Acıyı, neşeyi, aşkı, ölümü, öfkeyi kısacası yaşadığımız ve hissettiğimiz her duyguyu müzikle dışa vuran Ritm ve Perküsyon Sanatçısı Cemal Özkızıltaş ile müzikal yolculuğu üzerine konuştuk.

• Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Cemal Özkızıltaş kimdir? 1988 yılında Ankara'da doğdum. İlkokul ve lise yıllarında her ne kadar çalışkan bir öğrenci olsam da genlerimdeki müzik tutkusu her şeyin önüne geçti ve hayatımı bu yönde şekillendirmeye başladım. Lisans eğitimimi Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı'nda, pedagojik formasyon eğitimimi Gazi Üniversitesi'nde, yüksek lisans eğitimimi ise Hacettepe Üniversitesi'nde tamamladım. Evliyim, akademisyen bir eşim ve henüz yolda olan, kısmetse Şubat ayında dünyaya gelecek bir bebeğimiz var. Ayrıca 2015 yılından beri TRT Ankara Radyosu'nda ritim saz sanatçısı olarak görev yapıyorum.

• Müzik ile serüveniniz nasıl başladı? Bize müzikle olan hikayenizi anlatır mısınız?

Müzik benim için doğuştan gelen, genlerle aktarılmış, kaçınılmaz bir serüven diyebilirim. Baba tarafından müzisyen olan bir ailenin ferdi olmanın etkisiyle küçük yaşlarda müziği işitme ve kavrama yetisinin farkına vardım. Bu farkındalığın üzerine giderek müzik yapma çabalarım başladı. Algıladığım ve icra etmek istediğim müziği, evdeki en ulaşılabilir enstrüman olan ritim çalgıları ile yorumlamaya çalıştım. Mahalle düğünleri ve amatör korolar ile başlayan icracılık yelpazesi, zamanla genişleyerek farklı birçok platforma taşınmaya ve gelişmeye başladı. Bugüne kadar müziğin icra edildiği yurtiçi ve yurtdışındaki hemen hemen tüm platformlarda yer alma şansım oldu. Bunun yanında akademik çalışmalar ve araştırmalarda bulundum. Bugün ise sadece inandığım, haz aldığım müzik projelerinin içinde yer almaya, araştırmaya, öğrenmeye ve kendi müziğimi yapmaya çalışıyorum.

'KENDİ RUHUMDAKİLERİ MÜZİK YARATICILIĞINA DÖNÜŞTÜRÜYORUM'

• Cemal Özkızıltaş'ın hayattaki dinamikleri ve bir müzisyen olarak beslendiği noktalar neler?

Bu soruyu, bana çok sık sorulan bir soruyla cevaplamak isterim: 'Neden sadece ritim sazlardan oluşan bir çalışma yapmıyorsun?' diyorlar… Bana göre müzik; ezgi, ritim, armoni ve söz unsurlarının birbiri ile muhteşem uyumundan ortaya çıkan ve dinleyicide bir haz uyandıran sesler bütünü. Ben dinlediğim, eşlik ettiğim ya da kendi yaptığım müziklerde bu unsurlardan besleniyor ve en uygun şekilde bu unsurların içinde var olmayı, gerektiği zaman gerektiği kadar sıyrılıp tekrar yerime dönmeyi seviyorum. Kendim bir ritim saz icracısı olarak sadece ritim sazlardan oluşan bir müziği uzun süre dinleyemiyorum. Sadece etüt ederken, çözümleme yaparken veya yazıya dökmek için dinlediklerim oluyor tabi ki ama bu sadece matematiksel bir dinlemeden ibaret. Bence müzik yapmanın en zor kısmı kendine müzik yapabilmektir. Çünkü kendi müziğini yapmak için icracılığın yanında birçok konuya da yeterince hakim olmak gerekiyor. Sadece icra boyutunda olmak, hep başkasının müziğine eşlik etmek veya tek başına kendi istediğin şekilde var olmak demektir. Bunu kötü anlamda söylemiyorum eşlik kısmı da ustalık, birikim, tecrübe, uyum gerektiren bir konu ve ben kendime yaptığım müzik dışında hep bu alanda severek müziğe hizmet etmeye çalışıyorum. Yapım gereği de bu işi en disiplinli şekilde yapmaya özen gösteriyorum. Fakat kendi müziğini ortaya koymak için kafanda tasarladıklarını ifade edebilecek düzeyde argümanlara sahip olmak da gerekiyor. Bunun farkına vardığım günden beri müziğin nazariyat, teori, pratikteki uygulanışı, müzik yazısıyla ifade edilmesi, seslendirilmesi ve kaydedilmesinde kullanılan sistemler gibi konularda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bu konuda yol aldıkça da kendi ruhumdakileri müzik yaratıcılığına dönüştürüyorum.

