Ali İhsan Terzi sokak fotoğrafçılığının yanı sıra klip çekimleri de yapıyor. Son olarak Cihan Mürtezaoğlu'nun, 'Zulmün Buysa' isimli şarkısının klip yönetmenliğini yapan sanatçının fotoğraflarına baktığınızda, özgün tarzını yansıttığı kareler ile anı dondurup, sonra başka bir boyutta yeniden canlandırdığına şahit olabiliyorsunuz. Fotoğraf Sanatçısı Ali İhsan Terzi ile fotoğraf ile olan hikayesini, sansür ya da oto sansür kaygılarını, belgesel niteliğindeki o muazzam karelerini konuştuk

• Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Ali İhsan Terzi kimdir?

1989 yılında İstanbul'da dünyaya geldim. Tüm öğrenim hayatım bu şehirde geçti, şu an İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümü öğrencisi olmakla birlikte uzun süredir fotoğraf ve video sanatıyla uğraşıp, bu alanlarda çalışmalar yapıyorum.

• Fotoğrafçılık hikayeniz nedir, bu serüven nasıl başladı?

2003 yılı sonlarında okul harçlığımı çıkarmak için çırak olarak girdiğim fotoğraf stüdyosu sayesinde sanat serüvenim başladı. Düğün salonu ile fotoğraf stüdyosu arasında koşarak götürdüğüm film rulolarının kağıda aktarılma süreci bende fotoğrafa karşı ciddi bir merak uyandırdı. Çıraklığımın birinci ayının sonunda artık karanlık odadaydım ve bahsettiğim büyülü sürecin merkezi haline gelmiştim. Çıraklık maceram bittikten sonra babam beni çalıştığı kuruma yani Evrensel Gazetesi'ne götürmeye başladı. Orada grafik servisine yardımcı olmak amacıyla gelen haber fotoğrafların dijital ortama geçirilerek arşivlenmesi sürecine tanık olmak fotoğrafa olan ilgimi ve merakımı iyice pekiştirdi. Boş zamanlarımda renkli fotoğrafları siyah beyaza dönüştürüyordum ve aynı zamanda kesip biçerek kolajlar yapmaya başladım. 2007 yılına kadar gazetenin grafik servisinde asistanlık yaptım daha sonrasında ise gazetenin televizyon kurma kararı ile grafikerlikten stüdyo kameramanlığına geçiş yaptım. Fotoğrafa olan ilgimin yanına bir de kamera merakı eklenmişti. Stüdyoda geçen zaman zarfında gazetenin fotoğraf makineleri ile stüdyo ışığında portre fotoğraflar çekmeye başladım. Işık ile ilgili makaleler okurken Rembrandt ile tanıştım. Rembrandt sayesinde fotoğraf için; ışığın tahmin ettiğimden daha önemli olduğunu öğrendim ve artık ışığa daha farklı bakmaya başlamıştım. Işığın insanın ruhsal durumunu daha etkili yansıtacağına inanmaya başlamıştım. Dramatik teatral fotoğraflarda Rembrandt ışığı ile istediğim birçok kareyi elde edebiliyordum. 2013 yılında ilk makinemi aldığımda sokak fotoğrafçılığına yöneldim. Makinemi aldıktan 2 ay sonra Gezi olaylarının patlak vermesiyle birlikte toplumsal olayları belgeleme sürecim de başlamış oldu. Bununla beraber Hayat Televizyonda Kültür Sanat üzerine kurgulanmış olan KaraBorsa programı ile 5 yıl devam eden kameramanlık geçmişimde müziğe olan ilgimin de etkisi ile klip denemelerim başlamış oldu. Bu süreçte gönüllü olarak özellikle sokak müzisyenleri için birçok klip çektim. Hala fotoğraf ve video çekimlerim dışında klip çekimlerine devam ediyorum ayrıca kendi belgesel çalışmalarım dışında yer yer kısa ve uzun metrajlı film setlerinde de çalışıyorum.

