• Kendinizden bahseder misiniz?

Öğretmen bir ailenin en küçük çocuğu olarak başladı yaşamım. Lise yıllarında bir heves olarak başlayan gazeteciliğim üniversite de okuduğum bölüm oldu. Üniversite yıllarında eğitimimi sinema ve fotoğraf alanında yoğunlaştırdım. Okul yıllarında aldığımız bir kararla doğunun dört farklı mistik ülkelerine (İran, Pakistan, Hindistan, Nepal) bir fotoğraf yolculuğu yaptık. İşte o yolculuk hayatımda yapmayı istediğim işi belirleyen yolculuk oldu. Sonrasında televizyonculuk, reklamcılık, dergicilik gibi iletişimin pek çok alanlarında çalıştım. Bir gün kendi istediğim işi yapmaya ve prodüksiyon alanında iş üreten arkadaşlarımın da yer aldığı bir yapı kurmaya karar verdim. Görüntüyle uğraşan ve yaratıcılığını bu alanda kullanan insanlar olarak Andy Warhol'un 'görüntü fabrikası' atölyesi ilham kaynağımız oldu ve daha sonra Filmfarika olarak hayatımıza devam ettik. 10 yıldır belgesel ve çeşitli prodüksiyonlar üretmeyi sürdürüyoruz.

TRANSSİBİRYA

• Yaptığınız çalışmalara gelecek olursak Transsibirya belgeselleri çektiniz bu belgesellerin özel bir amacı ya da anlamı var mıydı?

Evet, üç bölümü Rusya'da bir bölümü Moğolistan'da ve bir bölümü de Çin'de geçen Transsibirya belgeseli yaptık. Bu iş özel hayatında seyyah ve iş hayatında rehber olan bir arkadaşımın fikriydi. Birgün beni aradı ve Transsibirya yolculuğuna, tıpkı Hindistan yolculuğumuz gibi birlikte yola çıkmak istediğini söyledi. Bu seyahatin çok güzel bir belgesel olabileceğini düşünerek projeyi hayata geçirmek için kolları sıvadık. Ortaya beş bölümlük Transsibirya belgeseli çıktı. Amacımız bu zorlu ama bir o kadar da keyifli tren yolculuğunu yapmak ve insanlara gördüklerimizi aktarmaktı. Belgeseli, Filmfarika'nın yotube kanalında izleyebilirsiniz. Transsibirya aynı zamanda TRT için çekilmiş belgesellerdir.

• Belgesellerinizde ya da çalışmalarınızda tercih ettiğiniz özel konular neler?

Beni heyecanlandıran konular özellikle içerisinde insan hikayeleri olan işler ve hayatlar. Bir belgeselimde takas yöntemini kullanan bir organik tarım yaşamını anlattım. Örneğin, paranın hakim olduğu bir dünyada onsuz da bir şeylerin olabileceğini göstermeye çalıştık Tatuta belgeselinde.

'EĞER MÜLTECİYSENİZ YÜRÜRSÜNÜZ'

• Suriyelilerle ilgili de belgeselleriniz var, mültecilerle birebir yaptığınız çalışmalarda sizi en çok etkileyen neydi? Bu konuda yaşanan sıkıntılar ve yapılması gerekenleri bir gözlemci olarak anlatır mısınız?

Son dönemde insani yardım alanında çalışmalar sürdürüyorum ve bu alanda gerçekten pek çok dramatik hikayeye tanık oldum ve belgeledim. 'Eğer mülteciyseniz yürürsünüz.' der, gazeteci yazar Paul Salopek. Biz isteyelim veya istemeyelim Suriye krizi hayatımızın odağında. Nereye başımızı çevirsek onlarla ve bulundukları iyi-kötü koşullarla karşılaşıyoruz. Bu gerçeği kabullenip bunun için ne yapabilirim diye düşündüğümde bana kalan onlara kameramı çevirmek oldu. Aylan bebek gibi pek çokları o sahildeydi mesela ama insanlık onları görmüyordu. Bir gün bir mülteci çadırında bir düğüne tanık olmuştum. İnsanlar gülümseyerek bakıyordu kamerama. Zor şartlar altında bile yaşamın her şeye rağmen devam ettiğini görmek çok etkilemişti beni. Bu tarz işlerde alınması gereken izinler ve süreçleri canınızı sıkabilir. Resmi makam ve mercilerle iletişimi bıkmadan usanmadan, yılmadan sürdürmelisiniz. Mültecilik seçilen bir şey değil maruz bırakılan bir durumdur. Bu sebeple savaş veya başka sebepler ile oluşan mülteci krizlerinde insani yardım örgütlerinin çalışmaları ile krizler yumuşatılabilir. Sonrasında devletler ve güç odakları devreye girerek uzlaşmacı bir bilinçle bu sorunları çözebilirler.

