Özel Seviye Batıkent Okulları Veli Seminerleri Dizisi kapsamında "Akran Zorbalığı Nedir Ne Değildir?” başlıklı bir sunum yapan Doç Dr. Hasan Eşici, seminer sonrası seminere ilişkin bilgiler verdi.

Hasan Eşici, Seviye Okulları olarak her kademedeki velilere dönük “Akran Zorbalığı Nedir Ne Değildir” konusuna ilişkin konferans verdiklerini belirterek şunları söyledi: “Buradaki amacımız zorbalığın ne olduğunu tanımlayabilmek, fark edebilmek, veli gözü ile her olayı zorbalık olarak değerlendirmek yerine; okulun eğitim literatürünün ve uzmanların tanımlamasıyla velilerin tanımlamasının aynı olmasını sağlamaya çalışmaktı. Çünkü bazen şiddet ve saldırganlığın diğer türleri de zorbalık olarak algılanabiliyor. Dolayısıyla veliler, çocuklarımızın yaşayabileceği olası zorbalık durumunda doğru tanımlama yapabilmek ve okulla beraber aynı dili konuşabilmek için bir konferans dinlediler. Burada zorbalığın tanımını yaptık. Zorbalıkta süreklilik ve güçlüden güçsüze olması, duygusal veya sosyal açıdan ve fiziksel açıdan bir takım yıkıcı etkileri olması gerekir. Bu davranışların devamlı olması ve sürece yayılması durumda da velilerimizin rehberlik servisimiz veya öğretmenlerimizle nasıl iş birliği yapacağı konusunda bilgiler verdik.”

Zorbalık türleri ile ilgili bilgi veren Eşici, “Fiziksel zorbalık, sözle zorbalık, ilişkisel zorbalık ve siber zorbalık. Özellikle bunları önlemek için birçok yöntem ve farklı teorik görüşler var. Benim de benimsediğim William Glasser’ın Seçim Teorisi bağlamında psikolojik ihtiyaçlar temelinde zorbalık nasıl giderilir? Ailenin çocuklarımızın psikolojik ihtiyaçlarını giderme noktasında neler yapabilir? Okul ortamında öğretmenler ve akranlarla ilgili ilişkiler noktasında çocuklarımız neler yapabilir? sorulara cevaplar verdik.” dedi.  

D S C F5240

“PSİKOLOJİK İHTİYAÇLAR”

William Glasser’ın seçim teorisi bağlamında psikolojik ihtiyaçları anlatan Eşici şöyle devam etti: “Kısaca isimlerini söylemek gerekirse; sevgi ve ait olma duygusu. Yani çocuk kendisini ailesine, okuluna, sınıfına, toplumuna, içinde bulunduğu kültüre ait hissettikçe ve o toplumun, o kültürün, o grubun, o ailenin onu kabul ettiğini gördükçe tabiî ki olumsuz davranışları da azalacak. Bir de koşulsuz sevgi. Her şeyin dışında çocuklarımıza koşulsuz sevgi vermeliyiz. Sevmenin koşulu olmaz; şunu yaparsan seni severim, bunu yapmazsan seni sevmem gibi. Çocuklar burada güven duygusunu ve sevgi duygusunu kaybeder. Velilerimizi bu konuda bilinçlendirmeye çalıştık.

İkinci psikolojik ihtiyacımız güç ihtiyacı. Güç dediğimiz şey fiziksel güç anlamında değil. Burada yeterlilik, yetkinlik, bir şeyleri başarma duygusu, özsaygıya sahip olmayı ifade edebiliriz.  

Üçüncüsü özgürlük ihtiyacı… Çocuklarımızın her gelişim döneminde, her yaş kademesinde hayatın kontrolünün kendi elinde olduğu duygusunu yaşayacağı ve içinde bulunduğu gelişim dönemine uygun birtakım tercihleri yapabileceği ve bu konuda da sorumluluk alabileceği bilinci ile ilgili velilerimize bilgi aktarımında bulunduk.

Son olarak da eğlence ihtiyacı… Eğlence deyince aslında bireyin faaliyet içerisinde zamanın nasıl geçtiğini anlamadan geliştiğini de hissederek zamanı geçirdiği ve bilgi beceri kazandığı bir süreç. İnsanların bu ihtiyaçlarını doğru kanallardan nasıl giderebileceği ile ilgili bilgi sağladık. Çünkü zorbalık yapmayı tercih eden çocuklarımız, gençlerimiz, “ben bu ihtiyaçlarımı sağlıklı yoldan gideremiyorum. Buna imkan bulamıyorum. O seçimleri yapamıyorum. O zaman birini canını yakayım, birini üzeyim arkadaşlarım beni takdir etsin. Herkes gülsün.” gibi davranışlarla kabul arıyor. O seçimleri yaparak özgürlük ihtiyacını gideriyor. Ya da başkalarına zarar vererek eğlence ihtiyacını gideriyor. Dolayısıyla psikolojik ihtiyaçlarla zorbalık arasında böyle bir ilişki var. Bu ilişkinin bilinmesi veli açısından da okul açısından da önemli…”

“ATÖLYE SÜRECİ BAŞLATACAĞIZ”

Okulda bu konuda neler yapmak istediklerini anlatan Eşici, “Öğretmenlerimizle birlikte atölye çalışmaları tasarlayarak, sınıf içinde matematik, fizik, Türkçe, sosyal bilgiler, tarih, müzik, beden eğitimi ne olursa olsun o dersin içerisinde öğrencilerimizi bu dört temel psikolojik ihtiyacını giderebileceği ilişki ve iletişim ortamı ve eğitim süreci tasarladığımızda çocuk sınıf içerisinde psikolojik ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde gidermeyi öğrenince sınıf dışına da bu kültürü taşıyacaklar. Dolayısıyla eğitim öğretim sürecinin buna göre planlanması ve tasarlanması öğretmenlerimizin mesleki bilgi ve becerilerinin de aynı zamanda geliştirici ve uygulama alanına aktaracağı bir bölüm olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

Eşici şöyle devam etti: “İkinci olarak anne bana okulunda ebeveynlere dönük olarak beceri temelli bir atölye planlaması yapmak. Küçük gruplar halinde bir velimiz o atölyeye geldiğinde iletişim becerileri, çatışma çözme, etkin dinleme, empati kurma gibi konularda daha ileri düzeyde beceri kazanabilecekleri, hayata aktarabilecekleri, evlerine, iş ortamlarına aktarabilecekleri beceriler kazanmalarına yardımcı olacağımız atölye süreci başlatacağız. Velilerimiz gönüllü veya bazen de zorunlu olarak bu atölyelerin içerisinde bulunarak ihtiyaç duydukları konularda beceri kazanacaklar. Sadece gelip konferans dinleyip bilgi edinip veya farkındalık kazanıp gitmeyecekler. Aynı zamanda hayata aktaracakları becerileri öğretecekler. Bunlarla ilgili yetişkin eğitimlerinde bulunan bir akademisyen olarak velilerimiz bu süreçleri yaşadıklarında sonunda iyi ki gelmişim diyecekleri bir iddiayı onlara söyleyebiliriz. Çünkü psikolojik, duygusal, bilişsel anlamda veya fiziksel anlamda beceri kazanmak kolay bir iş değil. İşin uzmanıyla doğru bir şekilde çalışarak ve etkili pratikler yaprak bu becerileri kazanabiliriz. “Ben zaten biliyorum” diyebilir velilerimiz. Elbette hepimizin bildiği şeyler var. Ama gelişimin sınırsız olduğu ve herkesin üzerine koyabilecek bir gelişim fırsatına sahip olduğunu bilmemiz gerekiyor.  Ne bilirsek bilelim hala geliştirecek bir alanımız var.”

Kaynak: Haber Merkezi