Seçmenin sırtındaki hançerler

CHP’nin önceki dönem genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ile yarıştığı kurultayda yaptığı konuşmada “Sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım” demişti. Bu sözlerin adresiyle ilgili tartışmalar oldu. Acaba Kılıçdaroğlu parti içinden mi yoksa Millet İttifakı bileşenlerinden saplanan hançerleri mi kastediyor diye çokça soruldu. Meğerse Kılıçdaroğlu “Bir dost bulamadım gün akşam oldu” türküsünde ifade edilen yalnızlığın içindeymiş de bunu ancak yeni yeni anlıyoruz.
İttifak ve helalleşme siyaseti doğrultusunda Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye iliştirdiği ve milletvekili seçtirdiği Abdüllatif Şener’in Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini açıklaması çok büyük şok oldu. İYİ Parti zaten kazanacak aday tartışmasıyla itiraz geliştirip, Akşener masadan kalktığında vazo kırılmıştı.
Yavuz Ağıralioğlu, Cihan Paçacı, Lütfü Türkkan gibi partinin üst düzey yöneticilerinin açık açık deklere ettikleri üzere Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini onun seçilmesine engel olarak gören tavırlar hançerlerin en büyüğü idi.  Akşener, Kılıçdaroğlu’nun hançer imasından sonra, partisinin grup toplantısında "Kimsenin arkasından hançer vurmadım. Herkese, hak ettiği takdirde hançeri kalbine vururum" demişti. “Kazanacak aday” söylemi, bir tür kalpten vurmaydı.
İYİ Parti’nin, siyaset kurumunun bilinçaltı zehrini de ortalığa saçarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sürecinde ötekileştirdiği Alevi kimliği ne tuhaftır ki, CHP’nin milletvekili transferiyle seçime girme hakkını elde ettiği 2018 seçimlerinde sorun olmadı. O tarihlerde Akşener, Kılıçdaroğlu’nu ailesine emanet ediyor “Ölünceye kadar şükran duyacağını” söylüyordu.
Ne var ki, ailesine vasiyet edecek kadar değerli bulduğu Kılıçdaroğlu’na Türkiye’yi emanet etmedi. Tam tersine sinsi ve hadsiz bir şekilde Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu isimleri üzerinden karışıklık yaratıp CHP’yi güçsüzleştirmek ve onun yerini almak istedi. Kuşkusuz ki, ana muhalefet olma isteği anlaşılır bir durumdur. Ancak uyguladığı yöntemlerin siyasi ahlak ve etik kurallara, ittifak hukukuna yakıştığı pek de söylenemez.
Adnan Beker olayında da görüldüğü üzere İYİ Parti’nin üst düzey yöneticilerinin Kılıçdaroğlu’na oy verip vermediği bile tartışmalıdır. Beker, son derece pişkin bir tavırla, 14 Mayıs’ta oy kullanmadığını, 28 Mayıs’taki ikinci turda ise Kılıçdaroğlu’na değil Erdoğan’a oy verdiğini söylemektedir. Bu, siyasi utanmazlığın, riyakarlığın zirvesidir. O Adnan Beker ki, yıllardır kömür ihalelerini alır ve Melih Gökçek’in has adamıdır.
14 Mayıs’ta Ankara’dan milletvekili seçilinceye kadar Çankaya Belediye Meclis üyesiydi kendisi. 2019 yerel yönetim seçimlerinde CHP listesine İYİ Parti kontenjanından girdi ve böyle bir adam 4 yıl Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Grup Başkanvekilliği yaptı.
CHP’nin seçmeni öfkelenmeyecek de kim öfkelenecek? Pervasızca dalga geçilmesine, her türlü külfetine katlandığı partisinin kendisini milliyetçi ve muhafazakar sağın ayakları altında ezdirmesine, değersizleştirmesine kızmasın da ne yapsın şimdi? “Duygusal kopuş”u haklı değil mi?
CHP yöneticilerinin basiretsizlikleri, öngörüsüzlükleri, sağdan oy getirecek diye en olmadık, en şaibeli, hatta CHP’ye küfreden isimlere siyasi makamları cömertçe sunmaları affedilir gibi değil.
Kurultay sonucuyla evine çekilen Kılıçdaroğlu herhalde şu sıralar hançerleri saymakla meşgul olsa gerek.
Peki ya seçmenin sırtındaki hançerler?