Kemanına aşık bir müzisyen olduğunu anlatan Kutay Azkur, doğu ve batı ezgilerini harmanlayarak repertuarını modern yorumlar ile zenginleştiriyor. Bir sanatçı için doğduğu, serpildiği, yoğrulduğu topraklar müziğinin şekillenmesinde önemli… Tam da bu sebeple Azkur da Buhûrîzade Mustafa Itrî, Dede Efendi ve Zekai Dede Efendi hayranı olduğunu ifade ediyor. Azkur da yok yok... At biniyor, ok atıyor ve bir de motosiklet tutkunu... Değişik tarzlara ilgi duyan Azkur, farklı kültürlerin etkileriyle harmanlanmış binlerce eser arasından kendi beğenilerini oluşturuyor.'Bağlama ve keman çalıyorum' diyen Azkur, 'Diğer enstrümanları çalıyorum' demek çok iddialı bir cümle. Ama enstrümanla uğraşmayı ve enstrümanı keşfetmeyi seviyorum. Biraz bateri biraz da gitar çalıyorum.' diye ifade ediyor. Gazi Gençlik Oda Orkestrası'nda da keman çalan Azkur ile kemanı, müziği, okçuluğu, at binmeyi ve motosiklete olan tutkusunu konuştuk.

Kendinizden bahsedebilir misiniz?

Yaklaşık 7-8 yaşlarında başladım müziğe. Ailemden kimse yönlendirmedi beni. Müzikle gizli gizli ilgilendim. Babamın amcası babama motosiklet hediye ediyor. Babamın bir tane motosikleti var zaten amcasından hediye gelen motosikleti satıp bağlama alıyor ve o bağlama da evde duruyor. O bağlama ile başladığım müziğe. Ona dokunmak yasak kıymetli bir hikayesi olduğu için.(O bağlama amcasından hatıra) Okuldan geldiğimde evde kimse yokken gizli gizli çalardım. Annem hemşire babam memur dolayısıyla onlar işte olurdu abim ise okulda olurdu.Kimse yok ya yatağın ya da komodinin üzerine çıkardım (O zamanlar boyum yetmiyor zar zor o bağlamaya uzanırdım) bağlamayı kucağımda tutmaya gücüm yetmezdi yatağa koyardım. Sapından çalardım tekneden değil de gücüm yetmiyordu, tutamıyordum. Bir de uzun saplıydı. Sonra annem ve babam gelmeden bağlamayı yerine asıp top oynamaya çıkardım çaldığım belli olmasın diye. Bir gün bir geldiler bağlama çalıyorum. Şaşırdılar 'Sen ne zaman öğrendin' dediler. Öyle başladı müzik serüvenim...

MÜZİĞE İLK BAĞLAMA İLE BAŞLADIM

Müziğe ilk bağlama çalarak başladım şu an ise keman çalıyorum. Benim asıl ana çalgım keman. Şu an Türk Müziği Konservatuarı'nda master yapıyorum. Ama batı müziği eğitimi mezunuyum lisede ve üniversitede. Ankara Güzel Sanatlar Lisesi mezunuyum. Ankara Güzel Sanatlar sınavına girdiğimde yedeklere dahi girememiştim. Babam Çorumlu benim bu nedenle Çorum'a gittim orada girdim sınava. Hani en azından yatılı okurum diye. Babamın bir arkadaşı vardı Muzaffer Şenduran diye. Gazi Üniversitesi'nde öğretim görevlisiydi. O beni dinleme fırsatı bulmuştu. Beni dinlerken 'Bu çocuk direkt müzik okusun' dedi. Çünkü hiç bilmediğim halde piyanodaki sesleri tekrarlamıştım. Hiçbir fikrim yoktu o zamanlar. Ne yaptığımı da bilmiyorum.Müziğe büyük bir ilgim var tabi buna yetenek diyorlar ama bilmiyorum belki yetenekle de ilgili değildir. Ben bütün sesleri yapınca Muzaffer amca, 'Bu çocuk direk müzik okusun' dedi. Ama ben sınavı kazanamadım. Babam, 'Çorum'a gidelim orada oku orayı bir dene' dedi. Çorum'da sınava girdim orayı birincilikle kazandım.Sonrasında yatılı okumak bana zor gelmişti. Hiçbir aile lisedeki çocuğunu yatılı göndermek istemez. Yatılı okumak aileme ve bana zor gelmişti. Sonrasında Ankara Güzel Sanatlar Lisesi'ne geçiş yaptım.

Liseden sonra konservatuar mı okudunuz?

