Asım Yücesoy 90 yaşında. 50 senelik eşi Perihan Yücesoy ile birlikte Bağlıca'da bir bakım evinde kalıyor. Gençliğinde Almanya'da resim ve grafik sanatlar eğitimi alan sanatçı 90 yıllık ömrüne birçok ödül ve başarı sığdırdı.

1930'da Amasya'da doğan ve sanatçı bir aileden gelen Asım Yücesoy, babası Giriftzen Asım Bey'ineski Osmanlı paşalarından yani saraydan geldiğini belirterek şöyle konuştu: 'Çok büyük bir müzisyen olan babam, klasik Türk müziği çalgılarından neyin günümüzde unutulmuş bir cinsi olan girift adlı çalgının son icracısı olarak kabul edilir. Girift de devrinin en başarılı icracısı idi. Atatürk'ün en sevdiği şarkı 'Cana Rakibi Handan Edersin' eseri babamındır. Atatürk ile çalıştığı için o günkü yönetimle ters düşüyor ve padişah tarafından Amasya'ya sürülüyor. Amasya'da kendine bir düzen kuruyor. İlk eşi rahmetli olmuş ve Amasya'ya bekar gidiyor. Babam çok yakışıklı ve uzun boylu bir adamdı. Amasya'da kendine yeniden bir hayat kurup ve müzik çalışmaları yapıyor. Sonra Atatürk onu hiçbir zaman bırakmamış. Yücesoy soyadı da Atatürk tarafından bizlere verilmiş.

Atatürk imzalı 'Bundan böyle soyadınız Yücesoy'dur.' bir belge vardı. Ankara'daki evim yanmıştı.O yangında bir çok şey kül oldu. Ama en çok da o belgenin yanmasına çok üzüldüm. Komşunun evinde yangın çıkıyor ve benim evime de sıçrıyor. Hala yanık halıları anı olsun diye saklıyorum.'

'BABAMI HİÇ GÖRMEDİM ANNEMİDE 5 YAŞINDA KAYBETTİM'

Annesi hamileyken babasının öldüğünü ifade eden Yücesoy, 5 yaşındayken de annesini kaybettiğini söyledi. 12 kardeş olduklarını belirten Yücesoy, 'İlk annemizden 6 çocuk, 6 da benim dahil olduğum ikinci anneden. Babam, Amasya'da annemi sokakta görüyor ve çok beğeniyor. Aralarında 38-40 yaş fark var. O dönemin mantalitesi değişik tabi. Çok da mutlu oluyorlar. Babam öldükten sonra annemin çok talibi oluyor ama evlenmiyor. Annem, 'Ben bir kere evlendim çok mutlu oldum. Bu dünyamı yıkamam' diyor.' Ses sanatçısı, tiyatro, sinema ve dizi film oyuncusuIşıl Yücesoy'un müzik öğretmeni olan abisi Selahattin Yücesoy'un kızı olduğunu belirten Asım Yücesoy, 'O da çok değerli bir sanatçıdır.' diyerek bütün ailesinin sanata gönül verdiğini belirtti.

'BU ÇOCUK OKUMAYACAK DEDİLER'

Resimle tanışma hikayesinin ortaokul döneminde resim öğretmeni Şerif Baykurt'un sayesinde olduğunu ifade eden Yücesoy, 'Çok iyi bir eğitimciydi. Resme çok değer veriyordu. O zamanlar Kırklareli'nde yaşıyorduk. Ortaokul 3'üncü sınıfta yaptığım Trakya'da birinci oldu sonra o resim Türkiye'de de birinci oldu ve aradan yıllar geçtikten sonra da dünya birincisi oldu şu anda ise bir müzede sergileniyor.'dedi.

Yücesoy konuşmasını şöyle sürdürüyor: 'Bu çocuk okumayacak, adam olmayacakdiyorlardı.Tembel değildim fakat aklım hep sanatta olduğu için derslere kendimi veremiyordum. Pek çok kez sınıfta kaldım. İstanbul'da matbaacılık okulu açılmıştı. 'Bu çocuğu oraya verelim' dediler. 1953 yılında okulu birincilikle bitirdim. Oradaki hocam Mustafa Aslıer de üzerime çok eğiliyordu resmi geliştirmemi çok istiyordu.'

