Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Külliyesi'ndeki Bahadır Yurtbaş Amfisinde gerçekleştirilen sempozyumda açılış konuşması yapan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Cevdet Erdöl, 'Ankara'da da bir inme merkezinin oluşmasında da sağlık müdürümüz büyük gayret sarf ediyor. Biz de hekim arkadaşlarımızla elimizden ne gelirse bunu yapmaya, destek olmaya devam edeceğiz. İnanıyorum ki önümüzdeki süreç içerisinde 'inme' konusunda Türkiye'de çok büyük adımlar atılacak çünkü onun bilgi birikimi, kapasitesi, insan kaynağı oluşmuş durumdadır, organizasyonu oluşmuş durumdadır. İnşallah gelen hastalar sizlerin ellerinde şifa bulur' dedi. Ankara İl Sağlık Müdürü Özkan Ünal da, 'Umarım bu bir başlangıç olur, daha da zenginleşir bu sempozyum. Çünkü bu ilk kez yapılıyor 'Ankara İnme Sempozyumu' adı altında. Önümüzdeki süreçlerde daha zengin, daha güzel olur. İnme konusunda yıllardan beri Türkiye belli bir yere geldi, bunu biliyoruz. Özellikle üniversitelerimizin rehberliğinde, Hacettepe ve Cerrahpaşa başta olmak üzere, üniversitelerimizin de bu konuda ciddi katkılarıyla belli bir yere geldi. Bu sempozyumu nörolojiden, radyolojiden, acil servisten, beyin cerrahiden, fizik tedaviden, arkadaşlarımız katıldılar. Bu konuda seminerler hazırladılar. Aynı zamanda biliyorsunuz 29 Ekim Dünya İnme Günü. Onun içinde bir farkındalık oluşturmak adına bir sempozyum düzenlendi' diye konuştu.

ANKARA'DA 8 İNME MERKEZİ

İnme konusunda yıllardır çalışmaların sürdüğünü ifade eden Ünal, 'Mart ayından itibaren, Ankara'da bir organizasyon şansımız oldu. Biz, inme konusunda çalışan merkezleri bir araya getirdik. Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Numune Hastanesi, Dışkapı Hastanesi, Atatürk Hastanesi, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, bazı özel üniversiteler ve şimdi, bazı devlet hastanelerimize kadar inen bir inme merkezleri serisi oluşturduk ve bunları da bir nöbet şekline soktuk.' diye konuştu. İnme hastası geldiğinde hangi hastaneye gideceğinin belli olduğunu belirten Ünal, 112'nin cumartesi-pazar ve mesai saatlerinde hastayı en yakın hastaneye götürdüğünü söyledi. Ünal, inme hastasının 8 inme merkezinden en yakınına, mesai saatleri dışında ise nöbetçi inme merkezine götürüldüğünü de kaydetti.

NÖBET ÇİZELGELERİ OLUŞTURULDU

Ünal, 'Mart ayından itibaren Ankara'da 8 merkezimiz, 'inme tedavisi merkezi' olarak belirlendi ve nöbet çizelgeleri oluşturuldu. 112 ambulans servisi buna yönelik hazırlıklarını tamamladı ve şu anda ilk 6 saat içerisinde inme hastalarını en yakın veya nöbetçi olan inme merkezine götürüyor ve büyük oranda da bu hastalarımız yüksek doğrulukta tanı ve teşhis konularak tanı ve tedavilerine başlıyorlar. Mart ayından itibaren hem bu hastalara yönelik farkındalık arttı hem inme merkezlerimizin sayısı arttı, hem de nöbet çizelgeleri oluşturarak, inme merkezimizdeki arkadaşlarımızın hazır halde beklemesi sağlanarak inme hastalarına çok hızlı bir şekilde teşhis ve tedavi olanakları artırılmış oldu. Bu yönden Ankara, inme konusunda her geçen gün daha iyi bir noktaya gelmiş oldu.' şeklinde konuştu.

BİRİNCİ SIRADA!