'FARKLI ŞEHİRLERDEN 30 MÜZİSYEN BU ALBÜMDE BULUŞTU'

• 'Cemal Özkızıltaş- Buluşma' isimli bir albüm çalışmanız da var. Albüme dair nasıl geri dönüşler aldınız? Bize biraz albümünüzden de bahsedebilir misiniz?

Müzik yaşantım boyunca, birlikte müzik yapmaktan haz aldığım, alanında ustalaşmış kıymetli müzisyen dostlar biriktirdim. Hayallerimden bir tanesi her biriyle kalıcı bir eser ortaya koymaktı ve bu hayalimin bir bölümünü 'Buluşma' olarak adlandırdığım albüm projesine dönüştürdüm. Albümdeki eserlerin düzenlemeleri ve kayıtlarını üniversiteden mezun olduktan sonra Ankara'da hobi amaçlı kurduğumuz ses kayıt stüdyomuzda tamamladık. Albüm, Türk müziği içindeki birçok formdaki eserin yorumlandığı sekiz enstrümantal, iki sözlü eserden oluşuyor. Sözlü eserlerden birisi Neşet Ertaş ustaya ait. Ustanın 'Yardan Ayrı Düşeli' adlı eserini yeniden düzenleyerek Özgür Can Çoban'ın yorumuyla dinleyicilere sunduk. Bunun yanında hüzünlü besteleri ve büyüleyici sesi ile bilinen ve maalesef geçen yıl aramızdan ayrılmış olan Murat Omurtağ'ın yorumladığı 'Yoruldum' adlı bestesi de yine albümde yer alan sözlü eserden bir tanesi. Öte yandan Fahri Kayahan'a ait yılların eskimeyen şarkısı 'Ayrılık Ateşten Bir Ok' şarkısını da enstrümantal olarak düzenleyip sunduk. Bunlar dışında genel olarak Türk Halk Müziği eserlerinin yer aldığı projede iki adet enstrümantal beste de yer alıyor. Farklı şehirlerden yaklaşık 30 müzisyenin yer aldığı bu albüm, tamamen gönülden geçenlerin, dostluğun ürünü aslında. Kısacası kendimiz için çalıp söylediğimiz, kapak fotoğrafından video kliplerine kadar gönüllerin birlikteliğini hissettiren kalıcı bir hatıra oldu diyebilirim. Dinleyicilerin yorumları da hep bu yönde oldu. Samimi, içten ve her duyguyu yansıtan bir albüm olduğu dönüşlerini alıyorum. Ayrıca içeriğinde farklı formları ve icracıları barındırması, dinleyen herkesin kendinden bir şeyler bulmasını sağlıyor.

'ANADOLU MÜZİĞİNİ DÜNYAYA TANITMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

•Ayrıca 2018 yılından bu yana Anadolu'nun ezgilerini yaşatmaya çalışan 'Arpanatolia' adlı grupta da yer alıyorsunuz?

Bize biraz Arpanatolia'yı anlatır mısınız? Arpanatolia, yaklaşık 10 yıl önce Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası arp sanatçısı Çağatay Akyol ile TRT Ankara Radyosu nefesli çalgılar sanatçısı Ferhat Erdem tarafından kurulan, benim de 2018 yılında dahil olduğum, binlerce yıllık Anadolu müziğini arp, geleneksel nefesli ve ritim çalgıları ile sentezleyerek dünyaya duyurmak üzere yola çıkan bir grup. Konserlerimiz İngilizce Türkçe sunum ve görsellerle birlikte dinleti tadında yapılıyor. İcra ettiğimiz eserler hem trio hem de senfoni orkestrası ile icra edilecek şekilde aranjörler tarafından ayrı ayrı düzenlenmiştir. Yurtiçi ve dışında büyük ilgi gören Arpanatolia ile 2018 yılından bu yana Türkiye'nin birçok bölgesi ile Kanada, İtalya, Çin, Bulgaristan ve Macaristan'da konserler verdik. Pandemi sürecini sağlıklı bir şekilde geride bıraktıktan sonra Anadolu müziğini dünyaya tanıtmaya devam edeceğiz.