Hayır. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü'nü tercih ettim. Orada da bireysel enstrümanım kemandı.

Neden bağlamadan kemana geçiş yaptınız?

Böylesi durumlarda eğitimciler yönlendiriyor. Eğitimciler, öğrencinin geleceği ile ilgili öngörülerde bulunuyorlar. Ben de böyle yapıyorum. Mesela, öğrenci çok yetenekli ise onu dünya çapında parlayabileceği enstrümanlara yönlendirdiğimiz oluyor. Bağlamayı çok severim hala da çalarım fakat keman daha dünyada tanınan bilinen bir enstrüman olduğu için eğitimciler tarafından böyle yönlendirildim.

FLÜT ALACAK PARAMIZ YOKTU

Aslında flüte de yönlendirilmiştim ama o zamanlar flüt alacak paramız yoktu. Flüt alacak paramız olmadığı için de kemancı oldum. Aileme yük olmak istemedim bu nedenle kemanı tercih ettim. Aslında babam benim tekvandocu. Uluslararası hakem. Babam taekwondo da Türkiye'deki üç dört kişiden biridir. Ben de taekwondo yapıyordum benim hocam da dünya şampiyonuydu. O zamanlar lisanslı basketbol oynuyordum. Babam, 'Bir eve bir deli yeter' dedi. Hala daha söyler bu cümleyi. 'Taekwondo ile uğraşmanı istemiyorum' der babam. Ben de taekwondoda bayağı ilerlemiştim. Kırmızı kuşağa kadar gelmiştim ama babam bıraktırdı bana. Sonrasında ise 3-4 yıl basketbol oynadım. Babam, 'Müziğe başlayacaksın' dedi sonrasında spordan müziğe yönlendirildim.

Hangi enstrümanları çalıyorsunuz?

Bağlama ve keman çalıyorum. 'Diğer enstrümanları çalıyorum' demek çok iddialı bir cümle. Ama enstrümanla uğraşmayı ve enstrümanı keşfetmeyi seviyorum. Biraz bateri biraz gitar çalıyorum. Bu enstrümanları keyif olsun diye çalıyorum. Dört beş senedir elime bageti almıyorum diyebilirim ama.

BATI MÜZİĞİ ORKESTRASI'NDA ÇALIYORUM

Yüksek lisansınızı nerede yapıyorsunuz?

Şimdi, Gazi Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nda yüksek lisans yapıyorum. Batı müziği okudum. Rock çaldım şimdi Türk müziği okuyorum birbirinden çok farklı alanlar. Hepsi var yani. Müziğin bütün alanları ile ilgilenmek renk katıyor insana. Ama bir yandan da bir alanda uzmanlaşmayı engelliyor bence. Okulda Batı Müziği Orkestramız var. Gazi Gençlik Oda Orkestrası'nı kendimiz kurduk orada da 7 yıldır keman çalıyorum. Keman hocamla birlikte kurduk. Ayrıca barlarda eğlence müziği yapıyorum. Davul çalıyorum.

Müzik sizin için neyi ifade ediyor?

Bu çok geniş bir soru. Tek kelime ile cevap vermek çok zor. Çok ciddi bir kültür tabii ki. Ben Batı eğitimi aldım ama benim asıl işim Türk Müziği çalmak. Bu bir sentez bence fakat sentez biraz karışık bir ifade. Böylesi bir ifade yanlış anlaşılabilir. Çaldığım enstrüman Batı enstrümanı fakat oradan çıkan nağmeler Türk müziği nağmeleri. Yani ben Türk müziği ile batı müziğini sentezlemiyorum. Bu bir sentez değil. Çünkü o başka bir şey bu başka bir şey. En büyük dertlerimizden birisi de bu. Müziğin ismini doğru koymak. Batı enstrümanı ile Türk müziği çalma bir sentez mi evet bence bir sentez. Çünkü keman çok olanaklı bir enstrüman. Kemanla dünyanın her müziği yapılır. Bunu komedi olsun diye yapıyoruz bazen. Ama bunu insanlar ticarete dökmeye başladı. Mozart'ı udla çalmak komedi diye yapıyoruz bazen ama artık alıcısı olmaya başladı. Bizim mutsuz olduğumuz şey bu. Müziğin adını doğru koymakta çok sıkıntı yaşıyoruz.

