Nursel DİLEK MANAVBAŞI

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin (TPD) düzenlediği 59’uncu ‘Ulusal Psikiyatri Kongresi’ Sheraton Otel’de düzenlendi. Kongre, bu yıl 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler dolayısıyla 'Yıkımların Ardından Dayanıklılık ve Umut' temasını gündemine aldı. Kongre kapsamında Deprem ve Ruh Sağlığı Sempozyumu gerçekleştirildi. 18 Ekim’de başlayan ve bugün sona erecek kongreye çok sayıda ruh sağlığı uzmanı ve akademisyen katıldı.  Dernek koordinatörleri, düzenledikleri bir basın toplantısıyla kongrenin 5 ana başlığını anlattı. Toplantıya Doç. Dr. Münevver Hacıoğlu Yıldırım, Doç. Dr. Halis Ulaş, Uzm. Dr. Rümeysa Taşdelen, Uzm. Dr. Erensu Baysak, Doç. Dr. Neşe Yorguner, Dr. Nezaket Kaya, Emre Mutlu ve Prof. Dr. Burhanettin Kaya da katıldı.

TPD Başkanı Ejder Akgün Yıldırım, konuşmasına İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına işaret ederek “Gerekçesi ne olursa olsun sivil insanların rehin alındığı, saldırıya uğradığı, bombalandığı hiçbir yaklaşımı kabul etmiyoruz. Bunu kabul etmediğimiz gibi başta Gazze’de olmak üzere bir şekilde bir şehrin ablukaya alınmasını, bir şehrin, halkın yok edileceğine ilişkin açıklamaların sadece bölge insanları için değil tüm dünya için bir tehdit olduğunu düşünüyoruz. İnsanların böylesine şiddeti kutsayan bir dille karşılaşmaları sadece bölge değil dünya açısından da geleceği tehlikeye sokan bir husustur." şeklinde konuştu. Savaşın ve şiddetin olduğu yerde ruh sağlığından bahsedilemeyeceğini dile getiren Yıldırım, “Savaş, bir halk sağlığı ve ruh sağlığı sorunudur. Ruhsal sağlığımız için şiddetin tümüyle olmadığı, haklı ya da haksız her yönüyle şiddetin lanetlendiği bir döneme ihtiyacımız var. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak tavrımız ve duruşumuzla şiddetin ve şiddeti kutsayan her tür kurumun karşısındayız.” değerlendirmesinde bulundu.

“RUHSAL ETKİLENME İLK GÜNDEN BERİ ARTARAK DEVAM EDİYOR”

Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, dernek olarak depremin ilk anından itibaren bölgede olduklarını, hala da orada faaliyet gösterdiklerini belirtti. Akgün, yaraları sarmaya çalıştıklarını dile getirerek, ruhsal açıdan etkilenmenin, depremin ilk gününde olduğu kadar sonrasında katlanarak artan bir şey olduğunu ifade etti. Kongreyi de bu amaçla 'Yıkımların Ardından Dayanıklılık ve Umut' temasıyla oluşturduklarını aktardı. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak ‘Biz bu depremden eğer çeşitli dersler çıkarıp güçlenmezsek daha büyük acılarla karşı karşıya kalırız. Bu yüzden yapmış olduğumuz hem ulusal kongremizde hem de deprem sempozyumumuzda, Türkiye'deki kurumlarla birlikte daha iyi nasıl örgütlenebiliriz, daha nasıl hazır olabilirizi konuşuyoruz. Bu açıdan görüyoruz ki gitmemiz gereken çok mesafe, almamız gereken de hala çok dersler var. Buraya deprem bölgesindeki tüm asistanlarımızı getirdik, onlarla bir araya geldik. Deprem bölgesinde gönüllü olarak çalışmış 180 hekimimiz de geldi, 1460 katılımcımız var ve bunun önemli bir kısmı deprem sırasında görev yapanlar.”

“DEPREM BÖLGESİNDE HENÜZ RUH SAĞLIĞI İYİLEŞMEDİ”

 TPD Afetlere Hazırlık Müdahale Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Münevver Hacıoğlu Yıldırım, , depremin ardından bölgede yürütülen ruh sağlığı çalışmaları hakkında bilgi vererek sıkıntıların tamamıyla bitmediği için ruh sağlığı iyileşmesinden de bahsedilemeyeceğini, koşulların sağlanmasıyla bu konudaki iyileşmelerin yaşanabileceğini anlattı.

Yıldırım, “Deprem bölgesinde yataklı ruh sağlığı hizmeti veren kurumlar çok büyük bir ihtiyaç. Çünkü var olan ciddi ruhsal sağlık sorunlarının üstüne bir de travmayla baş etme güçlükleri ekleniyor. Bu nedenle yataklı ruh sağlığı tedavi kurumlarının bir an önce devreye sokulmasına ihtiyaç olduğu görülüyor.” ifadelerini kullandı.

9 Şubat’tan itibaren alanda olduklarını belirten Yıldırım, “Depremin üzerinden 6 aydan uzun bir zaman geçmesine rağmen, bu ruhsal etkilenmenin ne boyutta olduğunu bile hala henüz söyleyebilecek durumda değiliz. Ruhsal travmalardan etkilenmenin ne olduğunu söyleyebilmek, bir tedavi planını uygun biçimde yapabilmek için yaşanan olayın, travmanın bitmiş olmasına ihtiyaç olur. Ama deprem yaşanan bölgelerin bir kısmında en azından sıkıntıların bittiğini söylemek, bugün için çok mümkün görünmüyor. Ruh sağlığı tek başına değerlendirilecek bir alan değil. Yaşam koşullarının uygunluğuyla da değerlendirilmesi gereken bir durum. İnsanların güvenli yatacak yerleri, başlarını sokacakları bir çatıları, sıcak bir yemekleri, içecekleri sularının olmadığı, giyecekleri kıyafetlerinin olmadığı bir durumda bir ruh sağlığı iyileşmesinden bahsetmek ne yazık ki çok mümkün değil.”

Yıldırm bölgede koordinasyon ve işbirliğiyle ilgili ciddi zorluk yaşadıklarına dikkat çekerek ‘Bunları sağlayabilseydik çok daha etkili destek sunma şansımız olabilirdi.’ dedi. Yıldırım: “Belki bundan sonraki yaşanacak durumlarda, dikkate alınması gereken bir başlık olarak bunu vurgulamak isteriz. Bir diğer durum da bölgede yataklı ruh sağlığı hizmeti veren kurumların organize olamamış olması depremin üstünden bir yıla yakın zaman geçmiş olmasına karşın çok büyük ihtiyaç. Çünkü var olan ciddi ruhsal sağlık sorunlarının üstüne bir de travmayla baş etme güçlükleri eklendiği için kapalı servislerin, yataklı tedavi kurumlarının bir an önce devreye sokulmasına ihtiyaç olduğu görülüyor.”

Editör: Ezgi Bardakçı