'FOTOĞRAFIN RUHU ZEDELENİYOR!'

• Sosyal paylaşım sitelerinde insanların üzerinde oynayabildikleri, efekt uygulayabildikleri hazır programlarla fotoğrafların paylaşıldığı bir çok platform var. Siz sosyal medya kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Günümüzde yaşlılar, gençler, çocuklar daha doğrusu herkes birer akıllı telefon sahip ve her telefonun da oldukça gelişkin kameraları var. Ayrıca bu telefonlar sayesinde internet kullanımı yaygınlaşmışken herkes dijital mecralarda özgürce gezinebiliyor. Özellikle Facebook, Instagram gibi sosyal paylaşım ağlarına üye olmayan insan yok denecek kadar az. Bu paylaşım sitelerinde insanlar her anlarını diğer insanlara göstermek için yoğun fotoğraf paylaşımı yapıyorlar. Bu paylaşımları da daha çekici ve estetik kılabilmek için çeşitli efekt programları ya da uygulamaları kullanıyorlar. Bu durum insanların gerçeklikle bağlarını kopartırken fotoğrafın da ruhunu zedeleyen bir hale bürünüyor. Fotoğrafa dair teorik ve duygusal hiçbir geçmişi olmayan herkesin efektler aracılığıyla kendini fotoğrafçı ilan ettiği sosyal medya platformları bu açıdan bana oldukça samimiyetsiz geliyor.

• Photoshopa sıcak bakıyor musunuz? Kısacası fotoğraf yalan söyler mi?

Grafikerlik geçmişim olduğu için Photoshop ile içli dışlıyım. Hemen hemen tüm fotoğraf sanatçılarının Photoshop kullanmak zorunda olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü anlık çekilen belge niteliği taşıyan fotoğraflarda sunum için kadraja girmiş istenmeyen ayrıntıların silinmesi, ölçülerinin belirlenmesi, vurgu için renklerle oynanılması veya kadrajdaki yamukluğun düzeltilmesi için elzem bir yardımcı araçtır Photoshop. Özellikle herkesin bilgi paylaşımı yaptığı dijital platformlarda görselliğin büyük öneme sahip olmasından kaynaklı bilinçli bir manipülasyona uğratılmadığı takdirde bu tarz programları kullanmak oldukça gerekli. Ayrıca fotoğraf sanatının bir alt dalı olan fotoğraf manipülasyonu alanında da oldukça çarpıcı sanatsal işler üretilirken sanatçılar Photoshoptan faydalanmaktadır.

'ANALOG MAKİNELER HOBİ OLARAK KULLANILIYOR'

• Günümüzde fotoğrafçılık daha çok dijital olarak icra edilmekte, bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Peki, her fotoğraf sanatçısının karanlık odayı ve analog çekimi bilmesi gerekiyor mu sizce? Daha öncede belirttiğim gibi hayatın her alanında teknoloji hüküm sürmekte ve bu nedenle fotoğrafçılığın da dijital olarak devam ettirilmesi kaçınılmaz. Dijital makine kullanımının fotoğrafçıya sunduğu kolaylıklar ve görüntü kalitesi nedeni ile analog makine kullanımının günümüz de biraz daha hobi olarak kullanıldığını düşünüyorum. Dijital makineler bize bu kadar kolaylık sunuyorken karanlık oda bilgisine herkesin sahip olması bence gerekli değil.

• Her projeyi planlı programlı mı üretiyorsunuz yoksa doğaçlama, kendiliğinden gelişen projeleriniz de oluyor mu?

Fotoğraf çekimlerinde doğaçlama üretimler gerçekleştirirken video çekimleri için plan yapmak zorundayım. Fakat etkilendiğim müziklere anlık çekimlerle doğaçlama videolar çekmeyi de oldukça seviyorum.

'FOTOĞRAF SANATÇILARI HAK ETTİĞİ İLGİYİ GÖREMİYOR'

• 'Dünya Fotoğrafçılığı' ve 'Türkiye Fotoğrafçılığı' hakkında ne düşünüyorsunuz, kıyasladığımızda nerde görüyorsunuz ülkeyi?

