• Öncelikle oyunculukta sendika konusunda neler yaşıyorsunuz?

Oyunculukta sendikal anlamda bir arada olmak zamanla olacak bir şey. İnsanları, sendikalı olmamasından kaynaklı suçlayamazsınız. Sendika olarak bizim işimiz insanlara bu konuda bilgi ve bilinç taşımak. Bu noktada sendika olarak öncelikle küsmeden, kızmadan işe duyguyu karıştırmadan işimizi yapmaya çalışıyor, koşullarımızı nasıl iyileştirebiliriz buna kafa yoruyoruz. Sendikamız 7 yıl önce kuruldu. Bir sendika için aslında kısa bir süre ama bu süreç içerisinde ciddi kazanımlar elde ettik. Sektörde ciddi bir sömürü düzeni hakim olması nedeniyle bu sendikaya ihtiyaç duyuldu. Diziler önceden 50 dakikaymış ve bu süreçte de herhangi bir ihtiyaç doğmamış. Ancak maalesef ki Türk yapımı diziler genel olarak 120 dakika.

• Peki nasıl 120 dakika oldu bu diziler?

İnanın bunu biz de bilmiyoruz. Kademe kademe dizi dakikaları yükseldi. Bunlar bizim anlamadığımız matematiksel şeyler. Dizi ne kadar uzarsa, o kadar reyting anlamına geliyor. Reyting ise reklam ve para anlamına geliyor. Bu gerçek dizileri 120 dakikaya çıkararak sömürüyü artırmış oldu.

FARKINDALIK OLUŞTURMAK İSTİYORUZ

• Sendika olarak sektörle ilgili hedefleriniz neler?

Biz öncelikle meslektaşlarımızla birlikte bir kamuoyu ve farkındalık oluşturmak istiyoruz. Sendika toplantıları ile kamuoyu oluşturmak hedeflerimiz arasında. Bu toplantıları ne kadar çok artırırsak o kadar çok bizim sesimiz duyulur. Sonuçta sendika da tüm oyuncuların ve sektör emekçilerinin koşullarını iyileştirmek için kuruldu. Hedeflerimiz de bu doğrultuda.

• Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Tiyatro Bölümü'nden mezunsunuz, DTCF'li olarak İstanbul'da oyuncu olmak konusunda neler söylersiniz?

Tabii arada çok fark var. Ankaralı bir oyuncu olarak İstanbul'da başka bir bilgi ile karşılaşıyorsunuz. Ankara daha korunaklı sanki. Herkes herkesi tanıyor. İstanbul'a göre daha küçük bir şehir. Çocukluğu da Ankara'da geçmiş biri olarak Ankara ile İstanbul'u kıyaslayacak olursam, İstanbul'da hayat biraz daha bireysel. İstanbul dizi, film sektörünün merkezi denilebilir. Ama bu iş böyle olabiliyor. Mesela Amerika'da da bu sektörün merkezi başkent değil, Hollywood. Ancak şunu söylemem gerekiyor İstanbul artık bu işin yükünü taşıyamıyor. Projeler başka şehirlere de aktarılmalı. Film ya da dizi platoları açısından sadece İstanbul bu sektörün beklentilerini karşılayamıyor artık. Bu nedenle Ankara'da da, Adana'da da düzenli diziler çekilmeye başlandı, İzmit'te, Konya'da, Eskişehir'de platolar kuruldu. Sektör, İstanbul'dan kaymasa da başka şehirlerde de diziler çekiliyor.

SANATA DAİR YENİ ÜRETİMLER YAPMAK

• Oyunculuk konusuna gelirsek, oyuncu olabilmek için çok emek harcadığınızı biliyoruz, oyunculukla ilgili hedeflerinizi nelerdir?

Taner Rumeli olarak kendi hedeflerimi anlatırsam: Öncelikle her daim gelişen bir oyuncu olmak. Biz tiyatro eğitimi esnasında çok geniş bir eğitim skalasından geçiyoruz. İyi bir oyuncu olmak için kendimi sürekli geliştirmek zorunda hisseden bir oyuncu olmak durumundayım. Bunun için ise öğrenme duygusunun bitmemesi gerekiyor. Öğrenci bir oyuncu için bunlar çok önemli. Bu noktada sürekli öğrenci olduğumu düşünen biriyim ve ömür boyu öğrenci kalmak istiyorum. Her yeni insan size yeni bir şey öğretiyor, bunun farkındayım. Öte yandan hedeflerimden biri de kendi tiyatromun olması. Tiyatro eğitimi yapabildiğim, kendini ikame eden bir tiyatrom olsun çok isterim. Mesleğime dair Türkçe yapısına yeni metinler, yeni oyunlar katmak, o tiyatroda yapılmamış olanı yapmak, sanata tiyatroya dair yeni üretimler yapmak tek derdim diyebilirim.

GÖNLÜMDE YATAN ASLAN TİYATRODUR

• 'Gönlümde yatan aslan tiyatro' dediniz tiyatroda sizi etkileyen nedir?

Tiyatronun insana dokunan etkisi beni büyülüyor. Sinema, dizi, tiyatronun hissettirdiklerine bakacak olursak, tabii ki tiyatrodur gönlümde yatan aslan. Sinema daha detaylı alanda daha kısa çalışma alanı veriyor. Şöyle söyleyeyim bir sinema filmi de 120 dakika bir dizi filmi de 120 dakika, birisini 6 günde teslim etmek zorundasınız, sinemayı ise 4-5 haftada çekiyorsunuz ikisi arasında büyük fark olacaktır doğal olarak. İkisi arasındaki yaratıcı güç de çok fark edecektir. Tiyatro ise, diziden de sinemadan da çok daha farklı bir alan. Tiyatroda seyirciyle birbirinize dokunuyorsunuz, tiyatroda anındalık var, anda olmak var. Tiyatroda oyuncu ile seyirci birlikte hayatın akışı içinde oluyor. Sinemada ise sadece seyirci o akışın içinde oluyor. Tiyatro anda olan bir şey ve ben de anı yaşamayı seviyorum bu nedenle tiyatro başkadır diyorum.

Editör: Haber Merkezi