutarda aylık ‘hayat pahalılığı ve kira yardımı’ ödenmesi için Cumhurbaşkanına yetki verilmesi öngörülüyor. Önergedeki formülle, BDDK personeline yapılacak aylık net kira ve hayat pahalılığı tazminat ödemesi 2024 başından itibaren 45 bin TL ve üzerinde olacak. Sadece 400 BDDK personeline ayrıcalık içeren bu düzenlemenin anayasaya aykırılığı çok açık. Önergenin Genel Kurul’da geri çekileceği, tüm kamu personelini kapsayacak farklı bir formül bulunacağı belirtilse de şu anda torba yasa görüşmeleri ertelendi. Genel kurul 11 Aralık’tan 24 Aralık’a kadar sadece bütçeyi görüşecek. Yılbaşı öncesi yetişirse torba yasa birkaç güne sıkıştırılacak ya da gelecek yıla kalacak. Bu durumda yasanın yürürlük tarihlerinde sıkıntı doğacak. Bu arada, torba yasada Cumhurbaşkanına pek çok vergide ve istisnada verilen indirim ve 10 yıla kadar süre uzatımı yetkisinin anayasaya aykırılığı uyarıları tereddüt yaratmış olmalı ki görüşmelerde bu yetkilerin bazıları kaldırıldı. Şirketlere enflasyon muhasebesine göre beyanname ve bilanço hazırlama yükümlülüğüne özel sektör ve şirketler tepkiliydi. Bankalara enflasyon muhasebesinden muafiyet ayrıcalığı da tartışma konusuydu. İktidar; torbanın ötesinde adeta çuval yasaya dönüşen bu düzenlemelerin ekonomiyi, vergi sistemini alt üst edeceğinin farkına yeni varmış görünüyor. Merkez Bankası (MB) Başkanlığı görevinden alınıp BDDK Başkanlığına getirilen Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK personeline tazminat önergesini, Bakan Mehmet Şimşek’ten habersiz torba yasaya eklettiği anlaşılıyor. 2024 yılı, ocak zamları belirlenirken aynı ekonomik zorlukları paylaşan bütün ücretlilere, memur-işçi ve emeklilere seyyanen aylık kira ve hayat pahalılığı desteği torba yasaya eklenmelidir. Asgari ücretin, en düşük memur ve emekli aylığının 4-5 katı maaş alan BDDK personeli bu desteğe muhtaçsa diğer kesimlerin içler acısı hali daha rahat anlaşılabilir. TÜİK, kasımda Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) bir önceki aya göre aylık yüzde 3,28; geçen yılın aynı ayına göre ise yıllık yüzde 61,98 oranında arttığını açıkladı. Bu hesaba göre, aralık TÜFE artışı yüzde 3 düzeyinde ilan edilerek Orta Vadeli Program’daki (OVP) yüzde 65’lik yılsonu enflasyon hedefi tutturulacak. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise kasım ayı enflasyonunu aylık yüzde 5,58; yıllık yüzde 129 oranında açıkladı. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) kasım rakamlarına göre, tüketici endeksindeki perakende fiyatlarda enflasyon artışı aylık yüzde 3,7; yıllık yüzde 73,89 oldu. Yaz boyunca doğal gaz tüketiminin hanelerde 25 metreküp ve altında olması, doğal gazdan enflasyona gelen etkinin TÜİK hesabına sıfır olarak yansıtılmasına zemin hazırladı. Doğal gazı dışarıda tutan TÜİK hesabıyla haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekimde aylık TÜFE artışları gerçekte olduğundan daha düşük düzeyde sıfır olarak enflasyon hesabında yer aldı. Aylık enflasyonlar doğal gaz sayesinde düşük kalınca yıllık rakam da yüzde 60’larda seyretti.”