Ankara Tabip Odası sağlık sistemine ilişkin yaptığı açıklamada çeşitli taleplerde bulundu. Oda adına konuşan Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Uyesi Dr. Ayşe Uğurlu, hekimlerin sağlık sistemine ilişkin talepleri için yurdun birçok yerinden Ankara'ya yürüdüklerini hatırlatarak, 'Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz' diyerek başlattığımız yürüyüşte bugün (dün) Kocaeli'nde olan yürüyüş kolumuz 25'inde Bursa'da, 26'sında Eskişehir'de meslektaşlarımızla, sağlık çalışanlarıyla, halkımızla buluşacak. Yürüyüşün sonunda Ankara'da, yurdumuzun dört bir yanından gelecek hekimler ve sağlık çalışanları ile 27 Kasım'da gerçekleştireceğimiz Beyaz Forum'da hep birlikte önümüzdeki dönemde daha iyi bir sağlık ortamı için birlikte mücadelenin yolunu açacağız' diye konuştu. Dayanışma ve birlikteliğe vurgu yapan Dr. Uğurlu, 'Gün dayanışmanın, birbirimize güvenmenin, mesleğimizin taşıdığı güce güvenmenin, yaşam ve sağlık haklarımızı savunmanın ve geliştirmenin günüdür. Emeğimiz sömürülmeden ve gelecek kaygısı olmadan bilimsel ve etik ilkeler içinde halk sağlığını önceleyen sağlık sisteminde hekimlik yapmak istiyoruz' ifadelerinde bulundu. Uğurlu, Sağlıkta Dönüşüm Projesi'ni eleştirerek sözlerine şöyle devam etti: 'Sağlıkta çöküşü getiren Sağlıkta Dönüşüm Projesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin terk edildiği, kışkırtılmış sağlık talebi üzerine kurulmuş, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını ve hekimlik değerlerini derinden sarsmıştır. Kovid-19 pandemisi tüm dünyada koruyucu sağlık hizmetleri olmadan hastalık ve salgınların önlenemeyeceğini göstermiş, ekonomik öncelikler temelinde yönetilen salgının bedeli çok ağır olmuştur.'

'SALGIN BİLİMİN GEREKLERİNE GÖRE YÖNETİLMEDİ'

Salgının bilimin gereklerine göre değil ekonominin ihtiyaçlarına göre yönetildiğine dikkat çeken Uğurlu, şunları söyledi: 'Toplumu, yerel yönetimleri, emekmeslek örgütlerini, bilim insanlarını, demokratik kitle örgütlerini salgınla mücadele sürecinin dışında tutan iktidar, güvenlikçi anlayışın ötesine ve pandeminin yıkıcı sonuçlarının önüne geçememiştir. Bu yangın söndürülemediği gibi yurttaşlarımızın, sağlık çalışanlarının ölümleri durdurulamamış ve Türkiye, tüm pandemi dönemi boyunca Kovid-19'a bağlı en çok vaka ve ölümün görüldüğü ülkelerden birisi olmuştur. Pandeminin gerektiği gibi yönetilmemesi, sağlık sisteminin iflası ile ertelenmiş sağlık hizmetlerine bağlı pek çok hastalık sonucu çok sayıda insanımızı yitirdiğimiz fazladan ölümlerin acısı da buna eklenmiştir.' Salgında koruyucu sağlık hizmetlerinin de göz ardı edildiğini aktaran Uğurlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Tüm bu yaşananlara rağmen Sağlık Bakanlığı 2021 yılı bütçesi genel bütçenin ancak yüzde 5,7'ini oluşturmuş, salgında da koruyucu sağlık hizmetleri göz ardı edilmiş, şehir hastanesi müteahhitleri aslan payını almıştır. Ödeneklerin neredeyse dörtte üçü tedavi edici hizmetlere, bütçenin beşte biri şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedellerine ayrılmıştır. Hastaneleri işletme, hastayı müşteri olarak gören bu sağlık politikaları sonucunda sağlık sistemi çökmüştür. Sağlığa erişim giderek zorlaşmakta, katkı-katılım payları ile ekonomik krizin derinleştiği koşullarda yurttaşın cebinden giderek daha fazla para çıkmaktadır.' Uğurlu, liyakatın hiçe sayıldığını belirterek, 'Sağlık Bilimleri Üniversitesinde adrese teslim kadro açmalar, liyakatsiz atamalar, dayatılan performans sistemi, uzun ve yorucu çalışma şartları ile hekimler kamuda çalışamaz hale gelmiş, istifa sayıları hızla artmış, kamusal hizmetler iktidar eli ile tüketilmiş, halk özel hastanelere muhtaç bırakılmıştır. Sözün özü yirmi yılda iktidarın sağlık politikası iflas etmiştir. Bu iflasın altında ezilen vatandaş ve sağlık çalışanları yalnız bırakılmıştır. Halk nitelikli sağlık hizmetine erişemezken sağlık çalışanları giderek daha zor şartlarda çalışmaya itilmiştir.' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi