Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde 16 Ekim Dünya Gıda Günü kapsamında gerçekleşen “Yerel Yönetimlerde Gıda Güvenliği ve Sürdürülebilir Tarım” başlıklı konferansı Ankara Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Konferansa Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın yanı sıra, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve MYK Üyesi Erhan Adem, CHP Ankara Milletvekilleri Aylin Yaman, Umut Akdoğan ve 26. Dönem CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner ve Mamak Belediye Başkanı Veli Gündüz Şahin ile çok sayıda davetli katıldı.
Konferansın açılışında konuşan CHP Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve MYK Üyesi Erhan Adem, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın gıda verimliliğini sağlama görevini yerine getiremediğini belirterek, denetim eksiklikleri nedeniyle halk sağlığının riske atıldığını söyledi. Adem, CHP'li belediyelerin gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yönelik toplu çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlatarak, tarımsal destekle çiftçilerin desteklendiğini ve kırsal kalkınmanın güçlendiğini belirtti. Adem, belediyelerin bu projelerle halka uygun ve sağlıklı gıdaya ulaşmaya daha fazla katkı sağladığını aktardı. Adem sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün burada dünya genelinde her geçen gün daha karmaşık hale gelen ve çok önemli bir gün olan gıda güvencesi ve gıda güvenliği konularını ele almak üzere buradayız. Gıda güvencesi ve gıda güvenliği dünya genelinde ve ülkemizde her ne kadar insanlar için umutlu olsa da maalesef yapılan uygulamalarla yanlışlıklar göz ardı edilemez. Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Kurumu raporuna göre 2023 yılında 773 milyon insan yani dünyada her 10 kişiden biri Afrika'da her beş kişiden biri açlıkla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Bu rakamlar dünyanın bu konuda 15 yıl geriye gittiğinde ve beslenme durumuna göre 2008 ve 2009 yıllarında yetersiz beslenme oranlarını yakaladığını göstermektedir. Gıda güvenliği meselesine bakacak olursak, bu konu günlerdir kamuoyunu meşgul ediyor. Hileli ve tağşiş ürünler maalesef Tarım Bakanlığı'nın yaptığı uygulamalarla, denetimlerle bu hileli ve tağşiş ürünlerin belirlenmesi ve listelerin açıklanması sanki Tarım Bakanlığı’nın bir başarısıymış gibi gözükse de aslında daha önceden sofralara gelmeden önce denetimlerin yapılmış olması ve bu ürünlerin belirlenip halkın sağlığını etkileyecek şekilde satışının yapılmaması bir başarıydı. Bakanlık görevini yeterince yerine getiremediği için vatandaşlarımız tüm hassasiyetleri yerle bir oldu. Maalesef herkes birbirine sen de domuz eti yedin mi diye sorusunu sorar hale geldi. Kısacası bu alanda kamu idaresi sorumluluğu yerine getirememiştir. Bakanlığın ifşa listesiyle sorumluluktan kaçması kabul edilemez. Bizler CHP olarak bu çağrıyı duyuyor ve halkımızın refahına yönelik çalışmalar yapmayı sözünü veriyoruz."
“16 EKİM FARKINDALIK YARATMALI
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise, gıdaya erişimin önemine vurgu yaparak, şunları söyledi: "Bugün burada yaşamın temeli olan gıda konusunda bir araya gelmiş bulunmaktayız. Bilindiği gibi Dünya Gıda Günü Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün kuruluş tarihi olan 1945'i anmak için her yıl 16 Ekim'de dünya çapında kutlanan uluslararası bir gündür. Gıdaya erişimin önemi açlık konusunda farkındalık yaratılması ve insanlar ile dünyamızın geleceği için eyleme geçmeyi teşvik etmektedir. Farklı temalar ile ele alınan bu anlamlı günün 2024 yılı teması daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için gıda hakkı olarak belirlenmiştir. Gıdaya erişimin olmadığı bir dünyada toplumun temelini oluşturan ögelerden bahsetmenin mümkün olmayacağı gibi sağlıklı bir gelecek inşa etmek mümkün değildir. Gıdaya erişiminden bahsetmek için önce ortada üretilen bir gıda olması lazım. 2019 yılında biz işbaşına geçtikten sonra Ankara'daki tüm arazilerin yüzde 3 olduğunu, yüzde 97'sinin boş olduğunu ve yüzde 50'sinin de de tarıma uygun olduğunun tespitini yapmıştık. Tabi köy okullarının kapatılması, onlarca yıldır tarım politikasında sürdürülen olumsuz gelişmeler nedeniyle insanlar tarımı bıraktı. Köylerden kentlere göç ettiler. Bu insanlar çok iyi yaptıkları tarım üretmeyi bırakıp geldiler kente asgari ücretle çocuklarına iş aramaya başladılar. Dolayısıyla biz de dışarıdan birçok tarım ürününü ithal etmeye başladık. Oysa ilkokulda bize öğretilen en önemli şey dünyada kendi kendine yeten ender ülkelerden birisi ülkemiz diye bahsederdik. Dolayısıyla hemen tarım teşviklerine başladık ve Ankara'da yaşayan 38 bin Tarım Bakanlığı'nın sistemine kayıtlı çiftçiyle temasa geçerek bunların içerisinde 17 bin tanesiyle direkt temasa geçtik. Bunlara tohum yardımı yapmaya başladık. Ve alım garantisi verdik. Alım garantisi verince ürettiler. Daha sonra tüccar daha pahalı fiyat verdi bunlara, belediyeyi alacak diye. Dolayısıyla bu şekilde başladığımız hikaye büyük bir başarıyla devam ediyor.”
Büyükşehir belediyesi’nin tarım alanındaki faaliyetlerine değinen Yavaş, “Şu ana kadar 50 milyon adet sebze fidesi verdik. Malum bugünlerde gıda erişimdeki zorluk şöyle de başladı; bir yandan çiftçi ürettiğini satamazken büyük kentlerde de vatandaş buna ulaşamıyor. İnşallah biz CHP'li belediye olarak bir çalışma yapma suretiyle üreticiden tüketiciye direkt intikal edecek şekilde bu ağı da kuracağız." diye konuştu.
“TARIM SEKTÖRÜ MİLLİ SAVUNMA KADAR ÖNEMLİ”
Yavaş’ın ardından konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, gıdanın ne kadar önemli olduğunu ve bu gerçeğin pandemi sürecinde çok daha iyi anlaşıldığını ifade etti. Özel, tarım ve çiftçi konusuna ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye'de tarım yanıyor, çiftçi entübe durumda. Eğer bu iktidar biraz daha bu politikalarını sürdürecek yani bu politikasızlığına bu ülkenin çiftçisini, hayvancılıkla uğraşanlarını, köylüsünü mahkum edecek olursa gelecekte gerçekten bu ülkede artık derdini anlatacak, isyan edecek, yola çıkacak, yolu kapatacak, ürününü dökecek ve iktidar tarafından kızılacak ve hedef gösterilecek bir çiftçi de bulamayacak.”
Pandemi sürecine değinen Özel, “Sürecin en sonunda hep birlikte gördük ki bu dünyanın Kovid’e yakalanmaması için, yeni pandemiler yaşamaması için ve bunu bir şekilde bertaraf edebilmesi için, birincisi dünyadaki herkesin belli bir gelir seviyesine çıkarılması lazım. Yani böylesine yoksulluğun yaşandığı bir yerde 4 tane yoksul Çinli’nin içtiği yarasa çorbası maske karşıtı Trump’a hastanenin camından maskeli fotoğraf çektirtmeyi ya da aşı karşıtı Boris Johnson’ı İngiliz Başbakanı yoğun bakımda entübe edecek noktaya kadar getirebiliyor. Kurulan dünya düzeni var olduğu şekliyle o düzeni kuranları da kurtarmıyor. Bu dünya düzenini hem ekonomik eşitlik açısından hem kaynakların paylaşımı açısından hem de gıdaya erişim, yoksullukla mücadele ve bu noktada tam da durulması gereken yerde bizim durduğumuz yerde eşitlikçi ve dünyadaki bütün halkları ve halkın içindeki herkesi belli bir gelir seviyesinde, belli bir eğitim seviyesinde, belli bir bilim seviyesinde ve belli sağlık hizmetlerini bir eşit alır seviyede tutmak lazım. Türkiye'ye mal olduğu şekliyle bütün belediye başkanlarımız adına Ankara'da da halen daha ‘Seçim nasıl yüzde 60 ile alındı’ diyen Mansur başkanın pandemiyi nasıl yönettiğine baksın, gönüllere nasıl girdiğini oradan görsün.”
Tarım sektörünün, milli savunma kadar kritik olduğuna dikkat çeken Özel, “Milli savunma kadar kritik olan tarım sektörü daha fazla desteklenmeli ve çiftçinin borç sorunları çözüme kavuşturulmalıdır. Bir beka sorunu arayanlar Türkiye’deki çiftçinin tarlalarının ipotek sorununu, çiftçinin zirai kredileri ödemedeki güçlüklerini ve bu güçlüğe düştüğünde tarlasının el değiştirdiğini ve satıldığını ve birçok yabancı sermayeli bankanın eline geçtiğin görmek lazım. Türkiye'de tarım yanıyor, çiftçi entübe durumda. Eğer bu iktidar biraz daha bu politikalarını sürdürecek yani bu politikasızlığına bu ülkenin çiftçisini, hayvancılıkla uğraşanlarını, köylüsünü mahkum edecek olursa gelecekte gerçekten bu ülkede artık derdini anlatacak, isyan edecek, yola çıkacak, yolu kapatacak, ürününü dökecek ve iktidar tarafından kızılacak ve hedef gösterilecek bir çiftçi de bulamayacak.” ifadelerinde bulundu.
“Kendinize yetecek tarımınız yoksa açsınız, sefilsiniz, perişansınız demektir” diyen Özel, şunları kaydetti: “Sadece yüksek katma değerli ürünle bu işin olmadığını da gördük. Çünkü tedarik zinciri kırılınca sen kendine yetiyor musun, kendi kendinle baş başasın. Gümrükler kapanınca, gemiler durunca, kamyonlar durunca, şehirler arasında bile ulaşım durunca ülke kendi kendine yetiyor mu yetmiyor mu orası çok önemli bir hale geliyor. Hastalığın başlamaması için gıda güvencesi, güvenliği söz konusu iken hastalık ortaya çıktıktan ve tedarik zinciri kırıldıktan sonra bu sefer gıda güvencesi konuşulmaya başlıyor. İstediğiniz kadar dolarınız olsun, euronuz olsun, altınınız olsun eğer kendinize yetecek bir tarımınız yoksa açsınız, sefilsiniz, perişansınız demektir. Biz kendi kendine yeten bir ülke tarımda olmak için yeniden adımlar atmalıyız. Bunun için malum bir kurultay, program yazma sürecindeyiz kurultayımızda başlattığımız. Partimizin kurultayı güne uygun hale gelecek, yazıldığı gün iyiydi ama eskidi. Biraz kısalacak, çağı yakalayacak ve ilerinin hükümet programına evrilecek bir program olacak.”
Gıda güvenliğinde 10 yılda 13 sıra gerilediğimizi anlatan Özel, “Uluslararası gıda güvenliği endeksinde ülkemiz 10 yıl önce 36’ıncı sıradayken bugün 49’uncu sırada. İnanılır gibi değil. 10 yıl önceye göre daha iyi cep telefonları kullanıyoruz, daha iyi bilgisayarlar kullanıyoruz, daha çok elektrikli araç kullanıyoruz. Birilerinin yaptığı iyi şeyleri satın almanın yanında kendi işimizi kötü yapıyoruz. Çünkü 10 yılda daha iyiye gitmek varken gıda güvenliğinde 10 yılda tam 13 sıra gerileyerek 49’uncu sıraya gidiyoruz.” diye konuştu.