KORO BELGESELİ

• Şu an üzerinde çalıştığınız bir proje var mı varsa nedir ya da hedefte yeni bir proje var mı?

Şu sıra Van'daki bir köy okulunda kurduğu koro ile tüm Türkiye'de konuşulan bir öğretmenimizin başardığı güzelliği sergilemek istiyoruz. Onu ve ekibini Ankara'ya davet ettik. Bu yolculuğu anlatan bir belgesel olan 'Koro' filmimizin kurgusunu yapıyoruz. 2025 yılında ise 25'înci yılı olacak olan Hindistan yolculuğumuzu tekrar yapacağız. Bu sefer belgesel çıkacak ortaya.

• Siz daha çok prodüktörlük yapıyorsunuz ama belgeseller ve fotoğraflar çektiniz. Yaşadığınız sıkıntılar neler?

İzinler, izinler, izinler…

• Yaptığınız iş dışarıdan çok keyifli görünüyor gerçekten öyle mi?

Aslında evet, ama her işte olduğu gibi bizim mesleğinde zorlu tarafları var. Özellikle riskli ve sıkıntılı coğrafyalarda hayati tehlikelerin yanı sıra vicdanen içinizi parçalayan durumlar ve insan hikayeleriyle yüz yüze kalıp sonrasında normal hayatınıza dönmeniz, adapte olmanız baya zor oluyor.

• Peki bu işle uğraşmasaydınız ne yapmak isterdiniz?

Sırt çantamı alıp, hiç bir gündelik kaygı gütmeden Evliya Çelebi'nin izinden dünyayı dolaşmak isterdim.

• Hayat 'Yola çıkarken hesap etmediklerinizin toplamıdır' derler, siz de çok fazla yollara çıkan birisiniz işiniz gereği, hesap etmediğiniz çok şey oldu mu?

Hayatla ilgili çok şey söylenir, bir tanesi de sanırım Jhon Lenon söyler; 'Hayat, sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir.' der. Hayata çok fazla önem atfetmemek gerektiğine inanıyorum. Çünkü ucu bucağı görülmeyen bir alandır hayat. Pek çok şeyi kestiremezsiniz doğal olarak bir de bunun üstüne kaygılar eklerseniz iş içinden çıkılmaz bir hal alıverir. Biraz daha daraltmamız lazım yaşamı. Yaşadığın ve yaşattığın andır önemli olan.

• Belgesel çekerken unutamadığınız anılardan birini bizimle paylaşır mısınız?

Bir tane anımı anlatayım o zaman; Transsibirya belgeselinde gecenin karanlığında -30 derecede donmuş Baykal gölünün ortasında gölün çatırdama sesleri beni çok etkilemişti. (ki hayatımda ilk defa böyle bir ses duyuyordum) yerel halk gölün konuşması olarak adlandırıyormuş.

• Belgesel çekmek isteyen gençlere neler önerirsiniz?

Bu alanda çalışacak arkadaşlara önerilerim olabilir, gidilecek coğrafyayı ve bölgeyi kültürel, siyasi ve ekonomik olarak iyice araştırıp öyle gidilmesi gerekir. Atılacak her adımla ilgili gidilecek yerlerle ilgili gerekli izinleri mutlaka almalarını öneririm. Bir de yerel dilleri öğrenmeye açık olmak ve bunu kullanmak her zaman işinizi kolaylaştırır.

• Peki fotoğrafa gelirsek, fotoğraf sizin için en anlama geliyor?

Fotoğraf benim için hayata dair mutlaka bir amacı ve derdi olması gereken bir şey. Belgelediğiniz her şeyin bir yansıması olmalı. Bir acıyı anlatmalı mesela, bir derdi veya bir mutluluğu. Amaçsızca denklanşöre basamam. Öte yandan, fotoğraf anlardan ibarettir, sadece o an vardır kadrajınızda. Bu da zamanı dondurmak gibi tılsımlı bir şey. İşte o tılsım fotoğraf çekme heyecanı ve amaçlar birleşince fotoğraf çekme heyecanı ve isteği daha da artıyor. İşte bu heyecanla bugüne kadar 30'a yakın farklı ülke ve kültür tanıdım. Yeni göreceğim yerler için de aynı heyecanı içimde barındırıyorum.

Editör: Haber Merkezi