Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Endüstriyel İlişkiler mezunuyum. Yazı hayatıma 2012 yılında başladım. Çalışma yaşamındaki sorunlar ve çocuk işçiliği üzerinde kimi hakemli dergilerde araştırma makalelerim yayınlandı. Mülteci çocuk işçilerin Türkiye'deki yaşam ve çalışma koşullarına dair araştırmalarım sürüyor. Ankara İSİG Meclisi ve Birlik Sendikası üyesiyim. Bir dernekte İletişim ve Halkla İlişkiler uzmanı olarak çalışıyorum.

Okullar açıldı ama çocuk işçiler okula gidemiyor bu sorunun temel nedeni sizce nedir?

Çocuk işçiliğini ikiye ayırmak gerekirse sürekli çalışmak zorunda kalan çocukların zaten eğitime ulaşma şansı hiç yok. Belirli süreli çalışan çocuklar ise daha çok tarım sektöründe ebeveynleriyle birlikte çalışıp iş bittiğinde memleketlerine dönüp sonrasında okula başlıyorlar. Tabi eğitime ulaşmak için gerekli araç gereçlere ailenin ekonomik durumu elverişliyse mümkün oluyor. Devlet okullarında okul aile birliği adı altında çocuklarını okula kaydettirmek isteyen velilerden alınan kayıt ücreti, kırtasiye malzemeleri, okul kıyafeti, servis gibi birçok başlıkta gerekli olan paraya sahip değilseniz çocuğunuzu okula gönderemiyorsunuz.

Çocukları çalışmaya iten nedenler konusunda neler söylersiniz?

Bu sorunun ana nedeninin yoksulluk olduğunun altını çiziyorum. Çünkü çocuklar ailelerinin tercihinden dolayı değil zorunda kaldıkları için çalışıyor. 10 milyona yaklaşan işsizlik, milyonlarca işçinin ise devletin belirlediği yoksulluk ücretinin altında bir maaş ile çalışıyor olması aile fertlerinin her birinin çalışarak hanenin zorunlu ihtiyaçlarına katkı koymaya mecbur bırakıyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayımlanan rapora göre, Kovid-19 pandemisi, açlıkla karşı karşıya kalan kişi sayısının yüzde 18 oranında artmasına neden oldu. Gıdaya erişimin giderek zorlaştığı 2020 yılında açlık sorunu yaşayan insanların sayısı 811 milyona yükseldi. Bu örnek diğer ülkeler için de geçerli. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Haziran ayında yayınladığı raporunda dünyadaki çocuk işçi sayısının 160 milyonu bulduğunu açıkladı. Çocuk işçiliğinde ikinci önemli neden ise patronların çocukları üretimde ucuz işgücü olarak görüp onları çalıştırmak istemelerinden kaynaklanıyor. Patronlar için çocuk işçilerin ikinci avantajlı yanı ise kolay yönetiliyor olmalarıdır. Yetişkin işçilerin ücret ve çalışma koşullarına geliştirebildikleri tepkiler karşısında çocukların tamamen itaatkar olmaları patronların her dönem iktidarlardan çocuk işçiliğini talep etmelerine neden oluyor. Hükümetlerde bu durum karşısında çocuk işçiliğiyle mücadelede daha çok kontrol temelli tedbirler geliştirmeyi tercih ediyor.

EĞİTİM VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI KURULMALI

Çocuk işçiliğiyle mücadele alanında neler yapılmalı?

İşsizliğin tamamen ortadan kalkması gerekiyor. Kar odaklı üretimden toplumsal çıkarları gözeten üretim modeline geçilmeli. Ücretlerin insanların temel ihtiyaçlarıyla birlikte sosyal kültürel gelişimlerini sağlayabilecekleri düzeyde olması sağlanmalı. İlköğretimden başlayıp yüksek öğretime kadar bütün eğitim öğretim süreci ücretsiz bir şekilde devlet tarafından karşılanmalıdır. Bana kalırsa bunların dışındaki geliştirilecek önlemler ancak çocuk işçi sayısını azaltmaya yarar.

TÜİK'in açıkladığı çocuk işçi verilerine ilişkin neler söylersiniz?

TÜİK uzun zamandır çocuk işçiliği ile ilgili bir araştırma yayınlamıyordu. 2020 Mart ayında açıkladığı anket sonuçlarına göre 720 bin çocuğun Türkiye'de işgücünün bir parçası olduğunu açıkladı. Açıklanan sayının gerçeği yansıtmadığını TÜİK'in işsizlik, enflasyon gibi başlıklardaki açıklamalarından biliyoruz. Mülteci çocukların iş gücünde kayıtsız bir şekilde çalışıyor olmaları ve araştırmada bu çocukların yer almaması bu raporun gerçek verilerin altında olduğunu gösteriyor. Mülteci çocuklarında dahil edilmesiyle gerçek çocuk işçi sayısının 2 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor.

Pandemi ve okullar konusuna gelirsek neler söylersiniz?

Bir buçuk yıla yakın yüz yüze eğitimin yapılamadığı pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı hep iddialı açıklamalar ile yetindi. Televizyon başında eğitimden tutunda, internet üzerinden canlı derse kadar farklı yöntemler denendi. Bu süreçte eğitim için gerekli araç gereçlere (tablet, bilgisayar, telefon) ulaşımda yaşanan sorunlar nedeniyle birçok çocuk çalışmak zorunda kaldı. 6 Eylül 2021 tarihinde okullar bu koşullarda açıldı. Okulların eğitim ve öğretime hazırlanması için dezenfektanları, temizlik malzemeleri temin edilmeli, öğretmenlerin aşılanması yapılmalı, bunlar yaşamsal koşullar için gerekli. Ancak çocukların eğitim için gerekli her türlü araç ve gereçler bakanlık tarafından ücretsiz bir şekilde karşılanmalı.

Çocukların işyerinde değil de olması gerektikleri yer olan sınıflardaki yerlerini alabilmeleri için bu şartlar sağlanmalı Kovid-19 pandemisi sürecinde kırsal alandaki öğrencilerin uzaktan eğitime ulaşma konusunda sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Bu konudaki düşünceleriniz neler?

İnternet üzerinden canlı eğitime geçildiğinde birçok çocuk internet başta olmak üzere bilgisayar, tablet, telefon gibi araçlara ulaşamadı. Devlet salgın sürecinde her alanda olduğu gibi eğitim alanında da insanların hayatını olumlu anlamda değiştirecek destek sağlama konusunda yetersiz kaldı. Salgın öncesinde kapatılan köy okulları çocukların eğitime ulaşması konusunda zorlaştırıcı bir adım olmuştu zaten. Kapatılan köy okulları yeniden açılmalıdır. Bu bir hayal değil ya da bu talepler slogansı söylemler değildir. Çocuk işçiliği ile mücadele yoksullukla mücadeleyle birlikte ele alınmadıkça, devlet emekçilerin yaşamında kendi varlığını ağırlıklı bir şekilde hissettirmediği sürece çocuk işçiliği ile mücadele temennilerde kalır. Temenni bakanlıkları yerine gerçekten Eğitim ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmalıdır.

Editör: Haber Merkezi