Prof. Dr. Kıvılcım Yavuz ise, 'İnme çok önemli bir hastalık. Dünyada ve Türkiye'de ölüm sebepleri içinde birinci sırada yer alıyor. Aynı zamanda erken müdahale edildiği zaman hayat kurtarıcı ve fonksiyon kurtarıcı bir hastalık olmasına rağmen, gecikildiği zaman felçlerle, kayıplarla karşılaşılabiliyor' dedi. İnme konusunda zamanın çok önemli olduğunu dile getiren Yavuz, 'Zamanla yarışıyoruz. Bu sempozyumların amacı, tüm meslektaşlarımızın bu tip hastaları erken fark etmeleri, erken yönlendirmeleri, uygun tedavilere erken başlamaları ve gerekli tüm tedavilerin bir plan, program çerçevesinde hızlıca ilerlemesi. Bunun için farkındalık çok önemli. Hem halkın, hem hastalığın hem de doktorların farkındalığı. Çünkü bu bir ortak çalışma ürünü. Hep beraber çalışarak bu hastaları çok hızlı bir şekilde teşhis-tedavi sürecine yönlendirmemiz gerekiyor. Bu farkındalığı artırmanın en iyi yolu bu tip sempozyumlar' ifadesini kullandı. Vatandaşlara seslenen Yavuz, 'Öncelikle onların fark edip bir an önce 112'ye ulaşmaları ya da en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları çok önemli. Vakit kaybedilirse yani, evde kaybedilen ya da her nerede geliştiyse olay, orada kaybedilen zaman bizim için çok çok kıymetli. Kaybedilmeden bize ulaşırlarsa hastane içerisindeki süreçlerde sadece zamanlamayı biz kısıtlayıcı noktalardan geçirebilirsek çok daha iyi' dedi.

İNME TEDAVİSİNDE ZAMANLA YARIŞ

İnmenin tedavi edilebildiği bilinmediği için hastaların hastaneye ulaştırılmasında çok geç kalındığını belirten Yavuz, 'İnme tedavisinde başarılı olunması için tıkanan damarın en kısa sürede açılması gerekir. Bu, ya toplardamar yoluyla verilen bir pıhtı eritici ilaç tedavisi ya da kalpte olduğu gibi anjiyografik yöntemle, tıkalı damarın açılmasıyla yapılır. Eğer zamanında müdahale edilmezse, açılan damarın bir hükmü kalmıyor. Hatta damar geç açılmışsa, beyinde kanama riski de artıyor. Pıhtı eriticinin inme geçirildikten sonraki ilk 4,5 saat içinde, anjiyografik tedavinin ise ilk 8 saatte hastaya mutlaka uygulanabilmiş olması gerekiyor. Toplardamar yoluyla yapılan ilaç tedavisi ilk 1,5 saatte gerçekleşirse, tedavi edilen üç hastanın birinde; ilk üç saatte yapılırsa, 7 hastanın birinde; ilk 4,5 saatte yapılırsa, 11 hastanın birinde felç ortadan kalkar.' dedi.

İNME ANİDEN ORTAYA ÇIKIYOR

Yavuz konuşmasının devamında şunları söyledi: 'İnme bir hastalık değil, durumdur. Aniden ortaya çıkan ve hiçbir habercisi olmayan bir beyin fonksiyonu kaybıdır. Bu durum, halk arasında felç olarak adlandırılmaktadır ki kısmen doğrudur. Hasta o sırada konuşamazsa; konuşma fonksiyonu, yutamazsa; yutma fonksiyonu, göremezse; görme fonksiyonu felç olur. Kısacası beynin bir fonksiyonu kaybolduğunda ortaya felç çıkar. Ani felçle gelen hastaların yüzde 80-85'inde damar tıkanması sorunu görülmektedir. İnmeye yol açan riskler kol ve bacakta güç kaybı, ani konuşma bozukluğu, ani görme kaybı, ani duyu kaybı, baş dönmesi, dengesizlik, çift görme, baş ağrısına bağlı olarak bulantı ve kusma şeklinde sıralanabilir.'

Editör: Haber Merkezi