Pandemi süreci ile birlikte eğitimde uçurumun daha da derinleştiğini belirten Sosyolog ve Eğitimci Arslan Özdemir ile uzaktan eğitimi ve pandemi döneminde eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunları konuştuk.

• Eğitimde pandemi döneminde yürütülen süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?

Pandemiden olumsuz etkilenen toplumsal kurumların başında eğitim gelmektedir. Baştan beri sürecin iyi yönetildiğini düşünmüyorum. Çocuklar için en güvenilir yerler okullarken (önlemlerin alınması koşuluyla) her seferinde en önce okullar kapatıldı ve çocuklar bu süreçten en olumsuz etkilenen kesim oldu. Çocuklar okuldan uzaklaştıkça eğitimden de uzaklaştılar. Zaman içinde deneyim kazanılarak bazı olumsuzlukların ortadan kaldırılacağını düşünüyorduk ancak süreç aynı şekilde devam ediyor.

'BİR BUÇUK YILDIR EĞİTİM GÖREMEYEN ÇOCUKLAR VAR'

• Uzaktan eğitime virüsün etkisiyle çok hızlı ve ani bir geçiş sağlandı. Sizce bu süreç çocukların geleceğini nasıl etkileyecek?

Bu sürece hazırlıksız yakalanıldı. Online eğitim sistemleri vardı ancak bunlara ulaşmada öğrenciler ciddi sıkıntılar yaşadı. Türkiye'de birçok bölgede internet sıkıntısı var, öğrencilerin bilgisayarı, tableti yok. Böylece çoğunlukla eğitime ulaşamayan bir öğrenci kitlesi var. Nerdeyse bir buçuk yıldır hiç eğitim görmeyen çocuklar var. Okuma-yazmayı unutan çocuklar var. Bu durum da özellikle bu olumsuzlukları yaşayan çocukların eğitim hayatını altüst etti. Düşünün ki bu çocuklar hayatları açısından önemli olan sınavlara giriyorlar.

'UÇURUM DAHA DA DERİNLEŞTİ'

• Eğitimde ki eşitsizlik pandemide daha da artan bir şekilde önümüze çıktı. Sizce bu eşitsizliği yaratan koşullar nelerdir?

Eğitimde zaten bir fırsat eşitliği yoktu. Bu süreç aradaki uçurumu daha da derinleştirdi. Bu süreçte bir taraftan çocuğuna her türlü olanağı (Özel ders, özel öğretmen, online eğitimin en üst model alt yapısı, özel koç öğretmenler, özel rehber öğretmenler…) sağlayan bir kesim var. Bir taraftan da çocuğuna hiçbir imkan oluşturamayan ve devletin hiçbir imkan sunmadığı veya devletin imkanlarından faydalanabileceği ortamı olmayan bir kesim var. Bu durum fırsat eşitliğini nerdeyse ortadan kaldırmış durumda.

'SANAL SINIFLAR YÜZ YÜZE EĞİTİMİN YERİNİ ALAMAZ'

• Sanal sınıfların yüz yüze eğitimin verildiği geleneksel sınıfların yerini alabileceğini düşünüyor musunuz?

Sanal sınıflar hiçbir zaman yüz yüze eğitimin yerini almaz. Online eğitimin (dijital eğitim)in en önemli dezavantajı, öğretmen ile iletişimin sanal ortamda olmasıdır. Bu da öğrencinin, öğretmenden edineceği jest ve mimikler aracılığı ile alınacak bilginin eksik kalmasıdır. Online ortamda eğitim görmenin bir diğer olumsuz yönüyse, öğrencinin kendi kendini motive etmesinin gerekmesidir. Yüz yüze eğitimde öğretmen en önemli motivatördür ve öğrenci buna her zaman gereksinim duyar. Online Eğitim (dijital eğitim)de öğrenci bu motivasyonu istenilen düzeyde gerçekleşti- remediği için öğrencinin başarısı olumsuz yönden etkilenmektedir.

'HİBRİT MODELİ ESAS ALINMALIDIR'

• Bu eğitim modeli, geleneksel eğitimin yerini alabilir mi?

Uygun teknolojik altyapı oluşturulduğu takdirde Online Eğitim (dijital eğitim) eğitimdeki öğrenci tatmini geleneksel eğitimden daha yüksek hale getirebilir. Eğitimcilerin öğrenci seviyelerine ve ihtiyaçlarına göre içerik belirlemesi, bu içerikleri kullanıcı dostu bir uygulama aracılığıyla sunması öğrencilerin derslerden verim almasını sağlayan önemli unsurlardır. Online Eğitim (dijital eğitim) farklı öğrenme tarzlarına göre tasarlanabilme esnekliği verdiği için, öğrencilerin tatmin düzeyini arttırmak da nispeten kolaylaşmaktadır. Âma yine de yüz yüze eğitimdeki tatmin kadar olamayacaktır. Bu yüzden de her iki eğitim modelinin birlikte yürütüldüğü hibrit model esas alınmalıdır.

• Uzaktan eğitimde kullanılan sanal sınıf araçlarının kıyasladığınızda, bu araçların avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendirir misiniz?

Online eğitimin birçok avantajı vardır. Öğrencinin kendi belirlediği öğrenme hızında ilerlemesine olanak sunar. Öğrenci istediği zaman ve istediği hızda eğitim alma ayrıcalığına sahiptir. Geniş öğrenen kitlelere ulaşım sağlar ve herkesin eğitim alabilmesine olanak sunar. Yaşam boyu öğrenmeyi destekler. Zaman ve mekandan bağımsız olduğu için bölgesel ve coğrafi engelleri ortadan kaldırır. Her bir öğrencinin kendi hızında öğrenmesine imkan sağlar. Zengin, gelişmiş ve etkileşimli araçlarla ders işleme imkanı sunar. Öğretim ortamı ve ders materyallerine sınırsız erişim sağlar. Ekonomik ve tekrar kullanılabilir ders materyalleri ile ortak ders içeriği sunar. Çok çeşitli iletişim teknolojilerini eğitim hizmetine sunabilen bir sistemdir. Geleneksel eğitimde ortaya çıkan ulaşım, barınma, beslenme gibi harcamaları ortadan kaldırır. Öğretmenle etkileşimli ve dinamik bir öğrenme süreci yaşatır. Öğrenciler 7 gün 24 saat derslere ulaşabilirler, anlamadıkları konuları tekrar edip, gerek gördükleri yerde öğretmenlerine ulaşabilirler. Öğrenciler yapmış oldukları ödevlerle ilgili anında geri bildirim alabilirler ki bu da öğrencinin kendi kendini değerlendirmesini mümkün kılar. Öğrencilerin önemli bir kısmının gerekli olanaklara erişememesi, (bilgisayar, internet alt yapısının olmaması ya da yetersiz olması, akıllı telefonun olmaması) iletişim yöntemlerindeki değişikliğin olumsuz etkileri, öğretmenin sorumluluk alanını etkilemesi sebebiyle ek yük getirmesi, öğrenme ortamlarında önemli görülen yüz yüze etkileşim ortam ve olanakları, öğrenme sürecinde karşılaşılan öğrenme güçlüklerinin anında çözülememesi ve bu durumun ardından gelişebilecek sıkıntılar, anında yardım görememe ve sorunun giderilmemesinden kaynaklanan davranışların gelişimi, kendi kendine çalışma alışkanlığı olmayan ve bu yeteneğini geliştirmemiş bireyler için planlama zorluğu, laboratuvar, atölye gibi uygulama ağırlıklı konuların işlenmesindeki sınırlılıklar gibi diğer dezavantajları vardır.

'BİR ÇOK ÖĞRETMEN İŞSİZ KALDI VE MAAŞLARINI ALAMADI'

• Pandemi döneminde eğitim emekçileri ne gibi sorunlar yaşadı?

Bu süreçten en çok olumsuz etkilenen eğitim emekçileri özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerdir. Birçoğu işsiz kaldığı gibi birçoğu da maaşlarını alamadı. Özel Eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin birçoğu kısa çalışma ödeneği aldı veya ücretsiz izine ayrıldı. Bir çoğu bu süreçte çalıştığı halde (online eğitimi bu öğretmenler verdiler-veriyorlar) ya kısa çalışma ödeneği aldılar ya ücretlerini almadılar veya ücretsiz izin ücretleriyle geçimlerini sağlamak zorunda kaldılar. Bunda en temel etken devletin eğitim sektörü ile ilgili bir ekonomik tedbir almamasıdır. Öğrencilere belirli miktarda bir teşvik verilmiş olsaydı Özel Eğitim kurumları öğretmenleri bu kadar sorun yaşıyor olmayabilirdi. Çünkü veliler öğrencilerinin okul taksitini ödemede eğitim kurumlarına ciddi sorunlar yaşattılar, yaşatıyorlar. Bir çok aile nasıl olsa eğitim online olacak diye çocuğunu devlet okullarına naklettiler. Bu anlamda eğitim sektörü çok ciddi bir darbe yemiş oldu. Bu olumsuzluklar eğer tedbir alınmasa önümüzdeki yıllarda da devem edecektir. Devlet okulunda çalışan öğretmenler daha çok psiko-sosyal anlamda sorunlar yaşadılar.

'EN ÖNEMLİ GÖREV AİLELERE DÜŞÜYOR'

• Son olarak siz bir eğitimci olarak ailelere bu süreçte neler önerirsiniz?

Öğrenci velisi, öğretmenle sürekli olarak işbirliği içerisinde olmalı. Veli eve geldiğinde, mutlaka öğrencinin gününün nasıl geçtiğini, o gün neler yaptığını sormalıdır. Veli, toplantılara katılıp, öğretmenin sınıf ile ilgili sorunlarını dinlemeli ve bu sorunları birlikte çözmek için öğretmene yardım etmelidir. Velinin bu ilgisi, öğrenciyi de daha fazla çalışmaya yöneltecektir. Bu süreçte öğrenci-öğretmen-veli üçlüsünün birlikte göstereceği performans, başarının temel anahtarıdır. Online Eğitim sürecinde en önemli görev ailelere düşmektedir. Okul ile aile arasında yeterli ilişki ve birlik sağlanırsa öğrencinin başarı seviyesi artmakta ve bu oranda eğitim kalitesi de artmaktadır. Daha sağlıklı ve verimli bir eğitim süreci için ailelerin okul ilişkilerine önem vermesi gerekmektedir.

Editör: Haber Merkezi