SAFİYE AYLA YAŞAMINI DEĞİŞTİRMİŞ

Bütün ailenin müzikle uğraştığını bu nedenle müziğe de büyük bir ilgisinin olduğunu ifade eden Yücesoy, 'Okulu bitirdikten bir yıl sonra Safiye Ayla ve Yesari Asım Arsoy 'Seni İstanbul Radyosu'na alalım' dediler. Ve ben İstanbul Radyosu Ses Sanatçılığı sınavına girdim ve kazandım. Açıkçası aileden gelen köklü bir eğitim olduğu için benim bilgi düzeyim amatör bir insana göre kendiliğinden oluşmuştu.'

Safiye Ayla ile tanışma hikayesinide anlatan Yücesoy, 'İstanbul'da İleri Türk Musikisi Konservatuarı var. Burnumu sokmadığım yer kalmadı. Orada Safiye Ayla'nın konseri vardı. Bende o konsere gittim. Safiye Hanım, 'A sen Asım Bey'in oğlu musun, hadi bir şarkı söyle' dedi. Safiye Ayla çok başarılı buldu beni. 'Seni Ankara Radyosu'na göndereceğim orada da imtihana gireceksin' dedi. Hakikaten de öyle oldu. Safiye Ayla elimden tuttu.' dedi.

Bir yıl Ankara Devlet Konservatuarı'nda piyano dersleri aldığını belirten Yücesoy, 'Ben hem Türk Musikisini hem de Batı Müziğini çok sevdim.' dedi.

MÜZİĞİN DUAYENİ İSMAİL BAHA SÜRELSAN'DAN DERS

Yücesoy konuşmasını şöyle sürdürdü: 'İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ni Resim Bölümü'nün sınavına da girdim orayı da kazandım. O sayede resmim de gelişti. Askerlik döneminde yedek subaylık için Ankara'ya geldim. Askerlik bitince ne yapacağım diye düşünmeye başlamıştım. Bu arada Ankara'da hem Ankara Radyosu'nda şarkı söylüyordum hem de askerliğimi yapıyordum. Bana direkt sanatçı pozisyonu verdiler. Bu benim için ağır bir süreçti. Onlara, 'Benim daha çok öğreneceğim şey var' diyordum.

Bir gün yedek subaylık döneminde radyo dinliyorum. Radyoda, Nevin Demirdöven bir şarkı seslendiriyor çok etkilendim şarkıdan. O sıralar evim Maltepe'deydi. Şarkının bestecisini öğrenmek istedim. Şarkının kime ait olduğunu öğrenmek için radyoya gittim. Radyoya gittiğimde 'İsmail Baha Sürelsan'ın bestesi.' dediler.

O zamanın Milli eğitiminmüdürlerinden birisi ailenin çok eski dostlarından o da İsmail Baha Sürelsan'ı tanıyormuş. Beni İsmail Baha Sürelsan ile tanıştırdı. Aslında çok şanslıydım ve bu şansım sayesinde hayat bana çok cömert davrandı. Evet ben gayret ettim ama sırf gayretle değil şanslıydım. Beni İsmail Bey'e götürdüler. Sesimi dinledi. Çok kalın güzel bir sesim vardı. 'Bu ses benim yıllardır aradığım ses. Sen benden ders almak ister misin?' dedi. 'Benim için büyük bir nimet' dedim. Ve ben onun sayesinde meşhur oldum ve de çok iyi bir müzik temeli aldım. Emel Sayın ve Gültekin Çeki (Eski Dostlar şarkısının bestecisi) ile beraber yetiştirdi bizi. Böylece müzik alanında isim oldum.'

