Deri aksesuarlar günlük hayatta hemen hemen herkes tarafından tercih edilen, şıklığımıza şıklık katan değerli parçalardır. Ayakkabılar, çantalar, cüzdanlar, kemerler ve daha birçok deri ürün moda sektöründe önemli bir yer ediniyor. Türkiye'de ham deriyi döverek sanata dönüştürenlerin sayısı da bir elin parmağını geçmiyor. Ham deriyi işleyip mucizeler yaratan Canan Ağaçayak Erol, marka olmayı hedefliyor. 2 senedir deri işlediğini aslında bu mesleğe hobi olarak başladığını kaydeden Canan Ağaçayak Erol, lisedeModa Tasarımı Bölümü okumuş. Almanya doğumlu olan Erol, ilkokuldayken Almanya'dan İstanbul'a gelip yerleştiklerini belirterek, 'Babam Almanya'da yüksek makina mühendisi olarak görev yapıyordu. İstanbul Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra yüksek lisans için Almanya'ya gitmiş. 20 yıl Almanya'da yaşadılar. O dönem kültür çatışmaları olunca annem ve babam Türkiye'ye dönüş kararı almış.' dedi. Türkiye'ye geldiğinde Türkçeyi öğrenmek için çok zorlandığını kaydeden Erol, üniversiteyi okuyamamasının nedenini dile hakim olamayışından kaynaklı olduğunu düşünüyor. 'Türkçeyi bilememek bana eğitim hayatımda çok sıkıntı yarattı' diyen Erol 'Mimar Sinan Üniversitesi'nin Moda Bölümü'nde okumayı çok istiyordum. Ama olmadı. Sonrasında evlenip Ankara'ya geldim. 25 yıldır Ankara'da yaşıyorum. 17 yaşında bir kızım var.' diye konuştu.

YURT DIŞINDA BİR DEFİLEYE KATILDIM

Yargıcı ile defilesiolduğunu söyleyen Erol, bir dönem de Tüzün Giyim'de stilist olarak görev yaptığını ondan sonraki süreçte de yurt dışı için değerli taşlardan safir, zümrüt ve yakuttan takı tasarımı yaptığını ifade etti. Erol, 20 yıl önce bir yarışmaya katıldığını belirterek şunları söyledi: 'Okulu bitirdikten sonra bir yarışma düzenlendi. Bu arada okuldan hem modelist hem de stilist olarak mezun oluyorsunuz. Defilede Atilla Kaplakarslan, eski mankenlerden Begüm Özbek, Demet Akalın vardı. Yarışmaya 2 bin model katılmıştı. Ben yarışmaya iki model ile katılmıştım. İki modelim de seçildi. Yarışmada çizdiğiniz ürünü ayrıca dikmeniz de gerekiyordu. Her çizdiğiniz ürünü bazen dikemeyebiliyorsunuz. Modelistliği bilmezseniz ürün hayali kalır. Ürünlerin dikişini de kendim yaptım. O yarışma sayesinde çok güzel bir sahne deneyimim oldu.' Yurtdışında tasarıma çok değer verildiğini ifade eden Erol, 'Yurtdışında ürünü yapan tasarımcıyı da görmek istiyorlar. Tasarımcıya temas etmek ve ona dokunmak istiyorlar. O dönem kızım çok küçüktü yurt dışına gitmemi istemedi. Çünkü her gittiğimde en az 20 gün kalmam gerekiyordu. Bu nedenle yurt dışı sürecini kapatmak zorunda kaldım.' dedi.

KENYA'DAKİ BİR OKULA DESTEK OLDUM

'Aslında değerli taş tasarımı ile ilgileniyordum' diyen Erol daha önce yurt dışı için tasarım yaptığını belirterek şöyle konuştu: 'San Francisco ve California'ya tasarım yapıyordum. Fuarlara katılıyordum. Çok enteresan şeyler yapıyorduk. Mesela, evlerde fuarlar düzenleniyordu. Ben sattığım üründen belli bir miktardaki payı o evin sahibine bana evini açtığı için bir ödeme yapıyordum. Japonya'dan Çin'den ve farklı ülkelerden gelen insanlar da vardı. Ve herkesin bir görevi vardı. Ben de Kenya'da bir ilkokul yapımına kazandığım paradan yardım yapıyordum. Kazandığımdan bir yüzde veriyordum. Yaptığım üründen kazandığım parayla Kenya'da bir okula destek olmak inanılmaz bir duyguydu.'

ESKİ KİTAPLARDAN SAAT YAPIMI

Takı tasarımından sonraki süreçte deriye yöneldiğini ifade eden Erol, yakın arkadaşı Meltem Melkuç ile atölye açmaya karar verdiklerini söyledi. Erol, 'Evde de olmayacağı için iki arkadaş bir atölye açmaya karar verdik. Arkadaşım Meltem Melkuç ebru yapıyor. Deri ve ebruyu birleştirmeyi düşünüyoruz. Deriden takı, çanta, kemer, ayakkabı, terlik, cüzdan, bardak altlığı, saat ve pano yapıyorum. Ayrıca kitaptan saatte yapıyorum. Eski kitapları değerlendiriyorum.' Dedi.

