Marketlerdeki et fiyatlarının bölümlerine göre 120 liraya kadar yükseldiğine dikkat çeken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM Başkanlığı'na sunduğu Meclis araştırma önergesinde para kazanamadığı için hayvancılığı bırakmak zorunda kalan besicilerin sorunlarının çözüme kavuşturulamaması durumunda, et sorununun daha büyük boyutlara ulaşabileceğini belirtti. Gürer, besicilikte artan girdi maliyetleri nedeniyle besicinin para kazanamadığından dert yanarken market raflarında sürekli artan et fiyatlarının araştırılması için Meclis araştırma önergesi verdi. Gürer, 'Kuraklık nedeniyle buğdayın rekoltesi düştü. Bu da daha az saman demek ve bunun neticesinde de önümüzdeki süreçte saman ithalatı yapılırsa sürpriz olmaz. TMO, arpada taban fiyatı tonu bin 750 TL olarak açıkladı. Ülkemiz borsalarında satış fiyatı tonu 2 bin 500 TL'ye kadar çıktı. Meralar da kuraklıktan nasibini aldı. Soya, mısır, ayçiçeği tohumu küspesi ve pamuk tohumu küspesinden oluşan ithal yemin fiyatları sürekli artıyor. Dövize bağlı olarak da fiyat değişkenliği yaşanıyor. Hayvancılık yapanın gideri artıyor ama geliri sınırlı kalıyor. Daha az yemle beslenen hayvanda da et ve süt açısından verim kaybı yaşanıyor. Sonuçta üretici ve besici kazanamıyor. Tüketici raf fiyatlarında yaşanan artış nedeniyle et alamıyor. Bu süreçte üreten ve tüketen sıkıntı yaşıyor, kazanan ise et ve süt üzerinde aracılık yapanlar oluyor' diye konuştu.

'İTHAL ÇÖZÜM DEĞİL'

Et fiyatlarındaki önlenemeyen artışın nedenlerinin kapsamlı olarak incelenmesi gerektiğine dikkat çeken Gürer, 2010-2019 yıllara arasında Türkiye'nin 4 milyon 876 bin büyükbaş hayvan ithal ettiğini, son 2 yıldaki ithal hayvan sayısının ise 1 milyona yaklaştığına dikkat çekerek çözüm ithalata değil yerli üreticiyi desteklemekte aranmalıdır' dedi. Son 10 yılda büyükbaş ve küçükbaş canlı hayvan ithalatına ödenen paranın ise 8 milyar 290 milyon TL'den fazla olduğunu vurgulayan Gürer, 'Türkiye'de et fiyatlarının artış nedenlerinin yanı sıra, neden ithalata gerek duyulduğu ve bu soruna çözüm bulunamamasının nedeninin mutlaka araştırılıp, incelenmesi ve ona göre tedbirlerin alınması gerekmektedir' diye konuştu. Gürer, 'Besiciler gerekli şekilde desteklenmediği, girdi maliyetleri arttığı ve sütte gerekli fiyat artışı olmadığı için süt inekçiliği yapan besici, hayvanlarını kesime gönderdi. Süt inekleri kesime gittiği için buzağı sayısı sürekli azalıyor. Bunun yanında buzağı ölümleri bir türlü önlenemedi. TİGEM de dahi hayvan hastalıkları nedeniyle son yıllarda 5 bine yakın hayvanın zorunlu olarak kesime gönderildiği görülüyor. Hayvan hastalıklarıyla ilgili mücadelede ne yazı ki yeterli önlemler alınmıyor. Bakan, yazılı soruma verdiği yanıtta, 2019 yılında 11 milyon 400 bin ithal aşı temin edildiğini açıkladı. Sorunlara çözüm üretilmeyen ve hayvanın, çobanın, yemin ithal olduğu bir hayvancılık faaliyetimiz var' ifadelerini kullandı.

'YEM FİYATLARI GİDEREK ARTIYOR'

Yem fiyatlarının bir yıl içinde neredeyse iki kat artması nedeniyle besicinin 12 ay kapalı ortamda beslemek zorunda kaldığı hayvanlarına yeterli yem veremediğine dikkat çeken Gürer, 'Besicinin 300 kilogram et alacağı hayvandan 200 kilogram et elde etmek durumunda kalması et açığının oluşmasının nedenlerinden biridir. Buzağı ölümleri, hayvan hastalıkları ve yeterli beslenmenin sağlanamaması sorunların artmasına vesile oluyor' diye konuştu. Para kazanamadığı için hayvancılığı bırakmak zorunda kalan besicinin sorunları çözülmesi gerektiğini belirten Gürer, 'Besicinin kazancının makul seviyeye ulaştırılması konusunda adımlar atılmalı ve süreç bir planlama çerçevesinde yürütülmelidir. Besicileri mağdur eden girdi maliyetlerinde artış ve yaşadığı sorunların yanı sıra tüketiciye satılan et fiyatındaki yükselişin Meclis araştırması ile kapsamlı olarak ele alınmalıdır' diye konuştu.

ÇİFTÇİ DESTEKLENMELİ

Öte yandan, Gürer, AKP iktidarının ithalata yönelik tarım politikasını eleştirip önemli uyarılarda bulundu. Ülkemizde tarımdaki plansızlık ve öngörüsüzlüğün ciddi sorunlar yaşattığına işaret eden Gürer, buğdayda dışa bağımlığın arttığını söyledi. Hububatın yanı sıra bakliyat, bitkisel ham yağ, ayçiçeği ve pamukta da ithalata yönelik bir politika izlendiğini anlatan Gürer, bu ürünlerde dışa bağımlılığı önlemenin yolunun çiftçiyi destekleyip teşvik etmekten geçtiğini ifade etti.

'İTHAL ÜRÜNLER DAHA PAHALI'

Pandemi süreci başlamadan önceki dönemlerde yurtdışından ithal edilen ürünlerin fiyatlarının düşük seviyede olabildiğini anımsatan Gürer, 'Ancak bazı ürünleri ithal edebileceğimiz ülkeler de bu pandemi sürecinde kendi ülkelerindeki ürünlerin yeterliliğini sağlamak için ithalat-ihracat politikalarını değiştirdi. O nedenle yurtdışından gelecek ürünlerin fiyatı yerli ürünlerden daha pahalı hale geldi' dedi.

'GIDAYA ERİŞMEDE SORUN OLMASIN'

'O zaman ne duruyoruz? Kendi üreticimizi destekleyip kendi üretimimizi sağlayalım' önerisinde bulunan Gürer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Her karış toprağı ekin' şeklindeki sözlerine de atıfta bulunarak, 'Her yeri ekin demekle çiftçi desteklenmez. Çiftçinin üretim için girdi maliyeti şu anda çok yüksek. İlaç, tohum, mazot, suyun yeraltından çıkarılması için kullanılan elektrik parası üreticinin belini büküyor. Önce girdi maliyetlerini düşürelim. Çiftçiye doğru dürüst destek verelim. Ürünleri ithal etmek yerine kendi ülkemizde üretim yapalım' şeklinde konuştu. Gürer, 'İki milyon çiftçinin kredi borcu var. Kredisiz çiftçilik yapılamaz duruma gelmiş. Faiz can yakıyor. Tarım arazileri azalıyor. Kuraklık sorun yaratıyor. Bakan ise pembe tablo çiziyor. Tarımda sıkıntı büyük' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi