• Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı tuz ve şeker kullanımına yönelik kampanya şu an nasıl ilerliyor?

Sağlık Bakanlığı ile lokantacı ve pastacılar arasında imzalanan protokol ile her yıl besinlerdeki tuz oranı yüzde 4, şeker oranı ise yüzde 5 oranında azaltılması kararının protokolünü imzaladık. Bu uygulamayı üyelerimize mesaj yoluyla bildirdik. Ülkemizde şeker ve tuz kullanımı çok fazla. Sektörümüzdeki bazı ustalar el yordamıyla kendi göz kararlarınca tuz ve şeker kullanıyor. Bunun bir standarda getirilmesi gerekiyordu. Bir insanın bir günde en fazla 5 ile 7 gram tuz tüketmesi gerekir. Bu orandaki tuzu aslında günlük tükettiğimiz yiyeceklerden alıyoruz. Ama ürettiğimiz ürünler tuz girmeden istenilen şekli almıyor. Bu nedenle Bakanlığın bu çalışmasına bizler de destek vermeye devam ediyoruz. Çünkü dengesiz tuz ve şeker kullanımı birçok hastalığa davetiye çıkartıyor. Mesleğimizde maalesef sepette çürük elmalar var. Özellikle pasta veya tatlı yapımında nişkozdan üretilen yapay tatlandırıcılar kullanılıyor. Bunlar sanayi ürünü olduğu için daha da zararlı. Bu konuda hassas davranıyoruz. Üyelerimize de bu tür tatlandırıcıların kullanılmaması yönünde uyarılarımızı yapıyoruz. Özellikle merdiven altı yapılan ve ucuza mal edilip satılan ürünlerde yapay tatlandırıcılar sıkça kullanılıyor.

ÜRÜNLERDEKİ FİYAT FARKLILIĞI

• Unlu mamüllerde aynı ürünün fiyat farklılıkları oluşturmasının sebebi nedir?

Biz bu konuda bir fiyat tarifesi uyguluyoruz. Bunu da unlu mamüllerde kullanılan malzemelere yapılan fiyatlandırmalar doğrultusunda belirliyoruz. Onun dışında ürünlerde birinci, ikinci, üçüncü sınıf bir uygulama yöntemine gidiyoruz. Onları tarifeler yoluyla yönlendiriyoruz. Burada herkes aynı ürünü kullanıyor dersek bu yanlış olur. Çünkü Antep fıstığını 90 TL'ye de alıyorsunuz 180 TL'ye de alıyorsunuz. Dolayısıyla iki farklı Antep fıstığını kullanan işletmeleri aynı kefeye koyamazsınız. Bir de bazı işletmeler belirlenen standartlardan taviz vermeden, kendi kendine bunun üzerine yeni bir standart oturtabiliyor. Fiyat farklılıkları buradan kaynaklanıyor.

'KAYIT DIŞINA DENETİM YAPILMALI'

• Merdiven altı üretim yapan kişilerin hijyen sorunu hakkında ne söylersiniz?

Bu sorun artarak devam ediyor. İnsanlar da bunu biliyor fakat ülkemizde asgari düzeyde geçimini sağlayan ya da ekonomik sıkıntıdan etkilenen kişiler maalesef göz göre göre merdiven altı üretim yapan kişilerden alışveriş yapabiliyor. Bununla birlikte yine ekonomik sıkıntılardan dolayı ayakta kalmaya çalışan bazı meslektaşlarımız kayıt dışı çalışma yoluna da gidebiliyor. Yani kayıtlı bir işletmede çalışan bir ustanın tüm giderleri ve hak ettiği maaş ödenemeyince bu usta bu işi ben de yaparım diyerek kendisine kiraladığı bir mekanda böyle bir yöntem izleyebiliyor. İşin ilginç tarafı herkesçe bilinen işletmeler de bu kişilerden ürün alabiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın il, ilçe müdürlüklerince gıdadaki hijyen denetimleri devam ediyor. Ama denetlenen yerlerin tamamı kayıt altında çalışan işletmelerden oluşuyor. Oysa ki biz yetkililerden kayıt dışı üretim yapan yerlerin saptanması ve gerekenin yapılmasını bekliyoruz.

'PERAKENDE YASASI FAYDA SAĞLAMADI'

• Pastacılık sektöründe haksız rekabetin varlığına inanıyor musunuz?

Diğer sektörler bu konudan ne kadar muzdaripse bizler de bir o kadar muzdaribiz. Daha önce marketler, süpermarketler, perakende yasaları konusunda çalışmalar oldu. AVM'lere küçük ölçekli işletmelere de yer verilmesi noktasında bir kanun düzenlemesi oldu. Fakat bu çalışmalar pratikte bize hiçbir katkı sağlamadı. Çünkü bir AVM'de bizlere ayrılan yerler en kuytu, köşede, kimsenin geçmediği yerler oluyor. En iyi yerleri ise hepimizin bildiği markalar alıyor. O yüzden bu tür uygulamalar tamamen göstermelik olarak 'gaz alma'dan öteye gitmiyor. Süpermarketlerde manav, kasap, pastane gibi reyonların açılıyor olması ve bu konuda ciddi bir düzenlemenin hala yapılamaması, bu sektörlerden geçimini sağlayan kişileri etkiliyor. Herkes birbirinin sektörüne karışmış durumda. Bizler pastacılar olarak süpermarketlerde pasta satışı olmasın demiyoruz. Hijyen kurallarına uygun, kayıt altına alınmış, gıda üretim izin belgeleri olan, çalıştırdığı insanların hijyen, sağlık, ustalık belgeleri olan yerlerde satış yapılsın diyoruz. Sonuçta bu marketlerin çoğu pasta üretimini kendisi yapıp satmıyor, anlaşmalı pastanelerden alıp satış yapıyorlar. Fakat üzülerek söylüyorum ki süpermarketlerin birçoğu biraz önce bahsettiğim kayıt dışı üretim yapan yerlerden ürünlerini temin ediyor.