Dünyada çok iyi fotoğrafçılar olduğu gibi ülkemizde de çok yetenekli fotoğraf sanatçıları olduğu bir gerçek. Fakat üretim sürecinde birçoğunun gerek ekonomik koşullar, gerek politik atmosfer ve kültürel baskılar nedeni ile ciddi sıkıntılar yaşadıkları da gün gibi ortadır. Mesela ülkede siyasal bir toplumsal olayı belgeleyen sanatçı bu belgeyi çoğu zaman kitlelere özgürce sunabilme şansı bulamayıp sadece arşivlemek zorunda kalabilmektedir ya da çıplak insan bedeni üzerinden ifade etmeye çalıştığı bir gerçekliği fotoğrafına yansıtırken kültürel ve ahlaki baskılar nedeniyle ya otosansür ya sansür ya da başka türlü cezalandırılmalara maruz kalabilmektedir. Ülkemiz çok zengin bir kültürel alt yapıya sahip ol ması ve çok yetenekli sanatçılar yetiştirmesine rağmen sanatın ve sanatçının çok da kıymetini bilen bir yer değil maalesef. Bu nedenle fotoğraf sanatçıları da hak ettiği ilgiyi göremiyor. • Beğendiğiniz fotoğrafçılar ya da çalışmalarından esinlendiğiniz isimler oluyor mu? Etkilendiğim çok fazla sanatçı olmasına rağmen benim için özel olan birkaç isim vermek gerekirse bunlar; Steve Mccurry, Lee Jeffries, Rehahn, Ara Güler, Sabit Kalfagil, Özcan Yurdalan, Mehmet Turgut, Muhsin Akgün, Şener Yılmaz Aslan olur.

'TEKRARA DÜŞTÜĞÜMDE PANİKLEMEK YERİNE TADINI ÇIKARIYORUM'

• Kendinizi tekrarlama konusunda tereddütleriniz oluyor mu?

Tekrara düşme çok sık yaşanmadığı sürece olumsuz bir durum değildir bence. Bazen tekrara düşmeler insanın tekrara düştüğü konuyu daha iyi analiz edip anlayabilmesi ve içselleştirebilmesi açısından olumlu bir süreç olabiliyor, bu yüzden tekrara düştüğüm anlarda paniklemek yerine bunun tadını çıkarmaya çalışıyorum.

• Cihan Mürtezaoğlu'nun, 'Zulmün Buysa' isimli şarkısının klip yönetmenliğini siz yaptınız. Bu projeye nasıl dahil oldunuz? Bize biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Geçtiğimiz kış bir film çekimi için set fotoğrafçılığı yapmak üzere gittiğim Dersim'de çalışma saatlerim dışında sık sık doğa ve insan fotoğrafları çekmeye başlamıştım. Bunları sosyal medya hesaplarımda da paylaş- tığım için bir çok insan görüyordu, o sıralar yeni yaptığı şarkıya kar temalı bir klip çekmek isteyen Cihan Mürtezaoğlu, bir arkadaşım vasıtasıyla işlerimi görüp benimle çalışmak istediğini söyleyince ortaya 'Zulmün Buysa' şarkısının klibi çıkmış oldu. Benim açımdan oldukça keyifli ve doğal bir çalışma oldu.

'TECRİT ZAMANINI ARŞİVLİYORUM'

• Son çalışmalarınız hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?

Şu sıralar Dersim'de çektiğim aidiyet konulu kısa belgeselimin kurgusunu bitirmek üzereyim, aynı zamanda tüm dünyayı etkisi altına almış olan Kovid-19 nedeni ile yaşanan tecrit zamanlarını fotoğraf ve videolarla belgeleyerek bunları hem arşivliyor hem de sosyal platformlarda insanlarla paylaşıyorum.

Editör: Haber Merkezi