Acıyı, neşeyi, aşkı, ölümü, öfkeyi kısacası yaşadığımız ve hissettiğimiz her duyguyu müzik ile dışa vuran Besteci ve söz yazarı Cenk Yeles ile, müzikal yolculuğu üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

• Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Cenk Yeles kimdir?

Kendimi, 'Müzik insanı' olarak tanımlayabilirim. Yaklaşık 30 yıldır devam eden profesyonel müzik serüvenimin beni bu noktaya taşıdığına inanıyorum. 1989 yılında Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi bölümü ile başlayan bu yolculuk, uzun yıllardır besteci, söz yazarı, aranjör, multi enstrümanist ve müzik eğitimcisi olarak devam ediyor. Bu kadar uzun bir süre zarfında müzikten koptuğum bir gün bile olmadı. Müziksiz yapamam.

• Müzik ile serüveniniz nasıl başladı?

Sizi besleyen, domine eden, bu yola sürükleyen ne oldu? Müziğe duyduğum hayranlık ilkokul yıllarında başladı. O günlerde blok flüt ile bir şeyler çalmanın verdiği his, beni bilmediğim büyülü diyarlara götürüyor gibiydi. Daha sonra org ve mandolin ile tanıştım. Tam olarak neden bu yola girdiğimi bilmiyorum. İçten gelen bir şeydi. Hiçbir zaman da kopamadım. Annem emekli öğretmen Sabahat Duğan, bendeki bu tutkuyu erken yaşlarda fark etti ve desteğini hiçbir zaman eksik etmedi. Ortaokul ve lise müzik öğretmenlerim de çok iyiydi. Beni, birçok müzik türüyle tanıştırıp beslemeleri, üzerimde çok etkili oldu. Her şeyi dinliyor, çalmaya, anlamaya çalışıyordum. Müziğin her türünden, hayatımın farklı dönemlerinde beslendim, zevk aldım.

'MÜZİĞE ÇOK ŞEY BORÇLUYUM'

• Cenk Yeles'in hayattaki dinamikleri ve bir müzisyen olarak beslendiği noktalar neler?

Müzik, aslında hayatımın en önemli dinamiği. Ona gerçekten çok şey borçluyum. Müziğin insana verebileceği şeyler, birkaçı dışında kelimelerle ifade edilebilecek kadar basit değil. Üretmemi sağlayan potansiyelin büyük bir bölümü, geçmişten gelen müzikal hafızam. Bu hafızayı da yıllarca her türlü müziği dinleyerek, çalmaya ve anlamaya çalışarak farkında olmadan kazandım. Çalıştığım projelerden bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Endülüs müziği, Şark Sofrası, Epik-Senfonik tarzlar, Ortadoğu, Anadolu, animasyon filmler, tiyatro eserleri için müziklerim, birbirinden bağımsız onlarca müzik türü ve talebi beni zorlamadığı gibi, birçok müzik türünü tanıyor, biliyor ve icra ediyor olmam bana önemli bir avantaj sağladı. • Belgesel film ve tiyatro müziği çalışmalarınızın arasında 'büyük haz duygusuyla gerçekleştirdik' dediğiniz iş hangisi oldu? Çalıştığım projelerin büyük bölümü bana haz verdi. Tek bir isim söylemem zor. 'Endülüs, Gönlümün Sağ Alt Köşesi, Gece' gibi belgeseller sevdiğim yapımlar arasında başı çekiyor.

'MUTLAKA SENARYOYU İSTİYORUM'

• Müzisyen kimliğinizle birçok yapıma film müzikleri üretiyorsunuz. Sizlere gelen yapımların müziklerini oluştururken nasıl bir metot izliyorsunuz?

Özel bir metodum yok.. Zihnimde, müzikal çatıyı kurabilmem için önden mutlaka senaryo istiyor, yapımı anlamaya çalışıyorum. Daha sonra gelen görüntüler birçok şeyi yerine oturtuyor. Belgeselin ya da yapımın seslendirmesini bile müzikal olarak dikkate almanız gerekiyor. Seslendirme sanatçısının ses tonu, okuma hızı, metin yoğunluğu bile, eseri çalışırken dikkat etmeniz gereken önemli noktalar.

• Kimleri daha çok dinliyorsunuz?

Kişi bazında seçici değilim ve alışkanlıklarım yok. Ruh halimi değiştirmek için ya da ruhum ihtiyaç duyduğu için müzik dinliyorum. Ayrıca müzik dinlemek için özel zaman ayırılması gerektiğini düşünüyorum. Kendi yaptığım müzikleri genelde sonradan dinlemiyorum, etkisinden kurtulmak ve müzikal hafızamı sürekli taze tutmak zorundayım. Müzik türü konusunda ise seçici hiç değilim. Her tür müziği dinlerim.

'MÜZİK HAYATIN İÇİNDE MUTLAKA KENDİNE YER BULUR'

• Müziği insan yaşamının genel akışı içinde nasıl bir yere yerleştiriyorsunuz?

Bu soru üzerine saatlerce konuşulabilir ama bana göre nefes almak gibidir müzik. Nefes almıyorsanız, yaşamıyorsunuz demektir. Müzik, hayatın içinde kendine mutlaka bir yer bulur. Müziksiz bir hayat düşünmemiz mümkün değil. Dünyada örnekleri var mı bilmiyorum ama içinde müziğin olmadığı bir toplum görülmemiştir. Müziğe hayatınızda yer vermek ve müziği anlamaya çalışmak zorundasınız. Hayatın en önemli dinamiklerinden biri de bu.

• Müziğin Nina Simone'un da dediği gibi, içinde bulunduğu zamanı yansıtması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Müziğin içinde bulunduğu zamanı yansıtmasından ziyade, bestecisinin anlatmak istediğini taşıyabilmesi daha önemli diye düşünüyorum. İsteseniz de istemeseniz de müzik zaman içinde kronolojik bir sıraya zaten oturuyor. Ayrıca, içinde bulunduğu zamanı yansıttığı gibi, geçmişi veya geleceği de yansıtabiliyor. Müziğin sihri zaten burada.

'ENSTRÜMANTAL BİR ALBÜM ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUM'

• Şu an üzerinde çalıştığınız projeler nelerdir?

Şu an kendi enstrümantal albümüm üzerinde çalışıyorum. Uzun süredir, benden böyle bir beklenti içerisinde olan insanları mutlu etmek ve arkamda bir şeyler bırakabilmek adına böyle bir karar aldım. Bana sosyal mecralardan en çok sorulan, en beğenilen çalışmalarımı, kendi kayıt stüdyomda değerli müzisyen arkadaşlarımın yardımlarıyla 9 parçalık bir albüm haline getirdim. Şu an mastering aşamasında ve yakında dijital mecralarda yer alacak. Sizin vasıtanızla duyurmuş olayım. Daha sonra sesimi, kendi şarkılarımdan duymak isteyenler için 3-4 şarkılık bir maxi single çalışmam olacak.

Editör: Haber Merkezi