Türk Eczacıları Birliği (TEB) ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile TEB arasındaki ilaç alım ek protokolünde sözlü mutabakata varıldı, sözlü protokol ise iki gün içinde atılacak. Konuyla ilgili konuşan TEB Başkanı Erdoğan Çolak, 'SGK kapsamındaki kişilerin TEB üyesi eczanelerden ilaç teminine ilişkin protokolün 2019 yılına ilişkin revizyon görüşmeleri tamamlandı. Sözlü olarak mutabık kaldık, bir iki gün içinde de imzayı atacağız. O nedenle bugün bir imza töreni olmadı.' dedi. Bir gazetecinin ilaç temininde bir sıkıntı olup olmadığını sorması üzerine Çolak, şunları kaydetti: 'Avro kurunun ayarlanmasından önce ciddi bir ilaç sıkıntısı vardı. Bizim o zaman için 150 kaleme yakın ilaçta sıkıntı olduğuna dair bir tespitimiz vardı. Avro kurunun ayarlanmasından sonra kısmi bir düzelme var ama yine bulunmayan kalemlerimiz var. İlaç temininde sıkıntı kısmen devam ediyor. Özellikle yurt dışından ithal edilen ilaçlarla ilgili sıkıntı mevcut. Henüz çok rahatlanmış bir durum yok.'

İLAÇTA KUR DEĞİŞİMİ

İlaçtaki kur değişimine değinen Çolak, 'İlaçta kur değişimi sırasında pek çok ilaç piyasadan çekiliyor ya da piyasaya kısıtlı bir şekilde veriliyor. Bunun yanı sıra döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar da ilacın bulunabilirliğini etkiliyor. Yaşanan tüm bu süreç ilaçta dışa bağımlılığın ülkemiz için kabul edilebilir olmadığını, güçlü ve etkin bir ilaç sanayisine sahip olmamızın elzem olduğunu kanıtlıyor. Türk Eczacıları Birliği olarak ilaçta yerelleşmeyi destekliyor, konunun önemli bir paydaşı olarak işbirliklerine hazır olduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Bu konuda da ilaç dahil sağlığa ilişkin ürünlerin üretiminde elimizi taşın altına koyduk, bundan sonra da koymaya devam edeceğiz.' ifadelerinde bulundu. Türk Eczacıları Birliği olarak ilaçlarla ilgili düşüncelerini aktaran Çolak şöyle devam etti: 'TEB olarak tüm ilaçların reçete ile halka sunulması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor, sağlık sistemimizin ve sağlık okuryazarlığı oranı düşük toplumumuzun reçetesiz ilaç kategorisinin genişletilmesine hazır olmadığını ifade ediyoruz. Pek çok ülkede örneğini gördüğümüz gibi reçetesiz ilacın beraberinde ilaçta reklamı, ilaçta fiyat artışını ve ilacın eczane dışına çıkmasını getireceğinden endişe duyuyoruz. Geçtiğimiz yıl, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, reçetesiz ilaç listesinin tüm paydaşlarla mutabakat sağlanana dek görüşten kaldırıldığını duyurmuştu. Sağlık otoritesine halk sağlığından yana karar verdiği için, bu tutumunun arkasında duracağına duyduğumuz inançla bir kez daha teşekkür ediyoruz. Reçetesiz ilaçlarla ilgili yapılacak çalışmaların, konuyla ilgili tüm tarafların görüşleri alınarak ve ortak akıl doğrultusunda çözümlenmesinin toplum sağlığı açısından faydalı olacağını vurguluyor; Birlik olarak konuya ilişkin üzerimize düşen görev ve sorumluluklara hazır olduğumuzu tekrarlıyoruz.' Bilimsel eczacılığın kuruluşunun 180'inci yılının kutlandığını hatırlatan Çolak, şunları söyledi: '14 Mayıs 1839 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane içerisinde açılan eczacılık sınıfı ile ülkemizde eczacılık akademik bir mesleğe dönüşmüştür. O günden bu yana, yaklaşık iki yüz yıldır, mesleğimizi ileriye taşımak, insan ve toplum sağlığına değer katmak için adımlar atıyoruz. 'Önce zarar vermeyeceksin' ilkesiyle, halkın sağlığını merkeze alan bir perspektifle hizmet veriyoruz. Eczacılık tarihini, insanlığın tarihinden ayıramayız. Tıpkı eczaneleri mahallelerimizden, yani yaşamın içerisinden ayıramayacağımız gibi. Halka en yakın sağlık danışmanı olan biz eczacılar; köylerden kentlere, ülkenin her köşesine yayılmış hizmet ağı ile en kolay ulaşılan sağlık çalışanları olarak, kesintisiz ilaç ve sağlık hizmeti veriyoruz. Eczanelerimizin kapısından giren, derman arayan hastalarımızın dertlerine ortak oluyor, çözüm bulmak için her koşulda, canla başla çalışıyoruz. Önleme, tarama gibi koruyucu sağlık hizmetleri, farmasötik bakımın yanı sıra ilaç suiistimali ve yanlış ilaç kullanımında denetim mekanizması işlevi görüyor, bir nevi toplum için güvenlik ağı oluşturuyoruz. Bebek, çocuk, genç, yaşlı… toplumun her kesiminde, yaşamın her aşamasında sağlıklı yaşamın öncelendirilmesi, ilaç tedavisi sonuçlarının iyileştirilmesi için çabalıyoruz.'