'20 MİLYON KİŞİYİ İLGİLENDİRİYOR'

• Esnaflar ekonomi açısından neden önemlidir?

Bizler TESK'e (Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu) bağlı bir buçuk milyon işletmeyiz. Bazılarımız 5 kişi, bazılarımız ise 50 kişi çalıştırıyor. Bu kişilerin aileleriyle birlikte düşündüğünüzde 20 milyonu aşkın insanın bu sektörde olduğundan bahsediyoruz. Bugün 2-3 milyon işsiz var denildiği zaman yer yerinden oynuyor. Ama esnafları zor durumda bırakıp, onları piyasadan çekilmeye mahkum ederseniz bunun sonucunu siz düşünün.

'BU SORUN TOPYEKÜN ÇÖZÜLMELİ'

• Sürdürülebilir ekonomi için nasıl bir çözüm önerisi sunarsınız?

Askeri ücret 2 bin 20 TL oldu ama bir işverene yüklenen sigorta borcu da 750 TL'den neredeyse 1000 TL'ye ulaştı. Küçük ölçekli meslektaşlarımız yanlarında en az 5 kişi çalıştırmak zorunda. Bunu ödeyemedikleri için ya personel çıkarıyorlar ya da kepenk kapatıyorlar. Bu sıkıntılarımızı en üst makamlara her fırsatta bizzat oda başkanı olarak ilettim. KOSGEB destekleriyle biz esnaflarımızı rahatlatacağız dediler. Ben de, 'Siz bu şekilde esnafı rahatlatamazsınız. Bize sıfır faizli 100 bin TL verseniz bu yine çözüm olmaz' dedim. Çünkü ben en kaliteli ürünü tonlarca üretsem bile bunu kime satacağım? Bu sorun topyekün çözülebilecek bir konu. İnsanların alım gücü arttırılmalı ki vatandaşımız gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilsin. Benim işlerim düzelince ben zaten ikinci bir ustaya gereksinim duyacağım. Devlet bunu da yapamıyorsa bizlerden, dükkanımın tabelası için ilan, reklam parası, hafta tatil ruhsat parası almasın. Dükkanımızın önüne iki sandalye attık diye devlet bizden işgaliye parası alıyor. Biz bir yerden dükkan kiraladığımızda devlet 3 ayda bir paranın neredeyse 3'te biri kadar stopaj alıyor. Bunların hepsini topladığınızda ciddi bir gider ortaya çıkıyor. Biz devletimizin aldığı kararlara asla karşı çıkmıyoruz. Her fırsatta meslektaşlarımı da bu konuda uyarıyorum. Ama devletimizden de özelikle bu dönemlerde destek bekliyoruz.

'SEKTÖRDE HAKSIZ REKABET VAR'

• Sektörünüzde kayıt dışı çalışan kişiler var mı?

Sektörümüzde kayıt altında olan işletmeler kadar kayıt dışı üretim yapan kişiler var. Bu insanlar ne vergi veriyor, ne katma değer sağlıyor, ne de istihdam konusunda bir katkı sağlıyor. Ama ne yazık ki bu kişiler bizim kadar para kazanıyor. Böyle üretim yapan ya da ürünlerin satışını yapan bazı kişiler ne yazık ki belediyeler tarafından teşvik ediliyor. Büfelerde yapılan camekanlarda ya da sokakta açtıkları simit tezgahlarında satış yapan kişilere herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. Bununla birlikte halk ekmek büfelerinde sadece ekmek satılırken, şu an buralarda poğaça, börek, baklavaya kadar her şey satılıyor. Bu durum bizler açısından tamamen haksız rekabete neden olmaktadır.

• Bu durumdan rahatsız mısınız?

Pastacılık mesleği çok uzun geçmişe sahip bir alandır. İnsanların uyku saatleri bizlerin çalışma saatleridir. Herkes uyurken bizler dükkanlarımızın tabela ışıklarıyla sokakları aydınlatıyoruz. Hatta bulunduğumuz bölgelerde hırsızlık gibi suçları engelliyoruz. Biz hem reklam vergisi veriyoruz hem de sokaklarımızı caddelerimizi aydınlatıyoruz. Kullandığımız malzemeleri her an gönül rahatlığıyla denetime açabiliyoruz. Ama merdiven altı üretim yapanlar bizlerden daha çok maddi kazanç sağlıyor. Biz sadece bu haksız rekabetin engellenmesini istiyoruz.

Editör: Haber Merkezi