TÜRK KLASİK MÜZİĞE İLE ÖRTÜŞMÜYOR

Kültür Bakanlığı Türk Klasik Müziği Korosu başlığı altında bir topluluk var. Maaşlı devlet sanatçısı olup ama çıkıp Selami Şahin'in (Kendisini çok severim şarkılarını da bayılırım) 'Özledim Teninin Kokusunu' şarkısını çalması Türk Klasik Müziği Korosu ile örtüşmüyor. İnsanlar Selami Şahin'i Klasik Türk müziği bestekarı sanıyorlar. Selami Şahin Klasik Türk Müziği bestekarı değil diğer ustalara haksızlık olur. Nerede kaldı Buhûrîzade Mustafa Itrî, nerede kaldı Dede Efendi, Zekai Dede Efendi'ye ne oldu... Onlar besteci değil mi? Selami Şahin mi bestekar. O başka bu başka. İkisi de çok iyi olabilir ikisinin de övülecek çok tarafı olabilir hepsine kabulüm. Ama 'o' o değil!..

Geleneksel Okçulukla da ilgileniyorsunuz değil mi?

Evet. O da müzik ile bağlantılı aslında. TRT 1'de ayda bir konserlerimiz oluyordu. Âtî Türk Müziği Topluluğu'nda çalıyordum. Misafir sanatçı olarak giderdim. Oraya gelen bir arkadaşımız vardı ismi Hilmi. O ata biner, ok atar. Herkes at sever 'Sevmiyorum' diyeni görmedim. Ben de severdim atları o vesile ile başladım.

Kültür Bakanlığı Devlet Sanatçısı İrfan Gürdal ile tanıştım. Hem meslektaşım hem de at biniciliğinde eğitmenim oldu. Bana at binmeyi ve ok atmayı öğretti.5- 6 yıldır geleneksel okçuluk yapıyorum, at biniyorum, bir de motosiklet tabii en büyük tutkum. Biz doğup büyümeye başlayınca babam motosikletini satıyor. Çünkü bizim heves etmemizi istemedi. Bir gün babamla araba alacağız geziyoruz. Babama 'Şu yukarıda motosikletler var bir bakalım mı' dedim. 'Yok' dedi. Babam biraz otoriterdir. 'Sen yokken ben bakıyorum. Baba oğul gel beraber bakalım' dedim. Öyle deyince çıktık yukarı. Ben bir şeyler bakarken orada görevli bir kadın vardı. Babam görevli kadına diyor ki: 'Bak o öyle olmaz. Debriyajsız vites değiştireceksen şöyle yapacaksın diye bir şeyler anlatıyor görevli kadına. 'Baba ne yapıyorsun, bu kadar içinde olup da bana niye yasaklıyorsun' dedim. Sonra aldım tabii.

Attan düşüp kolumu kırdım, omzumu kırdım. Hiçbir şey vazgeçirmedi beni at binmekten. Hayatımın dönüm noktalarıydı o dönemler. Attan düştüm sol dirseğimi tam hareketi sağlayan mekanizmayı üç yerden kırdım. Aynı kazada sol bileğimi kırdım.'Bir daha keman çalmayacaksın' dediler. Uykusuz gecelerdi benim için sonrasında ise at aldım bir de. Kolum kırıldıktan sonra bir ay boyunca rüyamda kır bir ata biniyordum. İnsan her gece rüyasında kır bir ata biner mi? 1 ay boyunca her gece rüyamda kır ata bindim. 1 ay sonra biraz ufak ufak toparlanmaya başladım tabi keman çalamıyorum. Fizik tedavi bağırış çağırış vs. Fizik tedaviden sonra biraz düzelmeye başladım. O dönemde bir arkadaşım aradı 'Sana bir fotoğraf gönderiyorum bir bak' dedi. Bana bir at fotoğrafı gönderdi. 'Bir bak bakalım Behlül'ü beğenecek misin' dedi. O an fotoğrafı görünce ağlamaya başladım. Ben o atı aldım. 29 Ekim kutlamalarında gösteri yaparken ayağı takıldı düştü. Takla atınca bende üstünden düştüm. Üstümde zırh var o zırh yaklaşık 20-25 kilo. Başımda miğfer var. Tam teçhizatlıyım. O esnada köprücük kemiğimi kırdım. 2 ay ata binemedim dışarı çıkamadı bunaldı. Oradaki insanlar ne kadar onunla ilgilenseler de benim ilgilendiğim gibi olmuyor maalesef. Kapısını kırıp (kapısı demir kapı bu arada) diğer atlara biraz kafa tutuyor. Kavga esnasında omzu çıkıyor bir süre yaşadı ama sonrasında öldü. Benim için çok üzücü bir olay.

Editör: Haber Merkezi