CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, CHP Genel Merkezi'nde yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sarıbal, 'Öncelikle bu ülkeye demokrasi lazım diyoruz. Demokrasi hukuk ve adalet, eğer demokrasi yoksa olmuyor. Tam da bu noktada dün (önceki gün) Ankara'da sabahın 6'sında halkın sesi olan sokakların sesi olan halkın muhalefeti olan 86 yaşını doldurmuş tüm iktidarlara muhalefet etmiş halkın evleri Halkevleri basıldı. 5 Halkevi'ne girildi. 4 şubenin başkanı gözaltında Keçiören, Mamak, Mutlu ve Eryaman halkevi başkanları gözaltında. Dikmen İlker Halkevleri de arandı. Bu halkevleri Başkanlarından Şebnem Kıymet Yar arkadaşımızın 9 aylık bebeği var ve TEM'e götürülüp çocuk emziriyor.' diye konuştu. Sarıbal, 'Kamu görevlisi adı altında TEM'den giriyorlar, hiç kimseyi almadan arama tarama yapıp çıkıyorlar. Bu şekilde arama yapılamaz. Orada avukat olmalı, şube yöneticileri olmalı. Burada şube yöneticilerinin ve avukatların olmadığı aramalar gayri hukuki gayri yasaldır. Hükümet halkevlerini susturmak istiyor. Var olan krizi gizlemek saklamak için baskı kuruyorlar.' açıklaması yaptı. Bir televizyon programında söylediği sözler nedeniyle hakkında hapis kararı verilen ve denetimli serbestlik şartıyla tahliye edilen öğretmen Ayşe Çelik'in 6 aylık erteleme süresinin 31 Ekim'de biteceğini belirten Sarıbal, Çelik'in cezaevine girmemesini ve Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurusunu incelemesini istedi. Sarıbal 'Barış olsun çocuklar ölmesin diyen Ayşegül öğretmenin hukuksuzlukla karşı karşıya olduğunu söylemek istiyorum. Bunu kınıyoruz.' dedi. Adalete dikkat çeken Sarıbal, 'Adalet toplumun ekmeğidir. Adalet insan haklarının temel dinamik ve koruyucusudur. Adalet bireysel hak ve özgürlüklerin ön önemli koruyucusudur. Adalet yoksa gün gelir baskıcı otoriteler de yok olur. Bu halk da herkesten hesap sorar.' değerlendirmelerinde bulundu.

AÇLIĞIN NEDENİ EŞİTSİZLİK

16 Ekim Dünya Gıda Günü ile ilgili açıklamalar yapan Sarıbal, şunları söyledi: 'Dün (önceki gün) 'Dünya Gıda Günü'ydü. Gıda temel insan hakkıdır. Beslenme ve suya ulaşma temel insan hakkıdır. Diyoruz ki herkes yeterli gıdaya ulaşabilmelidir. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü (FAO) diyor ki dünyada yeterli gıda var. Ama sorun eşitsiz, adaletsiz, dengesiz gıda dağıtımıdır. Şu an dünyada gıda ve tarım sektörünü elinde tutan büyük egemen ülkeler ve onların aracısı olan büyük şirketlerdir. Dünyadaki tohum ticaretinin yüzde 65'i, dünyadaki tarım kimyasalları ticaretinin yüzde 84'ü, dünyadaki gübre ticaretinin yüzde 21'i, hayvan sağlığı ilaçları ticaretinin yüzde 56'sı, tarım makineleri ticaretinin yüzde 54'ü sadece 4 ulus ötesi şirkete aittir. Bu şu anlama geliyor ki dünya gıda ve tarım ürünleri büyük şirketlerin ve tekellerin emrindedir. FAO, 'Dünyada 830 milyon insan her gün aç yatağa giriyor ve son 3 yılda gıda ürünlerine yüzde 83 zam geldi' diyor. İnsan nüfusunun da artacağını düşünürsek, bu veriler bize ilerleyen yıllarda ciddi bir gıda sıkıntısı yaşanacağını anlatıyor.' Sarıbal Türkiye'deki gıda durumuna değinerek, 'Türkiye'nin gıdaya ulaşımı konusu çok iç açıcı değil. Türkiye'de yaklaşık 20 milyon insan yeterli ve dengeli beslenemiyor. 10 milyon insan açlık sınırında yaşıyor. Yaklaşık 750-800 bin insan her gece karnı aç yatağa giriyor. Biz gıdada bugün dışa bağımlı hale getirildik. Üretmeyen bir toplum olduk. Tam 74 milyar dolarlık tarımsal hammadde ithal etmişiz. Pamuk, tütün, buğday, arpa, yulaf gibi temel gıda ürünlerini bile ithal ediyoruz. Böyle giderse gelecek yıl yeterli ürün bulamayacağız. Türkiye'yi bekleyen çok ciddi gıda sorunu var.' diye konuştu. Tarım ürünleri ile üretici fiyat endeksinin açıklandığını, ağustos ile eylül ayı arasındaki fiyat farkının 3,68 olarak bulunduğunu belirten Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü: 'TÜİK'in açıkladığı rakamların tümünde çok dar, gerçeklerden uzak bir modelleme veriliyor. Gıda fiyatlarının çok daha yukarıda olduğunu biliyoruz. Ciddi fiyat artışlarının olduğunu biliyoruz. Fiyatlara yansımamasının bir nedeni, ürünlerin birçoğu 2018'in ilk aylarındaki fiyatlar. Üretim maliyetleri oraya yansımadı. Gelecek yıl 2019'da ürünlerin birçoğu piyasaya çıkacak. Asıl ürün maliyetlerinin fiyatlara yansımasını o zaman göreceğiz.' Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin şeker pancarı üreticileri için önlem alması çağrısında bulunan Sarıbal, aksi durumda gelecek yıl şeker pancarı ekilmeyeceğini belirtti. Sarıbal, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın 'hal yasasının uygulamaya koyulacağı ve komisyonculuğun tarihe karışacağı' yönündeki açıklamalarına değinerek, 'Ben köylü bir vatandaşım. Bizim hayatımız hallere mal göndermekle başladı. Bizim ürünlerimiz hallerde zaman zaman çöpe gider. Hallere fiyatın yüksekliğinde müdahale ettiğinizde, hal masrafları ve nakliye masraflarımızı düşürmezseniz, çiftçinin örgütlü olmasını sağlayıp, kooperatif ve birlik üzerinden üretimi yönlendirmezseniz, desteklemeleri artırmazsanız, komisyonculuğu da kaldırsanız, tek tek her üreticinin başına jandarma da koysanız ortada üreten bir adam bulamayacaksınız. Üretim olmazsa ithalatla bir yere kadar götürürsünüz.' ifadelerinde bulundu. Büyük marketler ve karteller yasasını çıkarmadan hiçbir sonuca varılamayacağını, bu işten yine çiftçinin zararlı çıkacağını savunan Sarıbal, bu konuda fikirlerinin sorulmasını talep etti.

MERA KANUNU

Sarıbal, mera kanununda yapılan bazı değişikliklere değinerek, mera, yayla kışlakların tespit ve tahsisinin Tarım ve Orman Bakanlığına ait olduğunu belirtti. Meraların tahsisini, tahkimini ve tespitini yapmak için 10 kişilik bir komisyon bulunduğunu, düzenlemeyle 10 kişiye ilaveten bir de kolluk kuvveti eklendiğini belirten Sarıbal, 'Meraların büyük bir kısmı o halkın, köylünün kendisi tarafından kullanılıyor. 80, 100 yıldır geçmişten beri meraları köylüler kullanıyor. Mesele şu; gidecekler bir köye. Köylüdeki merayı başka birine verecekler.' iddiasında bulundu.

Editör: Haber Merkezi