Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan Yüksek İstişare Kurulu ilk toplantısını geçen hafta gerçekleştirdi.

Toplantıda Ankara'nın tanıtım eksikliği bir kez daha gözler önüne serildi.

TBMM eski Başkanı ve ATO Yüksek İstişare Kurulu Onur Üyesi Cemil Çiçek, toplantının açılışında yaptığı konuşmada bu eksikliği çarpıcı bir biçimde dile getirdi.

Ankaralıların bile Ankara'yı gereği gibi tanımadığını vurgulayan Çiçek, kentin tanıtımı konusunda yapılanların yetersizliğine işaret ederek Ankara'da 20-30 yıldır yaşayıp, OSTİM'i, Organize Sanayi Bölgesini, Hamamönü'nü görmeyenler olduğunu belirtti.

Çiçek, tanıtım konusunun içine düştüğü kısır döngüyü de şu sözlerle ifade etti:

'Biz Ankara'ya gelen yabancı bir heyeti iki gece bir gündüz burada tutabiliriz. Öğleden sonra akşamüstü Ankara'ya gelir. O akşam kendi büyükelçisi gelen bakana veya heyete yemek verir. Ertesi sabah ilgili bakana ziyarete gider. Anıtkabir ziyareti yapar, iş bittikten sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni iki saat gezer, ondan sonra da geldiği gibi gider.''

Çiçek'in sözlerine katılmamak mümkün değil.

Ankara'nın tanıtımına ilişkin bugüne kadar somut bir adım atılmadı.

''Avrupa Kenti'' ''Turizm patlaması'' gibi gerçekçi olmaktan uzak söylemlerle bugünlere gelindi.

Yerel yönetimlerin kentin ihtiyaçlarına yanıt verecek, onu gelişmiş batı ülkelerinin göz kamaştıran güzellikteki başkentleriyle boy ölçüşür hale getirecek planlı-programlı uygulamalar yerine, mali külfet yüklemekten öte işe yaramayan işlere kalkışmanın faturası ağır oluyor.

Başkent halkı yakın dönemde, bu tür uygulamalara sıkça tanıklık etti.

Milyonlar harcanarak girişilen bazı projeler birer hayal kırıklığı olarak karşımıza dikildi.

Evet, Ankara'ya çağ atlatmak gerek.

Her yıl milyonlarca turiste ev sahipliği yapan pek çok Avrupa ülkesi başkentlerinin ligine sıçratmak gerek.

Düşler kenti aldatmacalarına kapılıp, düşler denizinde boğulmadan...

Ortak akılla

Ve gerçekçi uygulamalarla...