•Ana enstrümanınız vurmalı çalgılar ama bağlama da çalıyorsunuz. Başka hangi enstrümanları çalıyorsunuz?

Öncelikle ritim enstrümanları dışındakileri çalıyorum diyemem. Sadece biraz fikir sahibiyim ve kendi kendime uğraşıyorum diyebilirim. Konservatuar yıllarında ritim çalgıları bölümü olmadığından nefesli çalgılardan kavalı seçmek durumunda kaldım. Bunun yanında da yardımcı çalgı olarak bağlamayı tercih ettim. Kendi branşı dışındaki çalgıları biraz tanımak ve onların metotlarını kendi çalgılarına uyarlamanın müzikalite açısından çok geliştirici olduğunu düşünüyorum. Dünya çapındaki usta müzisyenlere baktığımızda da bir başka enstrümandan veya tarzdan etkilendiğini, kesinlikle bir yan enstrüman da icra ettiğini görmekteyiz.

• Kimleri daha çok dinliyorsunuz?

Önceleri bu sorunun cevabı net olarak verilirdi fakat günümüzde her şeye kolay ulaşmanın verdiği rahatlık ve üretimin hızlı olması ile çok fazla müzisyeni dinleme şansımız oluyor. Buna bağlı olarak da dinlediğim kişi ve projeler sürekli değişiyor. Bazen bir video veya müzik kaydına denk gelip dinledikten sonra kimi dinlediğime baktığım zamanlar bile oluyor. Özetle ruhuma ve müziğime katkı sağlayacak, estetik kaygı güdülerek yapılmış, müzikalitesi yüksek tüm yapıtları dinliyorum.

'HERKESE HİTAP EDEBİLECEK KADAR MÜZİK ŞEKLİ VAR'

• Müziği insan yaşamının genel akışı içinde nasıl bir yere yerleştiriyorsunuz?

Müzik, insanın doğumundan ölümüne kadar her ruh haline eşlik eden kadim bir dost diyebilirim. Ninni ile başlayan yaşam serüveninde herkese hitap edebilecek kadar müzik şekli var. Teknolojiye bağlı olarak değişen, gelişen insan yaşamına bağlı olarak müziğin de sürekli değişime uğradığını çok rahat görebiliyoruz. Dolayısıyla durum birçok artı ve eksiyi de beraberinde getiriyor. İstediğin müziğe ulaşmak veya müzik üretmenin kolaylaşması en büyük artı fakat çok çabuk tüketilmesi de en büyük eksisi diyebilirim.

'RİTMİN RUHU' ADINI VERDİĞİM ÜÇ TANE TEKLİ ESER YAYINLANDI'

• Şu an üzerinde çalıştığınız projeler nelerdir?

Teknolojinin ilerlemesi ve sosyal medyanın günümüzde çok aktif olmasına bağlı olarak albüm projesi artık düşünmüyorum. İmkan ve enerjim oldukça evimdeki stüdyomda düzenlediğim eserleri yine birbirinden kıymetli müzisyen dostlarımla kaydedip tekli olarak sosyal platformlar üzerinden yayınlıyorum. 2020 yılından bu yana 'Ritmin Ruhu' adını verdiğim 3 tane tekli eser yayınlandı. Bu eserlerden bir tanesi Türk Halk Müziği formunda bir Samsun türküsü, ikincisi Klasik Türk Müziği formunda bestelenmiş bir saz semai, üçüncü eserimiz ise bilinen 'Esmerim Biçim Biçim' adlı türkünün flamenko ile sentezinden ortaya çıkan farklı bir düzenleme olarak klibi ile birlikte yayınlandı. Bu tarz tekli çalışmalarıma fırsat buldukça devam ediyorum. Bunun yanında ritim hakkındaki araştırmalar ve uygulamalardan elde ettiğim bilgileri yorumlayarak yazıya dökmeyi veya Youtube üzerinden anlatım şeklinde sunmayı planlıyorum.

Editör: Haber Merkezi