'ANNE VE BEBEK DOSTU ECZANE'

'14 Mayıs, mesleğimiz ve mesleğimizin geleceği açısından önemsediğimiz simgesel bir tarih.' Diyen Çolak, her yıl 14 Mayıs'ın bu temalar çerçevesinde kutlandığını ifade etti. Çolak sözlerini şöyle sürdürdü: 'Tüm Bölge Eczacı Odalarımızla birlikte çeşitli etkinliklerle bir hafta olarak kutluyoruz. Bu yıl da anne ve bebek sağlığına odaklandık. Biz eczacıların bu alandaki rolünü pekiştirmek amacıyla temamızı 'Anne Bebek Dostu Eczane' olarak belirledik. Toplum sağlığını ve kamu yararını her şeyin üstünde tutan sağlık çalışanları olarak hastalarımızın daha iyi bir sağlığa ulaşmaları her zaman öncelikli hedeflerimizden olmuştur. Ne yazık ki son dönemlerde tarafımızca asla kabul edilemeyecek uygulamalara üzülerek şahitlik ediyoruz. Bugüne dek eczanelerde, eczacı danışmanlığında halkımıza sunulan ürünlerin, eczane dışından satılmaya başladığını; ticari kaygılar ile hareket edildiğini, toplum sağlığının hiçe sayıldığını görüyoruz. Bu tarz plansızca atılan adımların toplum sağlığı açısından geri dönüşü olmayan ve istenmeyen sonuçlara yol açabileceği uyarımızı yineliyor, sağlık gibi hassas bir konuda reklamın ve pazarlamanın gücünün değil, sağlık çalışanlarının bilgi ve deneyiminin önemini vurguluyoruz. O nedenle de sizlerin aracılığıyla tüm Türkiye'ye sesleniyoruz: İnternetten pek çok şeyi alabilirsiniz, ancak anne bebek ürünlerini internetten almayın; ilacınızı, ilaç dışı sağlık ürünlerini internetten almayın. Bu ürünleri, bebeğinizin ve sizin hak ettiği şekilde, en güvenilir yer olan eczanelerden, bu konuda kapsamlı bir eğitim görmüş eczacınızın danışmanlığında alın.' Aşı karşıtlığı konusuna da değinen Çolak, 'Son dönemlerde gerek dünyada gerek ülkemizde ivme kazanmış durumda. Aşılara, aşıların içeriğine ilişkin bilimsel dayanağı olmayan söylemler her yerde karşımıza çıkıyor. Aşılama ile önlenebilir hastalıklara ilişkin salgın riski günden güne artmaktadır. Açıkça ifade etmek gerekir ki halk sağlığının sürdürülebilirliği tehdit altındadır.' dedi.

