Bugünkü röportaj konuğumuz Ankara'nın kitap toplayıcılarından biri olan sahaf Osman Andiç ile 'Kaldırım Kütüphanesi'nde ikinci el kitapların arasından geçmişe, bugüne ve geleceğe dair uzun bir yolculuk yaptık.

• Osman Andiç kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Üniversite maceram biraz farklı gelişti. Önce Marmara Üniversitesi Matematik Bölümü'ne gittim. Lisede bir arkadaşım matematik bölümüne gitmek istiyordu ben de 'Üniversitede matematik bölümüne mi gidilir?' diye sürekli dalga geçiyordum. Dalga geçtiğim bölümde okumak zorunda kaldım. Üniversiteye ek kontenjandan girdim. Bir arkadaş için ek kontenjandan başvuru yapacaktık ama onun formunu vereceğimize benim formumu verdik. Tesadüfen Marmara Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi oldum. O bölümü üç yıl okuyup yapamadığım için yarım bıraktım. Sonrasında İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü'ne geçtim. Onun da biraz hikayesi farklı. Bir arkadaşım 'ÖSS'ye hazırlanıp sınava girelim. Seni sınavda geçeceğim' dedi. Tabi ben hiç hazırlanmadım sınav tarihini bile unutmuştum. Açıkçası kazanamayacağımı düşünüp rahat davranıyordum. Tercihleri öylesine yaptım. Bir mucizeyle sen git İstanbul İktisat Bölümü'nü tuttur bir… Hem de ilk tercihimdi. O bölüm de biraz maceralı sürdü 7 yıl da anca bitirebildim. Sonrasında mezun olur olmaz Ankara'ya döndüm.

'9 YAŞINDA İŞPORTACILIĞA BAŞLADIM'

• Peki, kitap ile serüveniniz nasıl başladı?

Mezun olduktan sonra ufak tefek işlere girdim ama kitap işinin bir evveliyatı vardı. Çok önceleri yani 9 yaşından lise son sınıfa kadar işporta açıyordum.

• Kitapla tanışma hikayeniz 9 yaşında başladı diyebilir miyiz?

Kitap satma işi 9 yaşında başladı ama kitaba dokunuşum daha çok erken yaşlarda oldu. Her yazın sonunda ders kitaplarımı satıyordum. Sonra bu iş hoşuma gitmeye başladı. İstanbul'a gittiğimde de sahaflardan da arkadaş edindim. Sonrasında Ankara'ya geldiğimde 'Bu işi yapabilir miyim, işportaya çıkabilir miyim?' diye düşünürken kitaplardan kopamayacağımı anladım. Aslında bildiğim işi de yapmak istedim diyebilirim. Bu nedenle işportada ikinci el kitap satmaya başladım. 'Kaldırım Sahaf' isminin hikayesinin bir bölümü işportacılıktan geliyor. Diğer kısmı da 'Kaldırımların altında hayat var' söylemi üzerinden.

'HEM KALDIRIM TAŞIYIZ HEM KALDIRIMIN İÇİNDEYİZ'

• 'Kaldırımların altında hayat var' söylemi ile ne anlatmak istiyorsunuz?

'Kaldırımda hayat var' 1968 yılının özel bir sloganı. Oradan esinlendim. Madem sürekli kaldırımlardayız kaldırım taşı olalım dedik. İnsanlar bana 'Kaldırım' diye hitap ediyordu. Tezgahımda 50-60 kitap olurdu çok fazla olmazdı. Tezgaha her kitabı koymuyordum daha çok nitelikli kitaplar koymaya çalışıyordum. Kitapları sahaflardan alıp satıyordum. Bu nedenle ismimiz 'Kaldırım Sahaf' olsun dedim. Hem kaldırım taşıyız hem kaldırımın içindeyiz. Altı da bizim için makbul üstü de. Kaldırımlara kök salmak istedim. Sonrasında ise ufak bir mekan açtım. O mekanı kütüphaneye çevirmeye çalıştım ama beceremedim. Tekrar o kitapları kaldırımlara döküp satmaya çalıştım. 6 yıl tezgah açtığım Konur Sokak'ta kitap satmamız yasaklandı.

'İSTENMEDİK, BETONLARA TERCİH EDİLDİK'

• Neden?

Nedeni, meydanları insansızlaştırma politikası. Yetkililer, İçişler Bakanlığının talimatıyla böyle bir karar alındığını ifade etti. İşporta kültürü Ankara'da 40 yıldır var özellikle Bulvar'da Ulus'ta yıllarca işportacılık yapılmış. İşportacılık Kızılay'da da genelde Karanfil Sokak'ta yapılıyor. Dönem dönem kaldırılmak istendi 'Esnafa zarar oluyor' gerekçesiyle. Fakat biz esnaflar dükkanlarını kapattıktan sonraki saatlerde tezgahlarımızı açıyorduk. Aslında sokakları hareketlendiriyor ve aynı zamanda kültürel anlam da sokaklara renk katıyorduk. Ama istenmedik betonlara tercih edildik. Sokaklar güvensizleştirildi. Çünkü insan yok. Profil değişti.

• 'Profil değişti' derken ne demek istiyorsunuz?

Genelde İç Anadolu Bölgesi'ndeki insanlarda köyden kente göç etmiş bir kültür var. Bu nedenle buradaki insanlar çekingenliğini uzun zaman atamıyor. Adım atarken utanıp çekinir. Sanki bir hata yapıyormuş gibi hissettiği için ezilip büzülür. Bu nedenle dışarıdan gelen insanlar çekindiği için merkezlere çok girmezlerdi tedirgin olurlardı. Kendimizce onların alışması için elimizden geleni fazlasıyla yapmaya çalışırdık. Çok başarılı olamadık ama… İşportalar kaldırılınca yoz ve dejenere olmuş bir profil sokaklara akmaya başladı ve mekanların içerikleri değişti. Aslında yavaş bir süreç değil ama işportalar kaldırıldıktan sonra bu süreç çok daha hızlandı. Pandemi dönemi ile birlikte elimde avucumda sadece kitaplarım kalmışken ne yapabilirim diye düşündüm. Ufak bir kredi çekip yeni bir mekan açtım. Bir arkadaşımın önerisiyle buraya geldim. O buradan bahsederken çok güzel anlattı ama ben çok da inanmadım. Gördükten sonra baktım bahçe içinde bir cennet. Hemen tuttum. Bundan iki ay önce. Yapabileceğim tek iş kitapçılık. Aslında hikayeme burada devam etmek istedim. Burayı yaparken bir şemsiye bulup şemsiyenin altına insanları davet ettik. Okuma alanları oluşturmaya karar verdik. Genelde buraya mahallenin çocukları geliyor.

'MATEMATİĞİ VE KİTAPLARI ÇOK SEVİYORUM'

• Burada matematik dersleri de veriyorsunuz galiba?

Marmara Üniversitesi Matematik Bölümü'nü yarım bırakmıştım ya af yasası ile Ankara Üniversitesi Matematik Bölümü'ne geçiş yaptım. Yaşamsal kaygılardan dolayı halen bitmedi ama bitirmeye çalışıyorum. Eğer biraz vakit bulabilirsem gidip matematik okumayı düşünüyorum. Çünkü matematiği ve kitapları çok seviyorum. Kitapları romantik olarak sevmiyorum.

'5 YAŞINA GELMEDEN OKUMAYI ÖĞRENDİM'

• Ne demek istiyorsunuz 'romantik' derken?

'Kitap yaşam biçimidir' söylemi üzerinden hareket etmiyorum. Ben, kitapların içinde yazılanı ve nasıl yazıldığını merak ettim. Ve bu bilgileri nereden bulup yazdıklarını merak ettim. 3-4 yaşlarındayken gelişim fasikülleri vardı onlar çok hoşuma gidiyordu. Ama oradaki simgeleri anlamıyordum. Ailede 3 tane büyük öğrenci var onların yakasına yapıştım daha 5 yaşına gelmeden okumayı öğrendim. Çünkü kitaplarda ne yazıldığını merak edip öğrenmek istiyordum. Okumayı çok iyi çözmüştüm ama yazma kısmı o kadar değildi. Şereflikoçhisar'da birinci sınıfın yarım dönemini okuyup Ankara'ya taşınmıştık. Ankara'ya taşındıktan sonra da ikinci sınıfta kütüphaneyi keşfettim. Kitap alamadığımız için sürekli kütüphaneye gitmek zorunda kalıyordum. O dönemlerde Büyük Larousse ansiklopedileri vardı gazetelerin kuponlarını biriktirip onları almaya başladım. Çocukken ansiklopediye sarılıp uyumuşluğum bile var. Başka bir şeyim yok ki topum yok, bisiklet zaten alamıyoruz. Evde gazete okunuyor o dönemde gerçi gazetenin okunması da benim sayemde oldu.. Evi ayağa kaldırmıştım. Bu kupon macerası iki sene devam etti. Bazen kış aylarında bir halk ekmek kuyruğunu bir de bu ansiklopedileri almak için bekliyordum. İlkokul 5'e kadar ansiklopedi çocuğu oldum lisede de kütüphane de diğer okunacak kitapları keşfettim. Üniversiteye gidince de ilk işim okulun kütüphanesini sormak oldu. Üniversitede öğrencilerin kütüphanede çalıştığını bilmiyordum öğrenir öğrenmez okulun kütüphanesinde de çalışmaya başladım.

