• Öncelikle kendinizden ve sanat hayatınızdan bahseder misiniz?

Ben Aslı Tanrıkulu. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş bölümünden mezun oldum. Mezun olduğumuz yıllarda Milli Eğitim Bakanlığına başvurup öğretmen olarak atamanız birkaç ay içinde yapılabiliyordu. Öğretmen olursam ya da farklı bir mesleğim olursa plastik sanatlara tam olarak hakkını veremeyeceğimi düşündüm. Belki de sıfatlarım olsun istemedim bilmiyorum. Mezun olur olmaz Paris'e gittim, bir kaç yıl yaşadım. Ama Ankara'ya aittim, geri dönmeliydim. Döndükten sonra Ankara Kale'de bir atölye kiraladım. Profesyonel malzemeler yerine, toplayıcılık yaparak; kağıt parçaları, ahşap, keçe, paslı tenekeler, kemik, bisiklet lastiği, tel, vida gibi malzemelerle resimler yaptım. Aslında ben buna hurdacılık diyorum. Uzun süre 'beden-cinsiyet' üzerine çalıştım. Kişisel sergiler açtım ve eserlerimle karma sergilere katıldım. Son 10 senedir kendi atölyemde 'Ankara' üzerine çalışıyorum. Ama bu geçen iki senedir futbol üzerine yoğunlaştım. Özelliklede futbolcu kadınların, futboldaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin resimlerini yapıyorum. Beni çok heyecanlandırdı. Elbette bir yandan Ankara üzerine çalışmalarım da devam ediyor.

FUTBOLLA SANATI BİRLEŞTİRME FİKRİ

• Futbolla sanatı birleştirme fikri nasıl doğdu anlatır mısınız?

Kendimi bildim bileli futbol ile ilişkim çok sıkı. Çocukken arka bahçelerde arsalarda futbol oynardık. Olimpiyatlar ve mahalle arası futbol turnuvaları düzenlerdik. Çok ufak tefek olduğum için aile dostumuz dönemin Adalet Bakanı Mehmet Can bana 'Mikro Mustafa' mahlasını koymuştu. Mikro Mustafa (Mustafa Güven) 1958-1964, Fenerbahçe 1964-1965, Beşiktaş'ta meşhur futbolcudur. Dolayısıyla çocukta başlayan bu aşk hiç bitmedi, hala çok sıkı bir taraftar ve futbol takipçisiyim. Nasıl başladı futbol resimleri? Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimlerinde akademisyen arkadaşım Pınar Öztürk doktara tezi sonrası Berlin Humbolt Üniversitesine Almanya'daki kadın futbolcular üstüne nitel bir çalışma yürütmesi sonucu ortaya çıktı. Pınar edindiği bilgileri, gözlemleri, sorgulamalarını benimle çok konuştu. Futbol her ikimizin zaten gündelik konuşmasının bir parçasıyken Almanya araştırmasıyla göçmenliği, aidiyeti, kadın futbolcuları, futbolun cinsiyetlendirilmiş anlamlarını daha fazla tartışmaya başladık. Bu konuşmaların ardından resimler yapmaya başladım. İlk yaptığım resimler Ankara Berlin arasında gidip geldi. Amacımız bir 'alan çalışmasının' edindiği konunun sanat yoluyla daha fazla tartışılmasına ve görünürleşmesine olanak tanımaktı, kadınların hikayelerini dillendirebilmekti. Türkiye'de bildiğimiz kadarıyla ilk defa kadın futbolu odaklı bir resim/heykel sergisindeki eserler futbolcuların görüşme alıntılarıyla birlikte sergileniyor. Sosyal bilimler ile sanatın buluşması muazzam bir özgürlük ve özgünlük sağladı. Güzel geri bildirimler alıyoruz.

• Mesela sizin de futbola özel bir ilginiz var mıydı?

Çocukluğum futbol oynayarak geçti. Ortaokula geldiğimde bu sporu mahallede değil profesyonel oynamak istiyordum. Mehmet Ekşi, Ulvi, Kadir, Samet, Rıza, Beşiktaş'ın kadrosu. Rıza gibi futbolcu olmak istiyordum. Ama böyle bir takım kızlar için yoktu. Ben de Mülkiyespor'un basketbol takımına yazıldım.

• Neden basketbol, tenis ya da voleybol değil de futbol ile böyle bir çalışma yapma isteği doğdu?

Pınar'ın akademik çalışmalarının futbol üzerine olması ve ikimizin de hayatında futbolun yer alması bunun en büyük nedeni. Futbol bir yandan evet popüler bir spor dalı, bir yandan da toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin en görünür olduğu bir alan. Futbol üzerine resim yapmaya başladığımda, erkek ve kadın futbol tarihini de okumaya başladım ve kadınların mücadelelerine tanıklık ettim. Kadınlar her toplumsal alanda olduğu gibi çeşitli ayrımcılıkla, ötekileştirmeyle, cinsiyetçilikle mücadele etmek zorunda kalıyorlar ve bu durum futbolda da geçerli.

'BU DUVAR KALKACAK'

• Peki sanatçı olarak toplumumuzdaki cinsiyet ayrımcılığı konusunda söyleyecekleriniz nelerdir?