İşlediği derilerin çantadan cüzdana kadar bir çok alanda kullanıldığını kaydeden Erol, şöyle konuştu: 'Deride dövme işi yapıyorum. Çivilerle döverek çalışıyorum. Tabakhaneden vaketa (işlenmiş ham deri) alıyoruz. Vaketa deri, orta ve hafif ağırlıkta ham sığır derilerinin bitkisel tanenler ile tabaklanmasından sonra, yağlanmak ve sırça (cilt) tarafı perdahlanmak suretiyle elde edilen, doğal renkli veya boyanmış, kösele deriye göre daha yumuşak tutumlu deri tipidir. Bakır dövmecileri bakırın üstünü işler ya biz de derinin üstüne işliyoruz. Küçük çiviler var. O çivilere craft deniliyor. Küçük çivilerle bakır döver gibi ya da tahta çekiç ile deriyi ıslattıktan sonra minik minik işliyoruz. Çok dikkatli olmak gerekiyor bakırın belki dönüşü var hata kaldırabilir ama deri hata kaldırmaz. Deriyi eziyorsunuz derinin dönüşü olmuyor. Bu nedenle çok dikkatli olmak zorundasınız. Sonra boyamasını yapıyoruz eskitme gerekiyorsa eskitme yapıyoruz. Ve tamamen elde dikiyoruz. Bi de yerli deri kendi tabakladığımız deriyi (çok zor onun tabaklanması) çalışmak çok hoşuma gidiyor.'

KABUK DEĞİŞTİRDİ

Derinin insanoğlunun ihtiyaçlarını gidermek için kullandığı ilk malzemelerden olduğunu kaydeden Erol konuşmasını şöyle sürdürdü: 'İlkel çağlarda örtünme amaçlı kullanılan deri, daha sonra savaşlarda kın, üzengi ve sadak olarak stratejik önemi olan bir malzeme halini aldı. Deri sektörü üretimi için gerekli hammaddesini, hayvancılık sektöründen tedarik ediyor. Mezbahalardan ve diğer kesimhanelerden elde edilen derilerin kullanma şekillerine ve mahalli koruma geleneklerine göre, yağ ve diğer yabancı maddelerden temizlenip, sınıflandırılmaları yapılır, muhafaza edilebilir hale getirilir. Türklerin 15'inci yüzyıldan bu yana faaliyet gösterdikleri bir sektör olan dericilik, 20'inci yüzyılın ikinci yarısında önemli sektörlerinden biri haline geldi. Deri sanayii çok eski ve köklü bir yapıya sahip olmasına rağmen Cumhuriyetin ilk yıllarında babadan oğula geçen ve lonca karakterini muhafaza eden bir iş kolu olarak kaldı, ancak kalkınma programlarında belirlenen çeşitli özendirici ve destekleyici tedbirler sayesinde kabuk değiştirmeye başladı. Devletin deri sektöründeki etkinliği ise, Sümerbank'ın kurulması ile başladı. Tabaklama çalışmaları ve ayakkabı üretimi, uzun yıllar boyunca sektörün önde gelen etkinliklerinden biri oldu.'

ANTİK BİR GÖRÜNÜM KAZANIYOR

Tamamen vaketa deriyle yapılan ürünlerin, yıllar içinde iyi korunduğunda antik bir görünüm kazandığını da dile getiren Erol, 'Deri eskidikçe kıymetleniyor. Vaketa derinin ıslatıldığı zamanki kolay şekil alabilme özelliği farklı modellerde çanta yapımı olanağı sağlıyor. Silindir çantaların yan kapaklarında özellikle bu yöntem kullanılıyor. Yan kapaklar daire biçiminde kesildikten sonra kalıba alınıyor ve kurumaya bırakılıyor. Ardından gövdeye monte edilip dikiliyor. Bu yöntemle çantada yapacağınız model çeşidi de artıyor.' dedi.

TAMAMI EL EMEĞİ

Yerli derileri Isparta'nın Yalvaç ilçesinden ve Aydın'dan getirttiğini belirten Erol, bir çantanın yapılış süresinin işçiliğine göre değiştiğini söyledi. Yaptığı tasarımların el emeği olduğunu ifade eden Erol, 'Hiç makina işi yok, derileri tabak halinde alıyorsunuz, kesiyorsunuz, biçiyorsunuz, boyuyorsunuz, dikiyorsunuz, kalıbını çıkarıyorsunuz aslında her şey el emeği.' dedi. Kişiye özel siparişlerle çalıştığını yaptığı ürünün dünyada tek kişide olduğunu ifade eden Erol, deriden yapılan ürünlerin onarımını da yaptığını belirtti.Deri çantaların fiyatlarına da değinen Erol, 'Çantaların tamamı el emeği ile olduğu için de fiyatlarımız biraz daha yüksek oluyor.' dedi. Kızının da kullanılmayan atık gitarları boyadığını belirten Erol, 'Atılacak enstrümanları boyuyor. Onun da öyle bir hobisi var.' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi