• Tarım alanlarını koruyarak depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?

İnsanlar, yerleşik düzene geçtiğinden beri, bulundukları coğrafyada beslenme ile yerleşme sorununu birlikte önemsemişler. Bu süreçte yaptıkları yanlışlardan olabildiğince ders alarak yaşadıkları mekan ile beslendikleri mekan sorunlarını geliştirdikleri bilime de inanarak çözmeye çalışmışlardır. Anadolu'nun geçmişten bugüne kadar yüksek yerlere kurulu yerleşimleri ve ovalardaki korudukları tarım alanları bu tercihe şahittir. Her türlü yerleşime zemin olan toprak üzerinde çıkar hırsının insan aklının önüne geçtiği vakte kadar barınma ve tarım faaliyetleri bu şekilde devam etmiştir. Buradaki sorun, çıkar hırsı ve rant ile artarak büyüdü. Tarım alanları yerleşime açıldıkça bu sorun büyümeye devam edecek maalesef.

• Tarım arazileriyle ilgili neler söylersiniz?

Tarım arazileri insanı ve insanlığı doyurur, öldürmez. Tarım arazilerimizi öldürerek geleceğimiz yok etmeyelim, aç kalmayalım, göz göre göre ölmeyelim depremlerde de. Depremlere karşı da ön koşul, 'toprak ana'mızı korumak. Toprağı koruyalım, insanlığı koruyalım, gereksiz yerlere yapılan binalar zamansız mezarımız olmasın artık. Mümkün mü, mümkün.

ÜLKEMİZ DEPREM COĞRAFYASINDA

• Biliyoruz ki ülkemiz deprem coğrafyasında size göre bu konuda neler yapılmalı?

Ülkemizde geçmişten geleceğe depremler coğrafyasında yaşıyoruz, çok acılar çektik. Bilimsel uyarıları önemsemedik. Israrla sürdürülen kişisel ve çıkarcı yanlış politikalarla daha çok acılar yaşamaya gebeyiz. Oysa, dünya sürekli değişirken yaşanan olağan deprem kaynaklı acıları önlemek ya da en aza indirmek mümkün. Depremler hep oldu ve hep olacak. Ranta dayalı çıkarcı politikalarla ülkeyi yönetenlerin yanlış tercihleri ile bizler gibi meslek odalarının bilimsel açıklamalarını yok sayan tercihleri yüzünden, acılar tarihini yenileyerek ve yineleyerek yaşıyoruz. Verimli tarım arazilerindeki fay hatlarını imar plan değişikliği için çıkar/rant uğruna oylayarak değiştirildi. Tarlalarını mezara dönüştürüp kendi kaderleriyle baş başa bırakılan insanları öldüren bu düzen değişmeli. En son 30 Ekim 2020 tarihinde, saat 14:51'de, İzmir Seferihisar Körfezi açıklarında, Kandilli Rasathanesi verilerine göre 6.9, TV'lere göre 6.6, dış bilimsel kaynaklara göre 7.0 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Şekile, büyüklüğe ve afet bölgesi ilan ölçütlerine takılmadan, acılarımıza baktık, acımızı yaşadık.

'SORUNLARI VE SOMUT ÇÖZÜMLERİ KONUŞMALIYIZ'

Toprağı ve tarım arazilerini önemsemeden verilen imar izinleri, yine geçmişten geleceğe önceden alınmayan derslerden uzak sonradan kurtarılan insan mucizeleri ile mutluluk arayışları, asıl sorunları ve somut çözümleri konuşmaktan uzaklaşmamıza neden olur. Oysa mutluluk, beton yığınları arasında yaşamakla değil, doğaya dönüş ve toprağa saygı ile mümkün. 2020 depreminde yaşamını kaybeden meslektaşımız Fatma Öztürk'ün acısını yüreğimizde yaşıyoruz. Yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızın acısını yaşıyoruz. İzmir'de 114 can kaybı, 1035 yaralı var. Ülkemiz üzgün, ülkemiz insanı yinelenen soruna ve nedense sıra gelmeyen bu konudaki çözümsüzlüğe kızgın. Kurtarma çalışmalarına fedakarca gönüllü katılanlara ve sağlık personelimize minnetimiz sonsuz. Derdimiz en az kayıp ile bu yaramızı da birlikte aşmak oluyor. Yaşamını kaybedenlerin ruhları şad olsun, ailelerine baş sağlığı ve sabır, yaralılara acil şifa diliyoruz. Ülkemiz artık depremleri ölümsüz yaşamalı, en az ölümlü, mümkün mü, istenirse mümkün.

TOPRAĞIN ÖZELLİKLERİ

• Deprem konusunda toprak ve toprak özellikleri konusunda anlatacaklarınız neler?

Merkezi yönetimden yerel yönetime her ölçekte yapılan ve onaylanan imar planlarının afet riskine göre hazırlanması için ön koşul yer seçimi yapılmalıdır. Yer seçiminde, öncelik zemin, zeminde öncelik, topraktır. Toprak ve toprağın özelliklerini jeolojik oluşumu dahil bilmemiz, toprağı bilimsel olarak tanımamız mümkün. Detaylı toprak etüt ve haritalamanın ötelenmemesi gerekiyor. Verimli topraklarımızı koşulsuz koruyan ülke ve yerel imar planlarına zorunlu altlık olacak Arazi Kullanım Planlamasının yapılması gerekiyor. Uygun kullanımlara göre yer seçimi mutlak zorunluluk olmalıdır. Jeofizikten jeolojiye, mimarlıktan inşaat mühendisliğine, şehir plancılarından ziraat mühendislerine, çözüm; uygun zemin/yer seçimi, doğru tasarım ve uygun proje, doğru uygulama, öncesi ve sonrasında sürekli sıkı denetim yapılmalı. İzmir ili Bayraklı ilçesi özelinde yaşanan depremde tutuklanan sanıklar arasında, oradaki o toprağın yanlış kullanımına izin verenler var. Düne kadar sebze meyve üretenlerin arazilerine dünden bugüne kocaman kocaman rant binaları dikenlerin büyük günahı var. Gediz nehrinin eski yatağından oluşan alüvyon dolgulu yumuşak zeminli bölgeye denetimsiz ve deprem kurallarına aykırı yapılaşmaya izin verilmemesi gerekirdi. Ülkemizin diğer verimli tarım arazileri de imara açılmaması için mücadele edeceğiz.

• Bu arada TMMOB da geçtiğimiz günlerde İzmir depremiyle ilgili bir deprem gözlem raporu yayınladı buna ilişkin söyleyecekleriniz nelerdir?

2 Kasım 2020 tarihli 'TMMOB İzmir Depremi İlk Gözlem Raporu'nda belirtildiği gibi; 'Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır.' Bizim de düşüncemiz bu yöndedir.

• Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

İnsan doğayı dizginlese de tutsak edemez, doğa özel mülke dönüşmez, doğa özgürdür, doğa kendine yapılan ihaneti affetmez, öcünü alır bir şekilde. İnsana her daim sadık olan toprak kendine yapılan nankörlüklere kızgın. Toprağı tanımak gerekli önce, insanların geçmişten gelen yer seçimi tercihlerini, insanın sınırsız hırsını ve rant arzusunu, ve sonra mimari tasarımı ve inşaatı ve denetimi sorunsuz yapılmalıdır. Doğa uyarıyor insanlığı deprem, sel, çığ ve heyelan ile dur ve düşün diyor insanlığa, duralım artık.

Editör: Haber Merkezi