O kadar çok şey var ki! Kadınlar annelikle, ev işleriyle, kocanın karısı olmakla eşleştiriliyor. Sanat alanından spora, kadınlar sırf kadın oldukları için ayrımcılığa maruz kalıyor. Bugün kadına yönelik artan şiddetin, tacizlerin ve cinayetlerin temelinde de kadının toplumsal düzlemde algılanma biçimi var. Neden kız çocukları oğlanlara göre eğitime daha az ulaşıyor? Neden kız çocukları ergenlikle birlikte anne adayı olarak görülüyor? Neden çocuk bakımından ya da ev işlerinden sadece kadınlar sorumlu? Mesleklerin, spor dallarının, kamusal mekanların cinsiyetlendirilmesinde hep egemen olan cinsiyet erkekler. Dünyada ki cinsiyet ayrımcılığını tüm atomlarıma kadar her noktada gerçek hayatta sosyal medyada her bulunduğum yerde doğu da batıda her saat diliminde her kelimede her politikada her espride her sıfatta her şehirde her insanda hem dün hem bugün hem yarın cinsiyet ayrımcılığı görüyorum, kendimi dahil ederek. Bu ayrımcılığın erk'in güç ve başarı olmadığı zaman yok olacağı bir gerçek. Hepsi ve hiçbiri olduğumuzda bu duvar kalkacak.

• Sergi nerede ve ne zamana kadar sanatseverlerle buluşacak?

Pandemi nedeniyle online mecralarda da yer alıyor musunuz? Sergi Goethe-Institut Ankara destekleriyle 25 Mart-25 Mayıs 2021 tarihleri arasında sergileniyor. Maalesef online bir sergi olmayacak şimdilik. Ama şöyle bir durum var. Ankara sergisi sonrası İzmir, İstanbul ve Almanya planlarımız var.

FUTBOLUN YÖNLERİ

• 'Futbol, bir spordan çok daha fazlasıdır.' deniyor, Akademisyen Pınar Öztürk ile birlikte hazırladığınız sergi, futbolun hangi yönlerini ortaya koymak istiyor?

Futbol ucuz, ulaşılabilir ve popüler bir spor dalı olmasına rağmen tarih boyunca sadece erkeklerin kalesi olarak inşa edilmiş. Son yıllarda iyileşmeler var, kadınlar futbola daha fazla katılabiliyor, organizasyonlar arttı, medyadaki görünürlükleri arttı. Ancak futbol oynamaktan, futbolla ilgili bir eğitime, malzemeye ulaşmaya kadar cinsiyet eşitsizliği çok fazla. Sergideki eserler öncelikle bu cinsiyet eşitsizliğini ortaya koyuyor. İkinci olarak Almanya'daki göçmen kadınların hayatlarındaki futbolun anlamına odaklandım. Göçmen kökenli kadınların hayatlarında futbol gerçekten çoklu anlamlara sahip, sağlıklı olma ve spor yapma dışında birçok anlamı var onlar için. Bu da çok kıymetli. Futbol aracılığıyla aidiyetleri çoğalıyor, özgürleştiğini hissediyor ve oyuna dair hayalleri planları var, ya da göçmen kökenli olduğu için ayrımcılık hissediyor. Sergideki eserler futbolun bu çoklu anlamlarını ortaya koymayı amaçlıyor ve futbolun herkes için olduğunu vurguluyor.

• Görüldüğü üzere sergi ile cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekmek istiyorsunuz, bununla ilgili neler söylersiniz?

Futbol sanki sadece erkeklerin ve oğlan çocuklarının sporu gibi algılanıyor. Kulüpler, eğitimler, bilimsel çalışmalar ve hatta galerilerdeki futbol konulu sergilerin odağında hep erkekler var. Heykelleri yapılan, resimleri yapılan, dergilerde fotoğraflarına yer verilen hep erkekler. Futbol erkekler için bir meslek, ama kadınlar için durum böyle değil. Futbola katılımdan antrenör olmaya, futbolun her alanında daha az temsil ediliyorlar ve süreklileşmiş bir ayrımcılık var. Kadınlar futbolu hep oynadılar, futbolun hep içindeydiler ama sürekli kadın düşmanlığıyla karşılaştılar. Bu tüm dünyada böyle. Yine de kadınlar dediğim gibi bireysel ya da takım olarak hep mücadele ettiler. 2019 Dünya Kupası'nı izleyenler hatırlar, Amerika kadın futbol takımı eşit işe eşit ücret mücadelesi verdi çünkü milli takım düzeyinde erkeklerden daha çok başarıları olmalarına rağmen daha kötü koşullara maruz kalıyorlardı. İşte tüm bunlar sergideki esirlerin dayandığı konular.

• Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Hayat kısa. Sevgi aşk kadar insanı besleyen birşey yok. Ben bu resimleri aşk ile yaptım, derin bir nefes aldım. Keşke herkes böyle bir alan bulabilse. İstanbul Sözleşmesi'nin iptalinin konuşulduğu bugünlerde, kadın cinayetleri devam ediyor, canımız yanıyor, kadınlara yönelik ayrımcılık derinleşiyor. Nefes alabilmenin ve dayanışmanın yollarını arıyoruz... Sergiye bekleriz.

Editör: Haber Merkezi