'ZEKİ MÜREN SINIF ARKADAŞIMDI'

İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde Zeki Müren'in sınıf arkadaşı olduğunu pek çok ünlü isimle dostluklarının olduğunu belirten Yücesoy, 'Adnan Menderes, Alaeddin Yavaşça, Türk sanat müziği sanatçısı ve koro şefi Mustafa Sağyaşar ve Gönül Akın iyi dostlarımdı. (Gönül ile Amerika'ya gitmiştik. Oğlu oradaki bir üniversitede profesördü. Beraber sergi açtık New York ve Washington'da) Muazzez Abacı da öğrencimdi.

ALMANYA'DAN GELEN BİRİNCİLİK

36 yıl TRT'de ses sanatçılığı yapan buna rağmen bütün gayesinin resim olduğunu belirten Yücesoy, 'Bir teklif aldım Almanya'dan. Türkiye'den gittiğim zaman Basın Yayın Tanıtım Dairesi'nde Müdür muaviniydim. Ama TRT radyosunda da şarkı söylüyordum.' dedi.

Bu arada katılmış olduğu bir yarışmada Türkiye'yi tanıtıcı afiş ile derece alan Yücesoy, Almanya'dan aldığı bir teklif üzerine Hamburg'a gittiğini sonrasında Frankfurt Staatlicee Kunst Schule'nin resim ve grafik bölümlerini derece ile bitirip 1963 yılında Prof. Kario Ruppert atölyesinden mezun olduğunu söyledi.

'DANS KRALI SEÇİLMİŞ'

Yücesoy Almanya'dan aldığı teklifi ise şöyle anlattı: 'Basın Yayın Tanıtma Dairesi'ne Grafik Sanatçısı ve Reklam Müdürü olarak tayin oldum. Müdür beni odasına çağırıp 'Asım Bey Almanya'da iki kişi geldi sizinle tanışmak istiyorlar' dedi. O zamanlar tabii Almancam yok. Ailede genelde Fransızca konuşulur. Bu nedenle Fransızcam vardı. Almanya'dan gelen o iki kişi 'Yaptığınız bir afiş uluslararası ödül kazandı' dediler. Afişi görmüşler ve çok beğenmişler Hamburg'dan gelip Ankara'da beni buluyorlar.

Onlara, 'Benim idealim resim yapmak' dedim. 'Hamburg'a gelirseniz Almancayı öğrendikten sonra geceleyin üniversiteye gidersiniz gündüzde hayatınızı kazanmak için grafik sanatçısı olarak çalışırsınız.' dediler. Sonrasında Hamburg'da çok dürüst hareket etmediler. İyi kötü müzikte ve resimde ismi olan bir insanım. Türkiye'ye dönmek istedim. Bir gün gazete okurken dayımın resmini gördüm. Frankfurt'a baş konsolos olarak tayin olmuş. Hemen işimden ayrıldım. Türkiye'ye dönmeden dayımı, yengemi ve çocukları görmek istedim.

Sefarette (Elçilik) Mahalli katip olarak çalışan Kemal adında çok iyi bir arkadaşım vardı. Kemal, 'Taaa buralara kadar gelmişsin gazetede bir iş ilanı var imtihanla grafik sanatçısı aranıyormuş, imtihana bir gir ne kaybedersin' dedi. Bende onu kırmayıp sınava girdim.İki kişi sınavı kazanmış biri benim diğeri de Hintli bir arkadaş.

O akademi mezunuydu. Yani bu işin en üst seviyesine erişmiş bir sanatçıydı. Bu arada 6 ay içinde derdimi anlatacak şekilde Almanca öğrendim. Bir ailenin yanında oda tuttular. Sabah işe gidiyordum saat 16:00'a kadar grafik sanatçısı olarak çalışıyordum ondan sonra da yüksekokula gidiyordum gece 23.30'a kadar da öğrenim görüyordum. Okul 4 seneydi ama ben iki buçuk yılda okulu birincilikle bitirdim.'

1964 yılındaAlmanya'da dans kralı seçildiğini belirten Yücesoy, 'Her şeyi yaptım. Doyumsuzluk değil ben 90 yaşındayım ama hiçbir zaman kendimi 90 yaşında hissetmedim.' dedi.

Editör: Haber Merkezi