Temmuz korkusu

Bu mütevazı köşemde, kaç defa gündeme getirdiğimi pek anımsamıyorum ama sayısız kere olduğunu söyleyebilirim. Yeri geldikçe değiniyorum; çünkü halkın çok büyük bir çoğunluğunun yaşadığı sorun… Sorun demek hafif kalır aslında; insani bir krizden bahsediyoruz.

 
Üniversite kazanan, bir devlet yurduna yerleşemeyen,  ailesinin maddi durumu bir evin kirasını ödemeye yetmediği için gençleri kayıt dondurmak zorunda bırakan bir kriz bu…TÜİK’in, 2023 yılına ilişkin "hane halkı tüketim harcaması" istatistiklerinde en yüksek pay yüzde 23,9 ile konut ve kira harcamalarına ayrıldığına göre hepimizin ilk gündemi belli.

 
En temel insan haklarından biridir konut ve barınma hakkı... Anayasa’da tanımlanmıştır; sadece Anayasa’da değil, uluslar arası sözleşmelerde de yeralmıştır. Anayasa’da “Konut Hakkı”nı düzenleyen 57. Madde’de “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” denilmektedir.

 
1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesi’nde konut hakkı, bireylere sağlık ve refah sağlayacak bazı haklarla birlikte asgari yaşam düzeyi kapsamında ele alınır. 1966 tarihli uluslar arası metinlerden “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”nde ve 1992 yılında Avrupa Konseyi’nce düzenlenen “Avrupa Kentsel Şartı”nda da herkese konut hakkı kabul edilir.
Avrupa Kentsel Şartı’nın yaşanabilir konuta ilişkin temel ilkeleri arasında “sağlıklı ve erişilebilirlik” ilkesi bulunur. Yani, konut hakkının piyasa şartlarına bırakılamayacağı kabul edilir.

 
Bizde ne bu uluslar arası sözleşmeleri ne de Anayasa’yı anımsayan var. Uzun bir zamandır “ben Anayasayı tanımıyorum” diyenler iktidarda oldukları için hükümleri de bir şey ifade etmiyor. Hemen her alanda darda kaldığında işin içinden sıyrılıp çıkan ve aslında kendisinin neden olduğu sorunların kaynağını başka kişi, kurum ve devletlerde bulan AKP iktidarı, bizi büyük bir barınma krizinin içinde bıraktı ve kendine de hiç pay çıkarmıyor.

 
Oysa 2012 yılında Tapu ve Kadastro Kanunu’nda yaptığı yasal düzenlemelerle mütekabiliyet şartını kaldırarak yabancıların gayrimenkul satın almalarını kolaylaştıran, TOKİ’nin konut projelerinde ağırlığı orta ve üst gelir gruplarına veren, uyguladığı faiz politikasıyla gayrimenkul varlıklarını yatırım aracına dönüştüren, kentsel dönüşüm projelerini rant odaklı düşünen, gelir ve servet dağılımında eşitsizliği derinleştirerek konuta erişilebilirliği yok eden AKP’den başkası değil. Buna doğal afet deprem de eklenince sorun, kolay kolay halledilemeyecek toplumsal maliyeti ağır bir nitelik kazandı.

 
Sırf seçim sürecinde oy kaybetmemek üzere kiralara müdahale eden ve kira artışını yüzde 25 ile sınırlandıran AKP kabinesi, 1 Temmuz’dan itibaren serbestleşmenin önünü açtı. Artık artışlar enflasyon rakamlarına göre belirlenecek.

 
Maaş ve emekli aylığıyla geçinip kirada oturan milyonlarca dar gelirliyi şimdi temmuz ayından itibaren büyük bir kaos bekliyor.

 
Çünkü, temmuz ayında kiralar yüzde 65.21 zamlanırken memur ve emeklinin maaş zammı yüzde 20-25’te kalacak. Asgari ücretliler de 10 bin liralık en düşük emekli aylığı alanlar da hiç zam alamayacaklarından mevcut sorun daha da ağırlaşacak. Milyonlarca işçi, memur ve emeklinin aylık geliri oturduğu evin kirasını bile karşılayamaz hale gelecek.

 
Ev sahipleri ile kiracılar arasında yaşanacak boğazlaşmalar da cabası…
Bütün bunlar olup biterken iktidar oturup seyredecek.