  • Burada neler yapıyorsunuz?

Akşam saat 6'dan sonra burası çok sakin oluyor o saatlerde okuma saati yapıyoruz. Belli saatlerde matematik dersleri veriyorum. Bir arzum vardı 'Kaldırım Kütüphanesi' diye. Artık kaldırımdan çekildiğimiz için böylesi bir mekanda hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıyorum.

'KALDIRIM KÜTÜPHANESİ PROJESİNİ YAYMAK İSTİYORUM'

• İleriye dönük projeleriniz var mı bizimle paylaşır mısınız?

Bu bahçenin dışına çok çıkmamayı düşünüyorum. Okuma amaçlı bir kitap bahçesi olsun istiyorum. Bahçe olsun; çay bahçesi olmasın. Bu arada kitap kafelerden hiç hoşlanmıyorum. Çünkü ya sahaf olursun ya da kafe olursun. 'Kaldırım Kütüphanesi' projesini yaymak istiyorum. Tabi önce varlığımı netleştirmem lazım. Bu projeyi birçok kentte yapmak istiyorum.

  • Yaşamınızda size değen siz de derin izler bırakan kitapları bizimle paylaşır mısınız?

Melih Cevdet Anday'ın 'Aylaklar', 'Gizli Emir', 'İsa'nın Güncesi', Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar' , Sabahattin Ali'nin 'Kürk Mantolu Madonna' kitapları benim için özeldir.

'BU BAHÇE BİRÇOK KİŞİYE YETİYOR'

  • Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Benim bir yaşam uğraşım var bazıları hedef bazıları amaç diyor. Böyle bir alanda yaşamak istiyorum böyle bir alanda yaşarken de dışarıdan beni boğmasınlar diye alanımı genişletmeye çalışıyorum. Bunu da insanlara değerek yapmaya çalışıyorum. Onlar da bir şey katmak istiyorsa alanlarını genişletmek istiyorlarsa açık bir kapım var dışa açılan geniş bir bahçem var gelsinler. Bu bahçe birçok kişiye yetiyor.

'BURASI BENİM İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR ŞANS'

Kaldırım Sahaf'ın müdavimlerinden 11'inci sınıf öğrencisi Yavuz Batuhan, 'Kaldırım Sahaf' ile nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor: 'Burası açıldığında bir sürü kitap vardı. Kitapları görünce çok şaşırdım. Acaba birisi kütüphanesini buraya mı taşıdı diye düşündüm. Sonra sahaf olabileceğini düşündüm. Sonrasında Osman abi ile tanıştım. Burayı keşfettikten sonra sürekli gelmeye başladım. Kızılay'da sürekli sahafları gezerdim pandemi döneminden kaynaklı gidemedim. Burası benim için çok büyük bir şans oldu. Aynı zamanda Osman abi matematiği gerçekten çok iyi biliyor. O anlamda da bir şeyler paylaşabileceğim birisini bulmak benim için çok değerli. Bir de çok kitap okuyor benim çok iyi okuyan arkadaşlarım yok. Bu nedenle çok bir şey tartışamıyorum. Okuyan arkadaşlarımla da okuduğumuz kitaplar aynı olmuyor.' Açlık Oyunları tarzındaki distopya eserleri çok okuduğunu belirten Batuhan, 'Sonra 9'uncu sınıfta klasikleri merak edip okumaya başladım. Ve bir anda içine çekilmiştim. Sonra Türk Edebiyatına geçtim. Türk edebiyatı klasikleri doyum noktası olmuştu benim için. Hala da okumaya devam ediyorum. Nabizade Nazım'ın 'Zehra', Muzancı Murat'ın ' Turfanda mı Yoksa Turfa mı', Fatma Aliye Topuz'un 'Ref'et' kitaplarını sayabilirim. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 'Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç' kitabı benim için bir başlangıçtı diyebilirim.' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi