CHP İstanbul Milletvekili Avukat Sera Kadıgil, kadın sığınaklarının sorunlarını Meclis gündemine taşıdı. Kadıgil, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde sığınmaevinde kalan bir kadının yaşadıklarını anlattı. Sığınmaevinde kalan kadının ambulansla hastaneye götürüldükten sonra toplu taşıma ile sığınmaevine döndüğünü söyleyen Kadıgil, '130 bin makam aracı olan Türkiye'de, 145 sığınmaevine tek bir araç tahsis edilemiyor mu?' diye sordu. Kadıgil, önergesinde şöyle dedi: 'Tarafımıza gelen şikayetlere göre, ölümle tehdit edildiği için bir sığınma evine yerleştirilen kadın vatandaşımız sağlık problemleri nedeniyle ambulans ile götürüldüğü hastanede yanında refakatçi/görevli olmadan bırakılmış ve kendisine sığınma evine geri dönebilmek için ya toplu taşımayı kullanması ya da hastane polisinden yardım istemesi söylenmiştir. Yaptığımız araştırma neticesinde ise sığınma evinde kalan mağdur kadınların hastaneye götürülmeleri halinde toplu taşımayla veya hastane polislerinin yardımıyla dönüş yapmalarının sıklıkla kullanılan bir yöntem olduğu iddiası hem mağdur anlatımlarıyla ve hem de kolluk güçlerince ifade edilmiştir.' Kadıgil, söz konusu anlatımların kadınların can güvenliğine yönelik ciddi iddialar olmakla birlikte özelikle pandemi döneminde kadınların sığınaklara toplu taşıma kullanarak dönmesinin istenmesi, sığınaklar için alındığı söylenen sağlık ve hijyen tedbirlerinin ne ölçüde uygulandığı konusunda da şüphe yarattığını belirtti.

'TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN SONUÇLARA YOL AÇABİLİR'

Kadıgil önergenin devamında şöyle dedi: 'Sağlık Bakanlığının MHRS- 182- Randevu Al- e-nabız vb. mobil uygulamalarıyla, aile bireylerine bakmakla yükümlü olan kişinin, diğer aile bireylerinin sağlık işlemlerini takip edebilmesi sağlandı. Fakat kadın sığınma evinde özellikle çocuklarıyla kalan ya da koruma altına alınan mağdurların sağlık işlemleriyle ilgili sürecin çoğu zaman tehdit unsuru olan kişi (baba) tarafından görülebilmesi, bir anlamda mağdurun yerinin ifşası anlamına gelmektedir. Yaptığımız görüşmelerde bu durumun, telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmakta olduğu tespit edildi. Söz konusu durumlarda, tedbir ve gizlilik kararlarının titizlikle yürütmemesi nedeniyle kurumlar arası koordinasyonsuzluktan kaynaklı 'ifşa' vakaları, tesadüfi olarak orada bulunan ve korunan kadının takipçisi olan memurların kişisel gayretiyle engellenebiliyor. İstanbul Sözleşmesi'nin devlete yüklediği sorumluklar kapsamında önleyici, koruyucu tedbirlerin ve gizlilik yeterince titizlikle yapılmadığı, 6284 Sayılı Kanunun layığıyla uygulanmadığı ve devlet kurumları arasında tedbir önlemlerinin gereği için koordinasyonun sağlanmadığı görülüyor.'

'TAM BİR SKANDAL'

Kadıgil, 'Devletin kadını koruma görevini ve sorumluluklarını ancak 'dostlar alışverişte görsün' mantığıyla yaptığını gösteren en somut vakalardan biridir bu. Şiddet mağduru olan ve koruma kararlarından herhangi biri uygulanan ya da sığınma evinde kalan mağdur kadın çocuğunun rahatsızlığı nedeniyle başvurduğu hastaneye ilişkin bilgiye, çocuğun babasının yani kadını tehdit eden şiddet uygulayan adamın hala ulaşabiliyor olması tam bir skandaldır. Bu akıl almaz ve korkunç bir iddia… Kocasından gördüğü şiddete nedeniyle koruma altına alınan kadının hareketlerinin devlet kurumları üzerinden koca tarafından izlenebilir olması, tedbir ve gizlilik önlemlerinin nasıl ciddiyetsizlikle uygulandığını göstermektedir' dedi.

Kadıgil önergesinde şu soruları yöneltti:

• Sığınmaevlerinde kalan kadınların bir yerden bir yere nakilleri için uygulanan prosedür nedir?

• Sığınmaevlerine, kadınların hastane, adliye ve diğer devlet kurumlarıyla ilgili ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanılması amacıyla araç tahsis edilmekte midir?

• Koruma altına alınarak sığınma evine yerleştirilen kadınların nakil işlemleri sırasında kolluk kuvvetlerinin tedbir alması için İçişleri Bakanlığıyla gerekli koordinasyon nasıl yapılmaktadır?

• Mağdurların bu tür ihtiyaçlarını toplu taşıma veya bulundukları yerdeki polisten yardım talep ederek gidermeye çalışması 'yöntemi' Bakanlığınızın bilgisi dahilinde midir?

• Yukarıda anlatılan Sağlık Bakanlığının MHRS182- Randevu Al- e-nabız vb. mobil uygulamalarıyla, aile bireylerine bakmakla yükümlü olan kişinin, diğer aile bireylerinin sağlık işlemlerini takip edebilmesini sağlayan sistemlerin, İstanbul Sözleşmesi'nin devlete yüklediği yükümlülükler gereğince 6284 Sayılı Kanunun tedbir ve gizlilik kararlarının uygulanması yönergesiyle uyumlu şekilde işletilmesi için Bakanlığınız tarafından uygulanan prosedür nedir?

• Sığınmaevine yerleştirilen ölüm tehdidi altındaki bir kadının yanında görevli olmadan ve gerekli koruyucu önlemler alınmadan hastaneye götürülmesinin doğurabileceği olası riskler hesaplanmış mıdır?

• E-Yönetişim'de kadın ve çocukların can güvenliğini riske atacak sistem ihmallerini gidermek, bu tür konuları kamu görevlilerinin ve sığınma evi çalışanlarının dikkat ve inisiyatifine bırakmamak için ne tür bir önlem alacaksınız?

• Son 5 yıl içinde sığınma evlerinin ifşa olduğunu gösteren kaç vaka yaşanmıştır? Koruma altında kaç kadın şiddete uğramış ya da öldürülmüştür?

• Sığınmaevlerinde kalan kadınlar ve çalışanların sağlık hakkını korumak amacıyla hangi pandemi tedbirleri uygulanmaktadır?

HDP ÇOCUK İSTİSMARLARINI MECLİS'E TAŞIDI

HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy son 7 yılda yüzde 43 artan çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarına verilen mahkûmiyet kararlarını Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e sordu. Ersoy önergede Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre ceza mahkemelerinde, 'Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar' adı altında 2019 yılında açılan davaların yüzde 46,3'ünü çocukların cinsel istismarı davaları oluşturduğu ve çocukların cinsel istismarı suçunun, 2019 yılında Türk Ceza Kanunu uyarınca açılan davalardaki toplam suç sayısının yüzde 0,8'ine karşılık geldiği ifade etti. Ersoy, çocuğa yönelik istismarı suç ve karar sayılarının coğrafi bölgelere göre dağılımda en çok mahkûmiyet kararı alınan bölge 5 bin 157 ile Marmara Bölgesi olurken 2 bin 437 mahkûmiyet kararı ile Ege Bölgesi ikinci sırada yer aldığını belirtti. Ersoy, 'Akdeniz Bölgesi'nde 2 bin 205 mahkûmiyet kararı verilmişken, İç Anadolu Bölgesi'nde 2 bin 272 mahkûmiyet kararı verilmiştir, çocuğa yönelik istismar davalarında verilen mahkûmiyet kararı sayısı Doğu Anadolu'da 696, Güneydoğu Anadolu'da ise bin 216'dır' dedi.

Ersoy'un Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e ilettiği sorular şöyle:

• 2019 yılında çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarına ilişkin kaç dava açıldı?

• 2019 yılında ceza mahkemelerinde çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarına ilişkin açılan davalarının bölgelere göre dağılımı ne?

• Çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında taraflar şikayetçi olunmadığı için yargıya intikal etmemiş durumlar söz konusu mu?

• 2002 yılından bugüne kadar toplamda kaç çocuğa yönelik cinsel istismar davası açılmış, kaç mahkûmiyet kararı verildi?

• Bakanlık olarak son yıllarda ülkemizde artış gösteren çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarının engellenmesi için herhangi bir planlama söz konusu mu?

• Ortaya çıkan bu veriler ışığında çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları yurt, okul, kurs, sokak ev gibi hangi alanlarda yaşandı?

• Bazı din görevlilerinin çocuk yaşta evlilikleri meşru gösteren açıklamaları bu vakaların artışına neden oldu mu?

Editör: Haber Merkezi