'AŞIYI TARTIŞMAK BİLE HALKI YANLIŞA YÖNLENDİRMEKTİR'

Sayısal verilerin de tehlikenin boyutunu gözler önüne serdiğini aktaran Çolak, 'Ülkemizde 2011 yılında aşı reddi 183, 2013 yılında 913, 2015 yılında 5 bin 91, 2017 verilerine göre 23 binin üzerinde, Aşı reddinin rakamsal oranı bugün geldiğimiz noktada ise 40 binlerin üzerindedir. Bu oldukça vahim ve halk sağlığı açısından, geleceğimiz açısından kabul edilemez bir tablodur. Ülkemizde tüm dünyada en gelişmiş kapsamlı aşılama politikalarından biri uygulanmaktadır. Biz eczacılar da o ulusal aşılama politikalarının başarıya ulaşabilmesi ve sürdürülebilir olması için sorumluluk bilinciyle çalışıyoruz. Aşıların savunuculuğunu yapıyor, aşı ile ilgili doğru bilgilendirmeler yapıyor, aşıların güvenilir bir şekilde teminini gerçekleştirmek adına çalışmalar yürütüyor; danışanlarımıza aşı ile ilgili tavsiye ve hatırlatmalarda bulunuyoruz. Bir kez daha vurgulamak isteriz, aşıların güvenilir ya da gerekli olup olmadığı tartışmaya açık bir konu değildir. Etkinliği kanıtlanmış aşıları tartışmaya açmaya çalışmak, halkı yanlış yönlendirmek abesle iştigaldir ve açıkça söylemek gerekir ki halk düşmanlığıdır, bilim düşmanlığıdır, bu ülkenin geleceğine yapılabilecek en kötü şeylerdendir. Aşı olmayan her çocuğun diğer çocukları ve dolayısıyla ülkemizin geleceğini tehlikeye attığı asla unutulmamalıdır.' Eczacılık adına kaygılarını da dile getiren Çolak, şunları söyledi: 'Son 7 yılda, eczacılık fakülteleri kontenjanları yüzde 71,7 oranında artırıldı. 2001 yılında eczacılık fakültesi sayısı 8'di ve bugün geldiğimiz noktada bu sayı 49. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'- nun Eylül 2018 verilerine göre eczane açılabilecek yer sayısı 1800 civarında. Eczacılık fakültelerinden her yıl 2000'e yakın üzerinde öğrencimiz mezun oluyor. Sağlık Bakanlığı Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 Vizyonu, 2023 yılında eczacı ihtiyacını 32.900 olarak gösteriyor. Şu anda ise 37.000'in üzerinde eczacı bulunuyor. Gerek Türk Eczacıları Birliği gerek Eczacılık Fakülteleri olarak sorunlarımızı, endişelerimizi aktarmak adına Yükseköğretim Kurulu nezdinde defalarca girişimde bulunduk. Ancak yeni eczacılık fakülteleri açılmaya, kontenjanlar artırılmaya devam etti. Bu konu Birliğimizin sürekli gündeminde. Endişelerimiz günden güne artıyor. Sorumluluğumuzun bilinci, mesleğimizin geleceğine, ülkemizin yarınlarına verdiğimiz önem doğrultusunda konunun bir an önce çözüme kavuşmasını istiyoruz. YÖK'ün yeni açılacak fakültelere dair tek sorumluluğunun onay vermek olmadığını hatırlatıyoruz. Fiziki, sosyal koşulları yetersiz, laboratuvarları ve öğretim elemanları eksik fakülteler ile bir yere varılamayacağının altını çiziyor; YÖK'ü ülkemizin kaynaklarını ve insan gücünü etkin kullanmak adına adımlar atmaya davet ediyoruz.'

Editör: Haber Merkezi