Esad rejiminin düşmesinin ardından Suriyeli vatandaşların ülkelerine dönüşleri başladı. Suriye’de bulunan hapishaneden gelen görüntüler savaşın acı yüzünü ortaya koydu.

Psikolog Eren Boz savaşın ve göçlerin insan psikolojisindeki etkilerini açıkladı.

Savaşın insan psikolojisi üzerindeki etkileri genellikle travma temelli olur. İfadesini kullanan Boz “Savaş bölgelerinde yaşayan bireyler, sürekli bir tehdit ve belirsizlik altında yaşamaktan dolayı yoğun bir stres yükü taşır. Bombardıman sesleri, yıkım görüntüleri ve kayıplar, bireylerde travma sonrası stres bozukluğu riskini artırır. Özellikle çocuklar, bu tür deneyimlerden daha derin bir biçimde etkilenir; çünkü güvenli bir ortamda büyümeleri gereken bir dönemde korku ve güvensizlikle karşı karşıya kalırlar.Oynamaları, gülmeleri gereken yaşta patlama sesleriyle irkilir, kayıplarla büyürler” dedi. 

Boz şu ifadelere yer verdi:

Yapılan araştırmalar, savaş ortamında büyüyen çocukların ileriki yaşamlarında depresyon, anksiyete ve sosyal ilişkilerde zorluk gibi sorunlarla daha sık karşılaştığını göstermektedir. Zorunlu göç ise, savaşın başka bir boyutunu ortaya koyar. Evlerini terk etmek zorunda kalan bireyler, yalnızca fiziksel bir yer değiştirme süreci değil, aynı zamanda kimlik ve aidiyet duygularının sorgulandığı bir dönüşüm yaşar. Göçmenlerin, gittikleri ülkelerde sıklıkla karşılaştıkları ayrımcılık ve yabancılaşma, onların zaten kırılgan olan psikolojik durumlarını daha da kötüleştirebilirken ülkenin yerli halkı da aynı zamanda psikolojik olarak etkilenebilmektedir. Göç edilen ülkenin vatandaşları suç oranlarının yükseleceğinden, göçmenlerin ülkelerine getirdikleri farklı kültürleri ve yaşam tarzlarının kendi kültürlerini tehdit edeceğinden endişelenebilirler. ‘Öteki’ algısıyla bütünleşen bu bireyler, yeni bir toplumda hayatta kalmaya çalışırken, geçmiş travmalarının ağırlığını da omuzlarında taşır. Bu durum, "kayıp ve yas" süreciyle birleşerek, bireylerde derin bir kimlik bunalımına yol açabilir. Psikolojik destek ve müdahaleler, savaş ve göçün olumsuz etkilerini hafifletmede kritik bir rol oynar. Aynı zamanda travma yaşayan bireyler için de yine psikolojik destek iyileşme sürecinde önemli bir yer tutar. Özellikle çocuklara yönelik travma odaklı terapiler, onların duygusal iyileşmelerine katkıda bulunabilir. Bu zorlu süreçlerde psikolojik ilk yardım, bireylerin yaşadıkları travmalarla başa çıkmalarına destek olmak için önemli bir müdahale yöntemidir. 

Psikolojik ilk yardım, kriz anında psikolojik desteğe ihtiyaç duyan bireylere yönelik, profesyonel olmayan ancak empati ve anlayış temelli bir yardım yöntemidir. Bu yaklaşım, travma yaşayan bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamayı, onları güvende hissettirmeyi ve mevcut destek sistemlerine erişimlerini kolaylaştırmayı hedefler. Travmanın erken döneminde sağlanan destek sayesinde, uzun vadeli psikolojik sorunların ortaya çıkma riskini azaltabilir.Psikolojik ilk yardımın temel hedefleri, bireylere sakin bir şekilde yaklaşmak, güven ve mahremiyet duygusu yaratmak, kişinin ihtiyaçlarını anlamak ve acil yardıma erişimlerini sağlamaktır. Özellikle savaş bölgelerinde veya göçmen kamplarında bu yardım, bireylerin duygusal dengeye ulaşmalarını sağlayabilir. Örneğin, bir çocuğa travmatik bir olay sonrasında güvenli bir alan yaratmak, ona basit oyunlarla destek olmak, iyileşme sürecinde büyük fark yaratabilir. Aynı şekilde, yetişkin bireylerin kendi hikayelerini anlatmalarına izin vermek, duygusal yüklerini paylaşmalarına olanak tanır.

Psikolojik ilk yardım yalnızca birey düzeyinde değil, toplumsal düzeyde de etkili olabilir.Göçmenlerin uyum sağlaması sırasında onlara destek olacak sosyal bağlantılar kurmak, yalnızlık hissini hafifletir ve yeni aidiyet duygularının oluşmasını sağlar. Bu tür destek sistemleri, savaş ve göç nedeniyle psikolojik olarak zedelenen bireylerin iyileşme sürecine önemli katkılar sunar.

Muhabir: Hatice Gürel